İyi Biliniz Ki


Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen 
Hayat hikayesinin 121.bölümü

islam ordusunun tebük`te beklediği sıradaydı
efendimiz, bir ara ayağa kalktı
arkasını bir hurma ağacına dayayarak 
şu hitabede bulundu

size insanların en hayırlısı 
ve en şerlisini haber vereyim mi
insanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında
ya da iki ayağı üzerinde, son nefesine kadar 
Allah yolunda çalışan kimsedir

insanların en şerlisi 
Allah`ın kitabını okuyup
ondan hiç faydalanmayan azgın kimsedir
iyi biliniz ki, sözlerin en doğrusu 
Allah`ın kitabıdır 
yapışılacak en sağlam kulp takvadır

dinlerin hayırlısı, islamiyettir
sünnetlerin hayırlısı, muhammed`in sünnetleridir
sözlerin şereflisi, zikrullahtır
kıssaların güzeli, kur`an kıssalarıdır

amellerin hayırlısı
Allah`ın yapılmasını mecbur kıldığı farzlardır
amellerin kötüsü, bidatlar
sonradan ihdas edilmiş 
hoş olmayan şeylerdir

en güzel yol, en güzel yaşayış,
peygamberin yolu ve yaşayışıdır
ölümlerin en şereflisi, şehitlerin ölümüdür
körlüğün körü 
doğru yolu bulduktan sonra dalalete sapmaktır
doğru yolun en hayırlısı, kendisine uyulandır
körlüğün en kötüsü, kalp körlüğüdür

veren el alan elden hayırlıdır
az olup yetişen şey
çok olup Allah`a taattan alıkoyandan hayırlıdır
özür dilemenin en fenası
ölüm gelip çattığı zamankidir
pişmanlığın kötüsü, kıyamet günündekidir

yanlışları en çok olan
dili en çok yalan söyleyendir
zenginliğin hayırlısı, gönül zenginlidir
hikmetin başı, Allah korkusudur
şarap ve içki,
günahların her çeşidini bir araya toplayandır

gençlik, delilikten bir bölümdür
kazançların en kötüsü, faiz kazancıdır
yemelerin kötüsü, yetim malı yemektir
mesut kişi, 
başkasının halinden ders ve ibret alandır

amellerde esas olan, neticeleridir
düşüncelerin kötüsü, yalan yanlış düşüncelerdir
mü`mine sövmek, günah işlemektir
mü`mini öldürmek küfürdür
dedikodu ve gıybet yapmak 
Allah`ın emirlerine karşı koymaktır

yalan yere, Allah adıyla yemin eden kişi, yalanlanır
af dileyen kişi Allah tarafından affolunur
kim öfkesini yenerse, Allah onu mükafatlandırır
uğradığı zarara katlanan kişiye
Allah karşılığını verir

Allah, zorluklara sabredip katlanan kimsenin 
sevabını kat kat arttırır
Allahım beni ve ümmetimi mağfiret eyle
Allahım beni ve ümmetimi mağfiret eyle
Allahım beni ve ümmetimi mağfiret eyle 
kendim ve sizin için Allah`tan mağfiret dilerim

*
münafıklar sudan bahanelerle 
peygamber efendimizden izin istediler
seksenden fazla münafığa izin verildi
onlar, peygamber efendimize 
beyan ettikleri özürlerinde yalancı idiler
Allah ve resulüne gönülden inanmış kimseler değillerdi

Cenab-ı Hak (c.c.) şu ayetiyle de 
onların bu durumunu resulüne haber veriyordu

‘cihattan geri kalmak için izin isteyenler
ancak Allah`a ve ahret gününe inanmayan 
kalpleri şüpheye tutulmuş kimselerdir ki
şüpheleri içinde bocalayıp dururlar…’

bir sonraki ayette de Allah-ü Teala 
yerlerinde oturup kalanlara bakıp 
ümitsizliğe kapılmamaları için 
müslümanları teselli ediyordu

‘eğer sizinle beraber cihada çıksalardı
sizin için fesattan başka bir şey arttırmazlar
fitne çıkarmak için aranızda koşuştururlardı
içinizde ise onları can kulağıyla dinleyecekler vardır.’
 
münafıklar güruhunun sudan bahanelerle 
harbe iştirak etmeyişleri 
Allah ve resulüne gönülden bağlı olan mücahitleri 
cihada çıkmak hususunda asla tereddüde düşürmedi

resûl-i ekrem efendimiz
her türlü sıkıntı ve imkansızlıklara rağmen 
seniyyetü`l-veda ordugahında ordusunu hazırladı
ordu, otuz bin kişi idi

on binini süvariler teşkil ediyordu
efendimiz medine`de yerine 
muhammed bin mesleme`yi (r.a.) vekil bıraktı
hz. ali de islam ordusuyla 
seniyyetü`l-Veda`a kadar gelmişti
kainatın efendisi resul-i ekrem (a.s.m.) 
onu huzuruna çağırdı 

medine`de muhakkak ya ben
ya da sen kalacaksın buyurdular
sonra da onu her iki ev halkının işleriyle 
meşgul olmak üzere medine`de bırakacağını söyledi

hz. ali ağladı
ya resulallah 
gittiğin her tarafta 
ben senin yanında bulunmak isterdim
tek arzum buydu
beni çocuk ve kadınlar arasında vekil mi bırakıyorsun
 
peygamber efendimiz (a.s.m.) cevaben
bana göre sen,
musa`ya göre harun gibi olmaya razı olmaz mısın 
şu kadar farkla ki
benden sonra peygamber gelmeyecektir buyurunca 
hz. ali hiç beklemeden son sürat 
medine`ye geri döndü

peygamber efendimiz
orduya hareket emrini vermeden önce
en büyük sancağı hz. ebu bekir`e teslim etti
en büyük bayrağı ise zübeyr bin avvam`a (r.a.) 
hazreçlilerin sancağını ebu dücane (r.a.) verdi

receb ayının bir Perşembe günü idi
güneşin batışına yakındı
resul-i ekrem efendimizin emriyle 
medine`den tebük`e doğru harekete geçildi 
gönüllü olarak Allah yolunda 
cihada çıkan mücahitlerde
bunca sıkıntı ve ağır şartlara rağmen 
en ufak bir tereddüt ve gevşeme yoktu

sıcaklığa ve sıkıntılara karşılık 
ahiret aleminde sonsuz nimetlere kavuşacaklarını 
Allah`ın cemaliyle müşerref olacaklarını biliyorlardı 
güneşin kavurucu sıcaklığı
imanlı gönüllerindeki serinliğe tesir etmiyordu

maddi sıkıntı ve imkansızlıklar 
i`layı kelimetullah uğrunda 
savaşmaya olan aşk ve şevklerini kıramıyordu
bu ulvî ve kudsi duygularla
yollarına devam ediyorlardı

fahr-i kainat kumandasındaki islam ordusu 
güneşin sıcaklığına, 
çölün kavuruculuğuna aldırmadan 
yoluna devam ediyordu 
ordu hıcr mevkiine vardı 
burası sekizinci konak yerleri idi

medine`den yedi merhale mesafede bulunan 
şam yolu üzerindeki hıcr
hz. salih`in (a.s.) kavmi olan semud`un 
gece yarısından sonra 
Cenab-ı Hak tarafından estirilen bir toz bulutu ile 
helak olduğu yerdi

buraya varınca peygamber efendimiz
şu azaba uğratılmış olanların evlerine
onların uğradıkları azaba uğrayacağınızdan korkarak 
ve ağlayarak giriniz buyurdu.
mücahitler, hıcr`ın kuyusundan su aldılar
onunla hamurlarını yoğurdular
resul-i ekrem efendimiz şu emri verdi

o kuyunun suyundan su içmeyiniz
ondan namaz için abdest de almayınız
onunla yoğurduğunuz hamuru da
develere yem yapınız 
ondan hiç bir şey yemeyiniz…

hıcr mevkiinde sabahlayan islam ordusunda 
büyük bir susuzluk baş gösterdi
mücahidlerin su kaplarında su kalmamıştı
hz. ömer o anı şöyle anlatır

o kadar susamıştık ki
susuzluktan boynumuzun kopacağını zannettik
herhangi birimiz gidiyor
yüklerimizin arasında su arıyor
ancak orada su bulamadığımız gibi düşüp kalıyorduk
hatta içimizden biri devesini kesmiş
hörgücündeki suyu içmişti

müslümanlar arasında bulunan münafıklardan bazıları 
bunu fırsat bilerek dedikoduya başladılar
eğer muhammed, 
gerçekten bir peygamber olsaydı 
musa peygamberin kavmine
Allah`tan yağmur dileyip, yağmur yağdırdığı gibi
o da Allah`tan yağmur diler, yağmur yağdırırdı

efendimiz bu ileri geri konuşmaları duyunca
demek onlar, böyle söylüyorlar öyle mi 
Allah`ın, size yağmur yağdıracağını umarım buyurdu
hz. ömer, sözlerine devamla der ki
bütün bu güçlük ve sıkıntılar karşısında 
ebu bekir dayanamayarak 
resulullaha şu ricada bulundu
ya resulallah
Allah, duanızı kabul eder
ne olur bizim için hayır duada bulunsanız

resulullah (a.s.m.), 
bunu istiyor musunuz buyurdu
ebu bekir evet ya resulallah  dedi
resulullah (a.s.m.), ellerini açarak dua etti
daha duasını bitirmeden 
hava birden bire karardı
önce yağmur çiselemeye başladı
sonra da sağanak halinde boşaldı

bütün mücahitler kaplarını doldurdular
konakladığımız yerden ayrılınca
bir de ne görelim
yağmur sadece 
ordunun bulunduğu bölge içinde yağmış 
o bölgenin dışına bir tek damla bile düşmemiş

işte kainatın efendisi böylesine bir dua 
bir niyaz ve istek ile 
Allah`ın ikram ve ihsanına mazhar oluyordu
hz. resulullah, 
hayatında bu tarz bir çok mucizelere
ikram ve ihsanlara mazhar olmuştur

bu ikram ve ihsanları 
gözleriyle gören müslümanların 
imanları daha da kuvvetleniyor
daha fazla mertebe kat ediyordu

nihayet kavurucu sıcaklar altında 
sıcaktan adeta kaynayan kumlar üzerinde 
yapılan yorucu bir yolculuktan sonra 
islam ordusu 
on dokuzuncu konak yeri olan tebük`e vardı

ortada ne bizans ordusu
ne de bir başkası vardı
doğu roma imparatoru giriştiği hazırlıktan, 
cesaretsizliği sebebiyle son anda vazgeçmişti.

efendimiz tebük`te iken
şam taraflarında bir yerde 
taun-veba hastalığının ortaya çıkmış olduğunu duydu
ashabına hitaben şöyle buyurdu
bulunduğunuz herhangi bir yerde 
taun zuhur ettiği zaman oradan çıkmayınız, kaçmayınız
taun zuhur eden yere de sakın yaklaşmayınız
 
resul-i ekrem efendimiz aynı zamanda
tıpta mühim bir yer işgal eden karantina usulüne de 
ta o zamandan işaret ediyordu

tebük`ten ileri gitmeme kararı veren 
resul-i kibriya bu esnada 
hz. halit bin velid`i 
yanına dört yüz süvari vererek 
dumetü`l-cendel`de bulunan kindelerin kralı 
hıristiyan ükeydir bin abdülmelik`e
göndermek istedi

hz. halid şöyle dedi
ya resulallah
her tarafını iyice bilmediğim geniş memlekette
bu kadar az sayıda insanla gidip 
onu bulmam nasıl mümkün olur

resul-i kibriya efendimiz
şu fermanı verdi
sen, muhakkak onu
yabani sığır avlarken bulacak ve yakalayacaksın
yakalayınca, onu öldürme, bana getir

hz. halid, beraberindeki mücahitlerle 
dumetü`l-vendel`e doğru hareket etti
oraya vardığında resul-i kibriya’nın 
haber verdiği gibi
ükeydir`i yabani sığır avlarken görüp yakaladı
daha sonra onu ve kardeşini alıp 
efendimizin huzuruna getirdi

peygamber efendimiz onları 
müslüman olmaya davet etti
buna yanaşmadılar
cizye vermeyi kabul ettiler
bunun üzerine kanları bağışlandı
onlar da tebük`ten ayrılıp memleketlerine döndüler

efendimiz, henüz tebük`ten ayrılmadığı sırada
eyle hükümdarı yuhanne bin ru`be çıkıp huzura geldi
sulh yapmak istediğini belirtti
her sene muayyen miktarda cizye vermek üzere 
peygamber efendimiz onunla anlaşma yaptı
 
peygamber efendimiz (a.s.m.) ayrıca 
yuhanne ve eyle halkı için şu yazıyı yazdırdı
bismillahirrahmanirrahim.
bu, Allah ve resulü muhammed tarafından 
yuhanne ve eyle halkından 
denizdeki gemilerde bulunanları 
ve karadaki gezenleri için eman yazısıdır

gerek bunlar 
gerek şam, yemen ve deniz halkından
eylelilerle birlikte bulunanlar
Allah`ın ve muhammed peygamberin 
himayesindedirler

onlardan bir kötülük işleyeni 
yanındaki malı koruyamayacaktır
gerek su almak isteyen
gerek denizde ve karada 
dilediği yola gitmek isteyene
mani olmak helal olmayacaktır
bunu, resulullahın izniyle 
cuheym bin salt ve şürahbil bin hasene yazdı
 
islam ordusunun tebük`te ikameti sırasında 
şam ülkelerinden yahudi olan 
cerba ve ezruh halkı da 
peygamber efendimize gelerek
cizye vermek suretiyle eman dilediler 
efendimiz tekliflerini kabul etti
Bir anlaşma metni yazılarak 
kendilerine eman verildiği kayıt altına alındı

efendimiz yirmi gün kaldıktan sonra 
ashabıyla tebük`ten 
medine`ye doğru harekete geçti
resul-i ekrem efendimizin devesinin yuları 
ammar bir yasir`in elindeydi 
arkadan ise deveyi 
huzeyfe bin yeman sürüyordu


redfer

( İyi Biliniz Ki başlıklı yazı redfer tarafından 9.04.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu