Sonsuzca


Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen 
Hayat hikayesinin 123.bölümü

her günü bir tespih tanesi gibi zikrederek 
yıldız topladığın gecelere yaz
masalın en trajik yerinde 
çatıver iki tel saçı birbirine 

yağsın üzerine 
çareler, umutlar
lütuflar ve ihsanlar
göğün tüm sıcak renkleri 

deruni bir işarettir
zahiri bir hareket
bir aynada iki görüntü
hem suret
hem gerçek

bir bedende iki yürek 
bir nazenin
bir gökçek
bir turnada iki kanat
biri beyaz  
biri berrak

bir ılık tebessüm belki 
belki bir süzgün gamze
eriten yığınla kötülükleri
kinleri ve düşmanlıkları

seven ile sevilecek arasında bir dostluk 
bir kardeşlik ve uhuvvet koridoru
sevginin temeli belki
sevenlerin vazifelerini hatırlatan tebliğ
kamil insana açılan kapı belki

sonsuzluğa aday olan hiç bu fenada bırakılır mı 
bütün zamanların en ince gerçeğine 
dil edilmişse insan 
o dil hiç toprakta unutulur mu 
varoluşun en nadide sırrına sırdaş edilir de insan
sırlarıyla gömülür mü hiç 
kalbinde sonsuz sevdaların tohumlarıyla uyanan insan 
hiç ebedi uykuya yatırılır mı

ebedi gerçeğin şahidi seçiliyor insan
sonsuzluğun tanıklığına layık görülüyor
gözleri hiç bitmeyen ışığın sevdalısı olmak üzere 
mühürleniyor
nefesleri hiç kesilmeyen huzurun ipine 
diziliyor 
sesi…
billur pınarların akışına katılıyor

ayakları zümrüt renkli nehirlerin kıyısında 
ağırlanıyor
bakışına eşsiz güzelliğin ahengi 
yakıştırılıyor
artık avuçları cennet sağanaklarında 
ıslanacak…
kalbine sonsuz vuslatın sevinçleri 
dokunacak
yanağına ebedi baharın gölgeleri 
vuracak…

başı üstüne sönmeyen yıldızlardan bir gökyüzü 
kurulacak
ruhu hiç gitmeyen sevgililerin yüzünde teselli 
bulacak
hüzünsüz dünlerin hatırasıyla sevinecek kalbi
korkusuz yarınların eşiğine koyacak başını

dünya kışında kardelen hülyalar gören insan 
ahiret baharından nasipsiz kalır mı 
sonsuz gündemi insanın gönlüne emanet eden 
belli ki sonunu sonsuzluk diye yazıyor insanlığın
var mı ötesi…
var mı başka teselli
var mı başka umut
var mı…

şahit oldukça, daha çok oluyor insan 
ebedi gülün yanağına tutunuyor
diken bile olsa
el üstünde tutuluyor
sonsuzca


*
islam'ın beş şartından biri olan hac
hicretin 9. senesinde farz kılındı
‘muhakkak ki, 
insanların ibadeti için kurulan ilk mabet
mekke'deki o çok mübarek 
ve insanların kıblesi olup 
alemlere doğru yol gösteren kabe'dir. ‘

‘onda, Allah katındaki şeref ve hürmetini gösteren 
apaçık deliller ve ibrahim'in makamı vardır
ona giren her türlü tecavüzden emin olur
ona varmaya gücü yeten kimsenin 
kabe'yi tavaf etmesi ise 
Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.’

‘her kim bu hakkı tanımaz ve haccı inkar ederse
doğrusu Allah bütün alemlerden müstağnidir, 
kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur.’

ayet-i kerimeler 
hicretin dokuzuncu yılında nazil olunca
resulullah bir hutbe irat ederek 
müslümanlara bu mükellefiyetlerini şöyle bildirdi

ey insanlar
hac üzerinize farz kılındı
o halde haccediniz…

resul-i ekremin bu tebliği üzerine sahabiler
ya resulallah, her yıl mı diye sordular
efendimiz, cevap vermeyerek sustu
aynı sualin sahabiler tarafından üçüncü kere 
tekrarlanmasından sonra
efendimiz (s.a.v.)
hayır… her yıl değil 
şayet evet demiş olsaydım
muhakkak ki her sene 
haccetmek üzerinize farz olurdu
ve siz buna güç yetiremezdiniz.

efendimiz,
ashab-ı kiramın aynı şeyi 
tekrar tekrar sormasından dolayı 
şu dersi verdi

ben bir şey teklif etmeyerek sizi 
kendi halinize bıraktıkça
siz de beni kendi halime bırakınız
muhakkak ki, sizden evvelki milletler 
ancak çok sual sormaları 
peygamberlerine karşı muhalefetleri yüzünden 
helak olmuşlardır

ben size bir şey emrettiğimde 
siz bundan gücünüzün yettiği kadar yapınız
bir şeyden de sizi nehyettiğimde
artık onu terk ediniz.

hac farz kılınınca 
efendimiz hac yapmak istedi 
fakat sonra
 beytullahta müşrikler de bulunacaklar 
ve onu çıplak tavaf edecekler
bu hal ortadan kalkmadıkça 
ben haccetmek istemem buyurarak 
şimdilik bu isteğini tehir etti

gerçekten müşrikler, geceleyin kabe'yi 
kadın erkek karışık 
ve çıplak olarak tavaf ederlerdi
üstelik bunu, kabe'ye hürmet sayarlardı

resul-i kibriya efendimiz, kendisi gitmeyince
hicretin dokuzuncu yılında hz. ebu bekir'i 
müslümanlara hac ettirmek 
ve hac yapma usulünü öğretmek üzere 
hac emiri olarak tayin etti
 
hz. ebu bekir
hac yapmak üzere hazırlanmış bulunan 
üç yüz müslümanla medine'den yola çıktı
medinelilerin ihrama girme yeri olan
 zülhuleyfe'ye varınca orada ihrama girdi

lebbeyk Allahümme leybeyk 
la şerike leke lebbeyk
innelhamde vennimete leke ve'l-mülk
la şerike leke.
diye telbiye getirdi

hz. ebu bekir başkanlığındaki 
ilk hacı kafilesi mekke'ye girdi
hz. ebu bekir, bir hutbe irat buyurdu
hutbesinde, halka haccın nasıl yapılacağım anlattı

hz. ebu bekir, konuşmasını bitirince
hz. ali ayağa kalktı 
ey insanlar
ben size resulullahın elçisiyim
sonra tevbe suresinin 
ilk otuz veya kırk ayetini okudu

daha sonra hz. ali
ben, size dört şeyi bildirmeye memurum dedi 
ve memur bulunduğu hususları 
halka şöyle ilan etti.

hiçbir kafir cennete giremez
bu seneden sonra hiçbir müşrik hac etmeyecek
beytullah çıplak tavaf edilmeyecek
kimin resulullahla (a.s.m.) anlaşması varsa 
onun anlaşması, 
müddeti bitinceye kadar muteber olacak
bunlar dışındakilere 
dört ay daha mühlet tanınmıştır
bundan sonra hiç bir müşrik için 
ne ahd ne de himaye vardır.

hz. ali yanında
hz. ebu hüreyre de yukarıdaki hususları 
zaman zaman halka yüksek sesle ilan ediyordu
haclarını tamamladıktan sonra 
hz. ebu bekir, hz. ali ve beraberindeki sahabiler 
medine'ye döndüler

hicretin 9. senesi 
resul-i ekrem efendimiz kerimesi 
hz. osman'ın zevcesi 
hz. ümmü gülsüm 
hicretin dokuzuncu senesinde vefat etti
yıkanıp kefenlendikten sonra
namazını bizzat efendimiz (a.s.m.) kıldırdı

defnedildikten sonra 
kabrinin başında bir müddet oturdu
bu sırada gözlerinden yaşlar aktığı görüldü
hz. ümmü gülsüm
efendimizin en küçük kızı fatıma'nın büyüğü idi
 
annesi hz. hatice müslüman olduğu sırada 
müslüman olmuştu
hz. osman'ın
hz. ümmü gülsüm'den çocuğu olmamıştı.

abdullah bin übeyy bin selul
münafıkların reisiydi
resulullahın aziz şahsiyetini nazarlardan düşürmek 
islamiyetin inkişafına mani olmak 
müslümanları birbirine düşürmek için 
elinden gelen bütün gayreti 
ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı

bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de 
bir çok iftiralarda bulunmuştu
müslümanların tesanüde 
en çok muhtaç olduğu bir zamanda
bu adam tesanüdleri bozucu hareketlerde bulunurdu 
Cenab-ı Hakk'ın inayeti 
resulullahın tedbir ve himmeti ile 
bu teşebbüsleri hep sonuçsuz kalırdı

başında bulunduğu 
nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı 
haklarında ayet-i kerimeler
münafıkun adında müstakil bir sure nazil olmuştu
hz. resulullah bunlara karşı hep ihtiyatlı davranır
hal ve hareketlerini kontrol altında bulundurur 
islam camiasının ittifak ve tesanüdünü bozucu 
planları karşısında hep tedbirli olurdu

islam camiasının birliğini bozmak için 
eline geçen her fırsatı kullanmaktan
geri kalmayan bu adam
hicretin 9. senesi zilkade ayında öldü

abdullah bin übeyy 
münafıkların reisi iken
oğlu abdullah son derece samimi 
ve müttaki bir müslümandı
bu, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran
Cenab-ı Hakk'ın kudret ve hikmetinin bir tecellisi idi
baba münafıkların reisi
oğul mücahit bir müslüman

babası vefat ettikten sonra
oğlu abdullah babasının vasiyeti üzerine 
hz. resulullahın huzuruna çıkarak
ya resulallah 
gömleğini bana versen de 
babamı onunla kefenlesem dedi.
sonra da,ya resulallah
onun namazını kılıp istiğfarda bulunsanız
diye ricada bulundu

gariptir ki, hayatı boyunca 
islamiyet aleyhinde 
planların tasavvuru ve tahakkuku ile 
meşgul olan bu adamın 
kefenlenmesi için 
resul-i ekrem sırtından gömleğini çıkarıp 
hz. abdullah`a verdi 
cenaze hazırlanınca bana haber veriniz 
namazını kılayım buyurdu

cenaze hazırlanmıştı
efendimiz namazı kılmaya kalkarken 
hz. ömer, arkasından ridasına yapıştı
ya resulallah
Allah sizi münafıklar üzerine 
namaz kılmaktan nehyetmedi mi dedi

efendimiz gülümseyerek şöyle dedi
ben, istiğfar etmek 
veya etmemekte serbest bırakılmışım
ben de tercihimi yaptım.

Allah Taala,
‘onlar adına ister af dile, ister dileme
onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen 
yine Allah onları bağışlayacak değildir’ 
buyurmuştur.

daha sonra resulallah (a.s.m.) 
abdullah bin übeyy`in cenaze namazını kıldı
kabri başına kadar da gitti
aradan çok zaman geçmeden 
peygamberimize münafık ölüleri hakkında 
Cenab-ı Hak tarafından şu kesin emir verildi

‘onlardan ölen hiçbir kimsenin 
asla namazını kılma ve kabrinin başında durma
onlar Allah`ı ve resulünü inkar etmişler 
ve Allah`a itaatten çıkmış olarak ölüp gitmişlerdir’

bundan sonra 
peygamber efendimiz
hiçbir münafığın cenaze namazını kılmadı
kabrinin başında da durmad

peygamberimizin böylesine ömrünün her safhasında 
islam cemaatını bölmek gayretiyle yaşayan bir adamın 
cenazesine karşı bu alakasının 
şüphesiz birçok hikmetleri vardı.

en mühim hikmeti 
onun etrafında toplanmış olanların 
samimi iman etmelerini temin etmekti 
efendimize, gömleğini niçin verdiği 
cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğunda
şu cevabı vermişti

gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım 
kendisini Rabbimden gelecek azapdan kurtaramayacaktır
fakat ben, bu sayede 
onun kavminden 
bin kişinin samimi müslüman olmasını umuyorum.

gerçekten de 
abdullah bin übeyy`in vefat ederken 
peygamberimizden medet umduğunu gören bin kişi 
samimiyetle müslüman olmuştur
 
bunu gören hz. ömer de 
davranışından pişmanlık duymuş
Allah ve resulü elbette daha iyi bilir
demiştir.

redfer

( Sonsuzca başlıklı yazı redfer tarafından 16.04.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu