Düş çekmeceleri saklı sandığımda
bense her sanmadığımda bir sandık dolusu anıya d/okunuyorum tadı karamel rengi
bedbaht bir hüzne dolanıyorum ve aykırı mizacımla bir ardıç kuşu gibi göğün
tefine konup yerin dibine geçiriyorum şiirlerimi.
Sultanıyım hüznün
Kadı kızı olmasam bile adını
koyamadığım duyguların
Kaftanıyım
İstimlak edilmiş bir imgenin peşinde
Peyderpey yarıladığım yolun izinde
Zaten tutamaz da beni hiç kimse
Kimsesizliğin dergâhında
Kimyamdan sökün eden moleküllerin
Tozunu alıyorum
Tozu dumana kattığım yılların
özleminde
Şimdilerde denk düştüğüm sadece bir
toz zerresi
Zerre de umurumda değilken artık
yaşamak
Atıl yüreklerin sevgiyi ağırlamadığı
kadar da saklı iken bekâreti
Hızmam yokuş aşağı yuvarlanıyor
Hazır ol da geçen ömrün nicedir
Kundaklanıyor
Pışpışladığım acılarım
Kanamalı bir minvalde
Toz konduramadığım kadar tozuma
Tozuttuğumun da garantisidir
yazdıklarım
Yaşadığım ne ki yaşın izinde
Harici hercai gölgelerin nezdinde
İçre yolculuk benimkisi
Kâh hümayunu evrenin
Kâh kalburüstü duyguların memleketi
Meylettiğim de değil zahir
Melediğim kadar kokusuna doyamadığım
annemin silueti
Süt kuzusu sessizlik
Koynumdaki asa
Satanist ruhların v/edası
Aşksa kolladığım
Açtığım kadar kalemin kollarını
Varsın olsun kolluk kuvveti addedilsin
Bir başıma kalmışlığım
Her düş her yemin ve sen…
Mağdur iklimlerin kör beyni körü
körüne sevilesi
Sözcükler mağdur iklim şaibeli
Yazın endamı yok artık şehirde
Baharsa başka baharlarda saklı
Kışkışladığım hazan ve hüzün
Gel gör ki kışa düştü yolumuz
Yoldan yola
Baş koyduğumuz dünyanın malı mülkü
Bilemedik renklerin en güzelinin
Sevgi olduğunu dilediğimiz kadar
direndik de
Şehir yabancı mevsime
Şairse şehrin şiirin yolcusu
Matbu düşlerden ördüğü bir hırka
başucunda asılı
Sandığın tozu
Uçuşan örtünün buruşuk yüzü
En azından tek yüzü var örtünün
Yüzsüzlüğü ile kimse
Ar damarı çatlamış iblisin şerrine
Okunası lanet
Duaların gücünde saklı keramet