Edremit / Çınarlıhan'da Bir Yaz Günü

Günce 21 Haziran 2025 

Sabah kahvelerimizi içtikten sonra, Çınarlıhan’a gitmeye karar verdik. Az şekerliydi kahvemiz, ama yanında yediğimiz gül lokumu o tadı zarifçe tamamladı. Lokumun damağımızda bıraktığı o özel tat, sanki güne dair umutlarımızın simgesiydi. Belki bu küçük kır gezintisi, kayınvalidem Nebahat Hanım ile kardeşi Sebahat Hanım’ın her yaz yaşadığı çekişmelerin de ilacıdır diye düşündüm. Ne de olsa doğanın dili, insan kalbinden daha sakin konuşur.

Mesire yerine varmadan birkaç yerde durduk. Engin armut ağaçlarından birer tane koparıp getiriyor. Herkesin elinde bir tadımlık. Yol boyunca çocukluğumun meyve kaçamaklarını hatırlıyorum; dalından koparılan her şeyin tadı başka olur. Sonunda Çınar ağaçlarının gölgesine yerleşiyoruz. O devasa köklerin altında hayat yavaşlıyor. Siyah renkte bir horoz, etrafında kurum kurum eşelenen tavuklara göz ucuyla bakıyor. Birkaç iri yapılı köpek gölgede serilmiş, serinlikte kaybolmuş gibiler. Hele bir kapkara yavru köpek var ki… Biz köftelerimizi yerken “bana da bir lokma düşer mi?” dercesine önce bakıyor, sonra ısrarla havlayarak dikkat çekmeye çalışıyor.

Sebahat Hanım köftesinden küçük bir parça alıp uzun uzun çiğnerken sordu:
— “Nasıl da köfteni küçük parçalarla yiyorsun!”

Nebahat Hanım’ın cevabı gecikmedi:
— “Aynı senin gibi yiyorum, fark etmedin mi?”

Engin araya bir espri sıkıştırmak istiyor ama boşuna. O iki kardeşin arasına barışla girebilecek cümle hâlâ kurulmadı. Ben de krizi sezdiğim anda “Hayatım hadi tuvalete gidelim,” diyorum ve iki kardeşi aynı masada öylece bırakıyoruz. Arkama dönüp baktığımda ikisi de köftelerine eğilmişti; sanki hiçbir şey olmamış gibi.

Yazın sıcağından uzak, buz gibi hava bizim bu muhteşem yerden erken kalkmamıza neden oluyor. Kayınvalidem dizlerindeki ağrılardan ötürü birkaç kalkma teşebbüsünde bulunuyor ama başaramayınca gözleriyle yardım istiyor. Gerçi ben olmasam da kalkardı, ama içimden bir ses bu hamlenin Sebahat teyzeyi çileden çıkarmak için yapılmış küçük bir oyun olduğunu söylüyor. İç sesim kıs kıs gülerek, “Bakalım bu hareketin karşılığı ne olacak,” diyor hınzırca.

Birlikte birkaç basamak merdivenden inerken ikisi de elimi tutuyor. O an kendimi bir kahraman gibi hissediyorum; iki kardeşin paylaşamadığı tek varlık... Ama aynı zamanda bu oyunun zavallı piyonu olduğumu da inkâr edemem.

Arabaya biniyor, dönüş yoluna geçiyoruz. Ben Engin’e dondurma sözünü hatırlatınca direksiyonu Ülkü Yolu’na çeviriyor. Tabii ki yol boyunca yine didişmeleri başlıyor. Dayanamayıp, “Çocuklar artık bu didişmelere bir son verin! Yoksa sizi arabadan indirmek zorunda kalacağım,” diyorum. Hatta işi tatlıya bağlayıp, “En uslu olana bir şeker ödülü var,” deyiveriyorum. Ses tonumu değiştirip rolümü tiyatral bir havayla oynayınca, ikisi de ellerinde olmadan gülüyorlar. Ama sadece iki saniyeliğine… Sonra kaldıkları yerden devam ediyorlar itişmeye.

Çaresizce birbirimize bakıyoruz kara kaşlım Engin’le.
“Hadi,” diyorum, “hep onlar mı kavga edecek, biz de kapışalım biraz.”
Yine kahkahalar yükseliyor arabadan.

Yol uzuyor, hava serinliyor... Ama geride unutulmaz anılar kalıyor.
Ben de bu yaz gününü, içime sinerek günceme bırakıyorum.

H. Çiğdem Deniz
( Edremit / Çınarlıhan'da Bir Yaz Günü başlıklı yazı çitlembik tarafından 22.06.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu