
Her düş’ ün bir sahibi vardı madem…
Düşün, düşün sabaha ermek niçin?
Gönlün muhafız alayı demli bir
şiirden ibaret
Ahkâmların da ruhunda saklı izdiham
Yana yakıla sevdiğim bu kaçıncı
mevsim?
Sahibi olmayan bir düşün geç
Ahlarla yoğurduğum hamurda saklı yanık
tadı kelamın
Gökten düşen üç elma yetecek miydi
sahi?
Sorular, bayım
Sınırsızca sevdiğim masallar
Göğün katedrali simli yürek
İmgelerin de mahsuru varsa
Salladığım kaçıncı bayrak bu?
Yorgun yılların ördüğü duvarı
Hep mi sahiplenecekti sefil beden?
Sancılı tufan
Oh, ne ala.
Sevmekle çıkmadık da feraha
Sev, sev…
Sahici bir aşkın bedeli midir bunca
kayıtsızlık?
Bir mucidim ben
Beklediğim ise mucizevi bir rahmet
Taş taşıdın da mı yoruldu yürek?
Üstelik senin yerine sevmek
Olmamalıydı bir m/eziyet.
Kantarın topuzu kaçtı
Saçların akı
Ruhun derbeder aşkı
Ah, bir de nakaratı yok mu ömrün?
Varıp varacağım kara parçası mı?
Aşkın yoksun fıtratı.
Dağlandığım değilse de
Dara düştüğüm hayatın kasvetli
yolları.
Mukozam da çatladı madem
Devinmek mi olmalıydı sahibi olduğum
son imgem?
Sorularım zehirledi bu aşkı
Sevdiceğim bir mevsimde bulmuştum
oysa seni
Ve matemi
Ve içine saklandığım mahzeni…
Lakayt gölgelere de vermedim ise paye
Pay edeceğim ne kaldı sefil
neferinden başka?
Elbet yılların ve gönlün neferi
Sistematik bir ölümle içli dışlı
Hala da alıp verirken nefesi.