Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 28.05.2025
Okunma Sayısı : 365
Yorum Sayısı : 12
Olur Mu Böyle Olur Mu Kardeş Kardeşi Vurur Mu?-ı.bölüm- Beyazıt Meydanındaki Ölü.
OLUR MU BÖYLE OLUR MU KARDEŞ KARDEŞİ VURUR MU?-I.BÖLÜM- BEYAZIT MEYDANINDAKİ ÖLÜ.

Mümkün olduğu kadar hiç bir şeyi atlamadan anlatmaya çalışacağım zira o günleri yazanlar ya sağ gözlerini ya da sol gözlerini kapatarak yazıyorlar.

******

Henüz altı yaşında olduğum halde ezberlemiştim ve o sebeple mi aklımdaydı yoksa sonradan yanımda çok tekrarlandığı için mi zamanla ezberlemiştim bilemiyorum ama zamanla aslının Plevne Marşı olduğunu öğrendiğim bir marş dolanıyordu üniversite gençliğinin ağzında ben çok çok çocukken.

{ İşin ilginç yanı ''Tuna Nehri Akmam diyor'' Sözleriyle başlayan Plevne Marşının sözleri Mithat Efendiye, bestesi Aram Çuhacıyan adlı bir Ermeni vatandaşımıza aitken, bu marşı 27 Mayıs 1960 İhtilalinin marşına çevirip okuyan Ruhi Su da aslen Ermeni olan bir vatandaşımızdı. ]

Şöyleydi o marş:

Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler
Bu dünya size kalır mı

Kızılırmak akmam diyor
Etrafımı yıkmam diyor
Ünü büyük İsmet Paşa
Ben sözümden çıkmam diyor.


Çok çok çocuk olmama rağmen ünü büyük İsmet Paşa'yı çok iyi biliyordum. Ama asla çıkmayacağı sözü neydi hiç bir fikrim yoktu.

Evet, ülkede bir şeyler oluyordu biz henüz olan bitenden bir şey anlayacak yaşta olmasak da...

Üniversite öğrencisi olan rahmetli dayım bize geldiğinde sık sık anlatıyor, sıkı bir İsmet Paşa'cı olan babam, aşağı yukarı her akşam kurduğu çilingir sofrasında ver yansın ediyordu Demokrat Partiye, özellikle de Celal Bayar- Adnan Menderes ikilisine...

O zamanlar neler olduğunu anlamıyorduk.

Sonra büyüdük, okula başladık; ilk, orta, lise... Her kademede Tarih diye bir ders gördük ama her nedense bizim tarihimiz 27 Mayıs İhtilaline kadar geliyor ve orada sona eriyordu. 27 Mayıs ihtilali ile ilgili hiç bir şey öğretilmiyordu. Tek bildiğimiz şey 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrasında Adnan Menderes'in ve iki de bakanın idam edildiği, böylece ülkemize demokrasinin ve hürriyetin yeniden geldiği idi.

Atatürk'ün getirdiği ve 1950 Yılına kadar en güzel şekilde yaşadığımız demokrasi, 1950 Yılından itibaren kesintiye uğramıştı demek ki. Ama ortada anlayamadığımız bir şey vardı: 1950'ye kadar bu ülkede demokrasi vardı ise insanlar neden bu demokrasiden yılandan kaçar gibi kaçmış da 1950 Yılında bu demokrasinin muhalifi olan partiyi tek başına hem de ezici bir çoğunlukla iktidar yapmışlardı?

Evet, bu sorunun cevabını veremiyorduk. Bu sorunun cevabını aramak yerine 27 Mayısları '' Hürriyet ve Anayasa Bayramı'' olarak kutladığımıza göre bir başbakan ve iki bakanın idamıyla ülkemize hürriyet ve demokrasi gelmiş olmalıydı.

Tarih öğretmeni olabilmek için Fakültede Tarih dersleri görmeye başladık.

1736-1739 Yılları arasında Osmanlı-Avusturya- Rusya arasındaki savaşları anlattı bir hocamız tam üç sene boyunca. Yani savaşlar üç sene sürmüş, bizim hoca da üç sene boyunca bu savaşları anlattı. Ama bir Allah'ın kulu da çıkıp 27 Mayıs 1960'da, öncesinde ve sonrasında bu ülkede neler oldu anlatmadı.

Yahu o değil de her Allah'ın günü '' Turan Emeksiz '' adı verilmiş olan ve ana binada bulunan yemekhanede karnımızı doyuruyorduk ama Turan Emeksiz hakkında bildiklerimiz sadece dört cümleden ibaretti: 1- Turan Emeksiz bir devrim şehidiydi 2- Turan Emeksiz, bizim yemekhanemizin adıydı 3- Turan Emeksiz İstanbul şehir hatları vapurlarından birinin adıydı. 4- Turan Emeksiz'in mezarı Anıtkabir kompleksi içindeydi. ( o zamanlar kompleks diye bir kelime de yok aslında ama hangi kelimeyi kullanıyorduk unuttum.) { [ 1980 İhtilalinden sonra bu mezar Cebeci Mezarlığına nakledildi. ] Öldükten sonra ilk defnedildiği yer ise İstanbul Merkezefendi Mezarlığı imiş. }

Efendim, üniversite bitti, Tarih Öğretmeni olarak göreve başladım ve gördüm ki Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması hakkında bilmediğim hiç bir şey olmamasına karşın Türk milletini ikiye ayıran '' Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?'' konusunda bildiğim neredeyse hiç bir şey yoktu.

Mesela Adnan Menderes'in idamı için babam '' Hakketmişti. '' derken annem niçin göz yaşı dökmüştü '' Yazık ettiler adama '' diye.

Mesela ben öğretmenliğe başladığım yıllarda sokaklarda sık sık '' Devrim Kanla Yazılır '' yazısını görürdük. Turan Emeksiz de devrimi kanla yazayım derken arada karambole gelip öldürülen bir devrim şehidi miydi? Daha da önemlisi: Devrim şehitliği diye bir şehitlik türü var mıydı?

Bir şehidin kabrinde neden '' Hüvel bâki '' gibi '' Ruhuna Fatiha '' gibi ibareler yoktu? ( Cebeci Askeri Şehitliğine defnedilince 'Ruhuna Fatiha yazmışlar mezar taşına. )

Ancak asıl soru şuydu: 1960 Yılı itibariyle Türkiye'de Hürriyet yok muydu ki Turan Emeksiz, ülkemize hürriyeti getirmek gibi bir mücadelenin içine girmişti.

Evet, tüm bu sorulara cevap verebilecek bilgi birikimine maalesef neredeyse emekli olmaya yakın ulaşabildim ( Hatta bazılarına emekli olduktan sonra. )

Turan Emeksiz dahil pek çok üniversite öğrencisi, akademisyen, sanatçı, ülkenin aydın kesimi, yani bu gün de kulaklarımıza ve gözlerimize hiç de yabancı olmayan kesim, Demokrat Parti Hükumetinin 18 Nisan 1960'da kurduğu Tahkikat Komisyonuna karşı resmen ayaklanma ilan etmişlerdi.

Peki ülkenin önce Üniversite gençliğini sonra da askerini ayaklandıran Tahkikat Komisyonu neydi ve niçin kurulmuştu?

Gelecek bölümde bu sorunun cevabını vermeye çalışalım. Bu arada da bu bölümü Nazım Hikmet'in Turan Emeksiz için yazdığı şiirle noktalayalım. { Devrim Şehidi olarak 10 Haziran 1960'da Ankara'da, Anıtkabir'e defnedilen beş kişi olmasına rağmen neden diğerlerinin adı anılmaz da hep Turan Emeksiz'in adı ön plandadır? İnşallah bunu da anlatmaya çalışacağım.}

BEYAZIT MEYDANI'NDAKİ ÖLÜ

Bir ölü yatıyor
on dokuz yaşında bir delikanlı
gündüzleri güneşte
geceleri yıldızların altında
İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda.

Bir ölü yatıyor
ders kitabı bir elinde
bir elinde başlamadan biten rüyası
bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında
İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda.

Bir ölü yatıyor
vurdular
kurşun yarası
kızıl karanfil gibi açmış alnında
İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda.

Bir ölü yatacak
toprağa şıp şıp damlayacak kanı
silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip
zaptedene kadar
büyük meydanı.


Mayıs 1960
( Olur Mu Böyle Olur Mu Kardeş Kardeşi Vurur Mu?-ı.bölüm- Beyazıt Meydanındaki Ölü. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 28.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu