
Ölümün rengi b/aşkaydı, hafız:
Dillenen ne ki?
Afaki bir meddücezir ve aşka ağıtlar
yakan
En çok da içinde kıvrandığım kefen
bezi
Bir suyoluydu aralıklar hatta bir
bardak suda
Ölen ruhum izafi mezarım
Kendi ellerimle kazdığım
Miski amber kokuları oysaki burnuma
gelen
İyi de ben sadece solgun bir çiçektim
elbet
Nazarında evrenin
Her hayalim her düşüm
Kundaklanmış iken yerli yersiz
Hala seviyor olabilmenin de güncesi
En çok da içine düştüğüm o aşk gibi
pervasız.
Yeminlerim bozduğum
Acılarım nasıl ki evrenin reçinesi
Bense toz bulutunda kaybolduğum
İyi de henüz doğmamıştım
Ölüm çağırdığında
Kundağımda uyuduğum kadar masumdum
Belki de yalnızlığın şerh düştüğü bir
masumiyet
Dokunulmazlığımla kilit altına
aldığım
Ne çok duygunun esintisi elbet
İlahi Aşkın da dokusunda saklı
maruzatım.
Bir gövdem vardı ki
Çoktan kovduğum gölgem ve de.
Karanlıkta yaşadığım ve yaşattığım
Aydınlığım
Kara olmayan alnım ve yazgım
Güme gitse de miladi bir acıydım
Hicretim dünde kayıtlı
Hicvi olmaya mecalim de yoktu hem
Hemhal olduğum nice duygu
Ah, beni benden eden.
Buluttum da en çok üstüne konduğum
Umut:
Elbet, unutulduğum zaman zaman
Nüvemde saklı suskunluk ve asalet
Ne cebelleştiğim bünyem
Ah, en çok ses etmezken sevmem
Aykırı mizacım ama saf yanım
Tek maruzatım belki de öfkem
En çok kendime hatta sadece
Bir bültende saklı alt yazı gibi
Günü kovup gecenin koynuna sokulduğum
Uleması yerin göğün
Bir derviş edasıyla salındığım
Haletiruhiyemse kayıt altında
Yaşarken içine girdiğim
Mezar sessizliğinde olsam da
Şerh düştüğüm ne çok zalim
Masum kalmanın simgesiydi madem hüzün
Ve hüzünlü kalbimi en çok seven
Mevla’m
Her elimi uzattığımda rahmete
Acıların da yüzü gözü hürmetine
Bilemezken hangi heceye denk
düştüğümü
Ve işte sıraladım tek tek duyguların
yüz ölçümünü.
Revnak göğün başkaldırışı
Rüzgâr hızında sevip içime döndüğüm
Acı eşiğinde sallanıp açılandırdığım
Tüm duyguları teyellediğim kadar
yüreğime
Hak gördüğümden öte afalladığım
Ne zamanki biri bir yalan söylese
yüzüme.
Yüz göz olmadığım kadar cihanla
Yüz görümlüğü idi saklı meali
Yüzümden düşen bin parça
Gel gör ki resmedebildiğim kadar
Gülümsememeyi
En çok adıma ve babama ihanet ettiğim
Yaşların yasla imtihanı
Nazarında inancın
Zikrettiğim her hece saklı bir kurşun
Ağırlığında yüreğimdeki korun da
izafi reçetesi
Elbet sabrın ışığında
Ah, ben içinde salındığım cennet
bahçesi.
Elbet öykündüğüm yine kendim ve öncem
Sahip olduğum her şey için
şükrederken
Ayakta kalabilmenin ta kendisi
Sevgiye duyduğum sevgi
En çok da kendime özlem
Hasret giderdiğim bir mevsim ki
Yeniden doğuşun müjdecisi.