
Yanlışlarımız bizim en iyi
öğretmenimizdir ve bize doğruyu dolaysız olarak gösterir.
Eleştiri, “bir konunun, bir düşüncenin
ya da kimsenin eylemlerinin çözümlenerek, benzerleriyle ya da ideal olanla
karşılaştırılmasıdır.”
Eleştiri,
yalnızca yanlışları ve olumsuzlukları ortaya çıkarmak için yapılmaz. Eleştiri
olumsuz olabileceği gibi olumlu da olabilir.
Öz eleştiri; “kişinin kendi
hakkında yaptığı olumlu ve olumsuz değerlendirmelerdir.” Bir kişinin kendi
davranışları üzerine yönelttiği yargılardır.
Bir bakıma insanın kendini tahlil etmesidir. Hatalarını, doğrularını,
eksikliklerini, yahut fazlalıklarını ölçüp tartmasıdır.
Eleştiri,
eylem veya düşünce sahibine, başkası veya başkaları tarafından yapılır.
Özeleştiri ise, kişinin kendi eylem ve düşüncelerini kendisinin eleştirmesidir.
Kabaca “ben ne yaptım da bu sonuçla karşılaştım” veya “karşılaştık”
sorularına karşılık bulmaktır.
İnsanı diğer
varlıklardan ayırt eden niteliği, bio-kültürel olmasıdır. İnsan, her edimini kültürleştirmiştir.
Eleştiri-özeleştiri, insanın en önemli itekleyici kültürel niteliğidir.
Eleştiri ve
özeleştirideki amaç; iyi, doğru ve güzel
olanı arayıp bulmak ve en iyi, en doğru ve en güzel şekilde inşa etmektir.
İnsanın “insanlaşması” da bu sayede gerçekleşmektedir.
İnsandaki öz gücü
açığa çıkaran eğitici ve dönüştürücü niteliktir. Eğitimin terbiye gücü olmadan
insanın dönüşümü, bilinç, ölçü ve ilke kazanması, değer oluşturması da imkânsızdır.
Tarih boyunca
insanın “en temel sorunu”, doğal oluşum ve gelişim mecrasından
saptırılmasıdır. İnsanın diyalektik gelişiminin saptırılması, insanlık için tehlike
çanlarının çaldığı anlamını taşır.
Eleştiri ile övgü ve yergi kavramlarını
karıştırmamalıdır. Övgü ve yergi bir eleştiri değildir. Eleştiri nesnellik
gerektirdiği halde, övgü ve yergide daha çok duygular öne çıkmaktadır.
Eleştiri,
pirinci ayıklarken taşı bulup atmak gibi bir şey değildir. Eleştiri, geride
kalmış bir olay ya da düşünceye karşı daha ileri bir sonuç almak için yapılır.
Bu amaç gözden kaçırılırsa veya bu amaca bilerek aykırı eleştiri yapılırsa bu
karalama veya övme olur.
Eleştiri,
insanın göremediği yanlışlarını, başkasının görüp kendisine söylemesidir.
Eleştiri bu anlamda o kişiye verilmiş en güzel armağandır. Kişi bu eleştiri
sonrasında aynı yanlışı bir kez daha yapmama şansını kazanmış olur.
Yanlışlarımız
bizim en iyi öğretmenimizdir ve bize doğruyu dolaysız olarak gösterir. Bize
düşen, o doğruyu görmektir. “Tarih tekerrürdür” deseler de, tekerrür
eden şey aslında tarih değil, yapılan yanlışlarımızdır.
Karl Marks Lui Bonaparte’ın 18 Brumaire’
i adlı eserinde; yanlışın ilkinde bir “trajedi”, tekrarı halinde “komedi”
olacağını söylerken yanlıştan dersler çıkartılmasının altını çizmektedir.
Özeleştiri
kişinin aynaya bakması, kendisini ve eylemlerini bir aynada, ekranda
seyretmesi, dinlemesidir. İnsan aynaya bakıp, yani özeleştiri yapıp
yanlışlarını görebilmeli ve hatta kendi düşünce ve eylemleri ile alay
edebilmelidir. Kendi yaptıklarına gülebilmelidir. İnsan kendi karikatürüne
bakarak gülümseyebilmeli, gülebilmelidir.
Toplumlarda, özeleştiri
yapan bir kimsenin, kendi zayıflığını, zafiyetini kabul ederek, karizmasının,
toplum içindeki yerinin, itibarının, statükosunun sarsılacağı yolunda yanlış
bir ön yargı vardır.
Bu yanlış
anlayışın değişmesi, değiştirilmesi zamanı çoktan gelmiştir. Özeleştiri,
insanın toplumda gördüğü ve göreceği saygıyı azaltmaz, tam aksine artırır.
“Ben bu noktada yanlış yaptım” demek
diyebilmek, gerektiğinde özür dilemek ne bir kimseye, ne de bir kurum ve
kuruluşa bir şey kaybettirmez. Aksine çok şey kazandırır.
Oysa
özeleştiri, insanın geçmişini olabildiği kadar resetlemesi, fabrika ayarlarına
döndürebilmesidir. İnsan böyle bir olanak varken kendisini bundan yoksun
bırakmamalıdır.
Çoğu
zaman insanın yanlışlarıyla, hatalarıyla yüzleşmesi ve bu hatalarını
kabullenmesi çok zor gelse de, öz eleştiri insana birçok fayda sağlar ve
bireyin kendisi üzerinde büyük bir farkındalık oluşturmasına vesile olur.
Hayatın
çok hızlı geliştiği ve değiştiği bu çağda, insanın sık sık kendine dönerek bir
iç muhasebede bulunması, hâl ve hareketlerini tahlil etmesi, kusurlarının
farkına varması oldukça önemlidir.
İnsan,
dürüst ve acımasız bir öz eleştiri ile güzel yönlerini geliştirip kötü
huylarından arınabilir. Öz eleştirinin insana kazandırdığı en güzel
meziyetlerden biri de “haddini bilmektir”.
İnsan
acizdir. Fakat acizliğini ve kusurlu olduğunu da unutur. Kendine yönelttiği
eleştiriler ile kusurlarının farkına varan insan, haddini bilir. İnsanlarla
olan iletişimini olumlu anlamda şekillendirir.
Had, “sınır”
demektir. Sınır, insan ilişkileri başta olmak üzere sağlıklı ve huzurlu bir
yaşamın olmazsa olmazıdır.
İnsan,
kendisinin hiçbir zaman dört dörtlük olamayacağını ve başkalarının da hatasız
olmayacağını bilmelidir. Hem kendisinin, hem de karşısındaki insanın zaafları
ve eksik yönleri olabileceğini kabul etmelidir. Böyle düşünürse iletişim
kazaları yaşanmaz.
Kendisini
öz eleştiriye tabii tutan insan, özgüvenini artırır. Kişiliğine olumlu yatırım
yapar. Kendisinin ve diğer insanların sınırlarını bilir. Dünyaya geniş
perspektiften bakar. İnsan olma vasfını daha kaliteli hale getirmiş olur.
Sevgiyle
kalınız…
Seyfettin KARAMIZRAK