Deneme / Sevgi ve Aşk Denemeleri
Eklenme Tarihi : 1.04.2025
Yorgun iklimin
nidalarına uyandım bu sabah:
Duydum ki; şehre
bayram gelmiş.
Oysaki şiirlere de
gelmeli idi bayram ve yüreğimde solmamalıydı gülücükler.
Seslerin izini sürdüm
ve yağmur düştü payıma.
Sessizliğin gizinde
ise sürüklendim ve yorgun fısıltılar biriktirdim gönlümde…
Şecerem.
Ve simyam.
Ve simamdaki gölgeler.
Aşkın tokuştuğu
iklimde saklı bir hüsranım ben ve geviş getiren sözcükler değildir asla
güzergâhım bilakis betimlemeye muhtaç imgeler ve solumdaki feryattır peşime
düştüğüm peşine düşülesi belki de umuttur çöken omuzlarıma eklenen küfeler ve
dimağımda dans eden düşünceler.
Bir duygu ırmağında
yıkandım bu gün ve günün erken saatlerine sığındım seneler sonrası bir bayram
sabahı kapımı çalan kimdi sahi?
Ne fark eder ki yorgun
ruhun yetkin elemin yâd edilesi mazimin ardından baka kaldığım bakaya kaldığım
ömrün vaatleri mi sahi gönlümdeki perde…
Ucu açık sorular ve
ünler ve imler ve redifler.
Arayışındayım
mutluluğun ve huzurun.
Andığım dünüm ve mutlu
addedilen çocukluğum bense beynamaz bir rüzgâra denk düştüm uzun zamandır ve
içimde şerit değiştiren duygular var müdavimi olduğum ve muadili olduğum
uçurumlar var gözümü sakınsam da göze geldiğim ve sözümün özümün bir olduğunun
insanlar için asla bir önemi yok.
Sabaha ötenazi yaptım
ve geçiştirdim saatleri.
Öğleye yakın bir
hayalin peşine düştüm ve bir kere daha çaldı kapı.
Çalıntı bir sima iken
yüzümün eşleştiği ve başına buyruk bir acı iken içime esen.
Sinem yaralı.
Simam solgun.
Şiarım mı?
Neyleyim bu saatten
sonra varsın olsun sevgi ve umut şiar edindiğim yine de yetmez ve şiirlerle
dikerim ben yüreğin söküklerini.
Solumdaki lal alfabe:
günü öğüttüm dünümle övündüm misal ve cereyan eden hüznüme şerh düşen iklim ve
yorgun nidalar ve şehri teslim alan sağanak.
Sadığım ben oysa
hayata.
Sağ kaldığım sürece
solumla yaşayacağım madem.
Yaş alsam da yasım da
çocukluk na’şım da dünümde kaykılmış bir rozet gibi beni ve ismimi ve
soyağacımı taşımakta.
Taşkınlara mahal veren
bir akşamüstü.
Aşkın kudreti ve
sihri:
İyi de kimi daha
seveceğim bu saatten sonra ve yiten zamanın ardından su mu dökeceğim hem
gözümdeki yaşlar yetmedi mi daha?
Denden çektiğim bir
gün daha ve adı bayram.
Darası yüreğin ve
dimağın tutulan nutku.
Sözcükler badem şekeri
ve yalnızlık baklava tadında kaç kat hamurdan açıldıysa artık elbet yüzüm gözüm
açılmadı bu güne değin madem ben de matemimle serilirim mabedime.
Geçkin zaman.
Taşkın insan evladı.
Aşk ise kayıplarda
belki de en ayıp sözcük addedilen çocukluğumdan bu yana iyi de ben kimseden
izin almadan çok ama çok sevdim: hem insanları hem aşkı sevdim ve tanıdık
bildim bu duyguyu çocukluğumdan beri ve ilk aşka düştüğümde henüz çocuktum ve
ruh ikizim bellediğim rahmetli babaannem.
Sözcükler kaskatı
zihnimde.
Anadan üryan acılar
batılın gizinde.
Hazanla karışık
ilkbahar sözcüklerin ve yüreğin nezdinde.
Bir feryatsa içimde
asılı.
Bir fısıltı ise
kulağıma gelen.
Bir mintansa şiir en
alasından.
Bir yitim ise ömür en
devrik cümle ve tümleç adı isyankâr ve düşbaz bir isyanda tavan yapan.
Ve işte pergelleri
açtım ve işte acımın ve yüreğimin tam ortasına sapladım kalemi.
Mizacımla barışık.
Nirengisi iken ömrün.
Mihenk taşı dünün.
Öykündüğüm mü yoksa
öldürdüğüm mü?
Ölümsüzlüğe nazire
eden kalemimle dans ettiğim…
Oysaki…
Oysaki bayram bizim
buralara uğramadı bu gün ve yarın da ve öbür gün de…
Öykümse yeni başlıyor
özverimle nabzını tuttuğum ömrün hem keyfimin de kâhyası değil hiç kimse en çok
da hiçlik makamında ruhumu ve yüreğimi yaşla ve yağmurla yıkadığım ve söz
aldığım bir meclis değil asla mutluluk elbet elbet…
Bayram bizim buralara
uğramadı bu gün.
Yine de herkesin
bayramı mübarek olsun ve yolunuz düşerse sevgiye ve umuda ve iman gücüne elbet
beklerim kalbime aslında gelmeseniz bile ne fark eder çünkü ben sizi durduk
yere sevdim ve bekledim ve öznemle ve öykümle baş koydum bir kere hayata ne de
olsa beylik bir sevgi ve umut değil benimki bilakis yüreğimden ve ta içimden
gelen…
Hayırlı bayramlar
dilerim, efendim…