İrdeleyeceğim bir ten rengi saklı
doğasında güneşin
Alabildiğine berrak batışı ateşin
Ölümse hüzünlü bir sarnıç
Menkıbesi yalnızlığın
Kâh dikitler saklı güzergâhımda
Künyemden de sökün etti mi ismim
Bir halay bir de halhal
Semiren hüzünlü kasideler
Duacısıyım evrenin
Gök gözlü mateminde sevginin
İrdelenesi ne çok d/okunuş
Şimdimden mahrum
Yarınıma sabırla eşlik etmenin
De tam sırası
Fiiller kavruk
Heceler isyankâr
Öznesi yitik olsa ne ki güneşin
Balçıkla sıvanmadığı kadar
Maviden beti benzi
Sarkık ve sürüncemede bir acı
Sömüren yalnızlığın vefası
Belli ki insanlığın yitik doğası
İklimler
İkilem yüklü hezeyanlar
Köpüren öfkesi hüznün
Eşkâlimde adı konmamış bir tanı var
Bazense mezar
Sessizliğinde illet ve içli
Samanyolunda gezinen mehtabın tercihi
Kim bilir hangi yıldızdır efkârına
Bandığım günün
Hangi b/atıl düştür ufkunu ütülediğim
Güdülerin
Ve yalnızlığımın
Tek sırdaşı
Akça pakça teninde masumiyetin
Aldırmaz gözükenlerin
Kibirli resmiyeti
Bir horon teper ki
Kalemin nüvesi
Bir halay çeker ki
Ölümün nicesi
Paspal zanlar saklı Sümen altında
Bazense tufandan sökün eden
sessizliğin
Unutulmuş tadında
Saklı gizler sitemler
Sarnıcında uyutulmuş zamanın
Sarkacında ettiğim
Tüm duaların
Kabul görmesi illa ki
Allah katında
Ve işte kat izi
Benliğimin sürgün edildiği
Ve kayrası
Haşmetli evrenin en tepesi
Zirveye dikilesi
Bir kale misali
Yonttuğum iken kalem’ in ince ucu
Akan rimeli imgelerin
Bol keseden
Sevebilenlerin
Dinmez dirayeti esintisi
Nam salmış bir kere şairin yüreği
Nemli bir seyir izler ki
Yemin billah gölgelerin deminde
Gözümün renginde
Ve O İlahi Acı ki
Açılmayan kapıların ardında saklı
Varsa yoksa yüreğin devası…