BALIKESİR'DE BİR KADIN 52
Günce – 25 Mayıs 2025
Güne ve sana merhaba sevgili günlük,
İnan ki, iki satır da olsa karalayayım diye oturuyorum misafir odasındaki berjer koltuğuma. Sanma ki uzun süre burada kalacağım; birazdan ya oturma odasına ya da mutfağa geçme ihtimalim yüksek. Sanırım "götü kurtlu" deyimini içimde tüm haylazlığımla hâlâ barındırıyorum.
Engin’le kayınvalidemi biraz önce uğurladım. Tereyağı ve peynir alacaklar annem için. "Hadi sen de gel" dediler, ama kibarca geri çevirdim. Derdim bir önceki günü anlatmak.
Tarih atarken kararsız kalıyorum, sonra "neyse" diyerek geçiyorum bu tuhaf duygu hâlini...
Dün, mutfakta büyük bir telaşla hazırlık yaptık. Uzun zamandır piknik yapmıyoruz. Hem kayınvalidemin vesilesiyle bir araya gelmiş olacaktık. Ergun, Seher ve Umut’tan daha önce söz etmiştim sana. Ama Aytaç ve Sertaç’tan ilk defa bahsediyorum sevgili günlük…
Kaynımlarla birlikte hazırlığımızı yapıp Değirmen Boğazı’na bizim otomobille geçtik. Daha sonra, Akçay’dan gelen Sertaç ve annem de bize katıldı.
Yazmaya başladığımdan beri içimdeki merak da depreşiyor. Meğer "piknik" sonradan gelme bir lafmış. Anadolu’da eskiden “çayırbastı”, İstanbul’da ise “teferrüce gitmek” denirmiş.
Bu tür bilgilerle karnımı doyuruyorum sanki… El birliğiyle hazırladığımız yiyecekleri afiyetle yedik. Bizim yeğen Nihat’ın dediği gibi, “iki kupada içiverdik.”
Ama ne yazık ki Değirmen Boğazı’nı kebap kokularıyla birlikte öyle bir duman bastı ki, bu durumdan rahatsızlık duymadan edemedim. "Bana kalsa ne yapardım?" diye düşündüm. Sonra da bu düşünceyi bir baş hareketiyle, silkelenerek kovmaya çalıştım.
Ne mümkün bu düşüncelerden kurtulmak?
1970’lerden sonra “piknik” kelimesi daha yaygın hale gelmiş. Batı dillerinden (özellikle Fransızca pique-nique) geçen bu sözcük, modernleşme çabalarının bir yansıması olarak halk arasında da benimsenmiş. Aziz Nesin gibi bazı yazarlar bu tür dil değişimlerinden rahatsızlık duymuşlar. Çünkü dönüşen sadece kelime değil, o kelimeyle taşınan kültür, ruh, anlam da değişiyor.
Kır gezintisinden pikniğe: bir kelimenin kaybolan ruhu...
Bir zamanlar insanlar “kıra çıkardı.” Yanlarına biraz börek, biraz limonata alır; ince belli bardakta çay içerdi. Aslolan doğayla baş başa kalmaktı. Serin bir çınar gölgesinde yazma örtü serilir, kuş sesleri dinlenirdi. Bu bir “kır gezintisi”ydi. İçinde huzur, zarafet, bir yavaşlık ve doğaya duyulan saygı vardı.
Belki de “kır gezintisi”yle birlikte doğaya duyduğumuz saygının bir parçasını da kaybettik. Bir gün, çimenlere oturmak bile “rahatsız edici” bulunduğunda, geriye sadece taşlar ve betonlar kalacak...
Sevgili dert ortağım, gecenin sonunda kendimi akışa bıraktığımı bile hatırlamıyorum. Yan masadaki kalabalık grubun yüksek volümlü müziğine uydum... Tanımadığım ama bir anda davet edildiğim meydanda göbek atıyor, gerdan kırıyordum...
Aile olmak ne güzel bir şey…
H. Çiğdem Deniz
(
Balıkesirde Bir Kadın 52 başlıklı yazı
çitlembik tarafından
5/25/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.