NEVŞEHİRLİ DAMAD İBRAHİM PAŞA           (ö. 1143/1730)

 

               Osmanlı tarihinin hakkında en çok konuşulan Veziri Azamlarından birisi de hiç şüphesiz Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dır. Hemşerim olarak övünmem bir tarafa İbrahim Paşa Osmanlı tarihinde iz bırakan bir devlet adamıdır.

               İzdin voyvodası olarak bilinen Sipahi Ali Ağa ve Fatma Hanım’ın oğlu olarak eski adı Muşkara olan Nevşehir’de tahminen 1073’te (1662) dünyaya gelen İbrahim Paşa akrabalarını görmek ve iş bulmak için gittiği İstanbul’da yakın akrabası Eski Saray masraf kâtibi Mustafa Efendi’nin aracılığı ile sarayın önce Helvacılar ve daha sonra Baltacılar Ocağı’na girdi. Zamanla sarayda yükseldi.

               Sadrazam Şehid Ali Paşa’dan dul kalan kızı Fatma Sultan’la evlendirilerek damad-ı şehriyari olan İbrahim Paşa III. Ahmed’in teklifini kabul ederek sadrazam oldu.(8 Cemaziyelahir 1130/9 Mayıs 1718).

               Sadrazamlığında daha çok içtimaî ve mali meselelerle uğraşmak istiyor, uzun yıllardan beri yenilgiyle biten savaşları unutturacak bir barış dönemini özlüyordu. İmar işlerine önem veren paşa, barış ortamı sayesinde aldığı tedbirler ve uygulamalarla devletin bütün masrafları karşılandığı gibi  1134 (1721) yılı başında hazine 5675 divanî keselik bir fazla ile kapandı.

               İbrâhim Paşa elde ettiği bu gelirlerle Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, özellikle doğduğu yer olan Nevşehir’de ve ayrıca İstanbul’da birçok cami, mektep, medrese, çeşme, sebil, kütüphane, imaret, saray, kasır, köşk ve yalılar inşa ettirdi. Lale devri diye anılan sadaret döneminde sık sık görülen yangın afetini önlemek için Fransız mühtedisi Davud Ağa’ya tulumba ile yangın söndürmek üzere bir teşkilat kurdurdu. İlk Türk matbaasının kuruluşu da onun zamanına rastlar (1727).

Bir taraftan siyasî olaylar sonuçları, diğer taraftan iktisadî ve içtimaî meseleler ülkeyi isyana sürükledi. 1730’da patlak veren Patrona Halil isyanını bastıramayan İbrâhim Paşa damatlarıyla birlikte 18 Rebîülevvel 1143 (1 Ekim 1730) sabahı sarayda öldürülerek cesetleri  asilere teslim edildi. İbrâhim Paşa’nın cesedi İstanbul sokaklarında dolaştırılarak çeşitli hakaretlerden sonra parçalanmış bir halde

               İbrâhim Paşa dirayetli, cömert, mütevazi, ileri görüşlü, yenilik taraftarı ve hamiyetli bir kimse idi. Devrinin ulema, şair, edip ve sanatkarlarını korumakla ünlüdür. Akrabalarını fazlasıyla korur, kendisine rakip gördüğü kimseleri merkezden uzak tutmaya çalışırdı. Tarihe ve güzel sanatlara meraklıydı. Hat sanatı ile de meşgul olmuş, Hâfız Osman’dan sülüs ve nesih meşk etmişti. Ressam Ömer Efendi’den de ders görmüştü. En çok okuduğu kitap Naîmâ Tarihi idi. İbrâhim Paşa birçok hayır eseri bırakmıştır. Bunların en önemlileri Nevşehir’deki cami, medrese, dershane, mektep, çeşme, sebil, han ve çifte hamam ile İstanbul’da Şehzadebaşı’nda zevcesi Fatma Sultan ile birlikte yaptırdığı Dârülhadis Mescidi, çeşme, sebil, kütüphane ve bunların gelir kaynağı olmak üzere Direklerarası’nı teşkil eden seksen iki vakıf dükkândır. Ayrıca Hocapaşa semtinde bir mektep ile bunun altında bir sebili, Sirkeci’de Yeni Postahane’nin arkasında Acı Musluk Mescidi civarında bir darülhadis ve bir hamamı vardı. Bunlardan başka Sâdâbâd’da bir camii, Beşiktaş’ta Çırağan mevkiinde Beşiktaş Mevlevihanesi yanında bir yalısı, İstanbul’da Yeni odalar içinde bulunan Orta Cami yanında ve Kuruçeşme’de, Kanlıca’da, Mîrâbâd ve Hünkâr İskelesinde, Sultaniye ve Yalı köyü ile Bahariye’de, Mîrâhur Köşkü ile Eyüp civarında, Üsküdar’da Şemsipaşa’da, yine Üsküdar’da Malatyalı Camii civarında, Çubuklu Camii yakınında, Feyzâbâd’da Mesire Çeşmesi gibi daha bazı yerlerde çeşme, sebil ve havuzları mevcuttu. Ürgüp’te on kadar çeşmesi ve İzmir’de deniz kenarında, Mısır Çarşısı adıyla bilinen bir çarşısı vardı. Ayrıca Antakya’da, Rumeli’de ve Adalar’da vakıf bağ ve bahçeleri bulunuyordu.

 Damat İbrahim Paşa ikisi İstanbul bir tanesi Nevşehir’de olmak üzere üç külliye yaptırmıştır.

               Şehzadebaşı’ndaki Külliye; Şehrin merkezinde Beyazıt ile Şehzadebaşı’nı bağlayan Şehzadebaşı caddesiyle bunu dikine kesen Dedeefendi caddesinin birleştiği köşede inşa edilen cami, medrese, çeşme, sebil, kütüphane ve çarşıdan meydana gelen külliye, iki tarafından bu caddelere sınır olduğu gibi önündeki ana cadde boyunca da karşılıklı dükkânları sıralanıyordu. Burası günümüzde Direklerarası olarak anılan yerdir. Külliyeye ait yapılar, Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa tarafından 1718’den 1730’a kadar süren sadareti sırasında yaptırılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki buna dair bir vakfiye suretinde 1141 yılı Şevval ayında (Mayıs 1729) tanzim edilmiş olup “... eşi Fatma Sultan ile birlikte Şehzadebaşı’nda mevcut mülk arsaları üzerinde yaptırdıkları on üç hücreli medrese, bunun dershanesiyle kütüphanesi ve sebil, şadırvanla çeşmesinden teşekkül eden külliyeye ait ...” kaydı bulunmaktadır. Vakfiye suretinden anlaşıldığına göre  Şehzadebaşı’ndaki külliyenin evkafında Aydın sancağında iki köy, Karlı-ili’nde bir köy, Paşa sancağında Manastır nahiyesinde mukataalar, Ege adalarından Nakşa adasında tarla, bağ ve bahçeler bulunmaktadır. Bunlara ilave olarak külliyenin önündeki cadde boyunca inşa edilen bir tarafta kırk beş, diğer tarafta otuz yedi dükkânın geliri de külliyeye tahsis edilmiştir.


               Münir Aktepe tarafından yayımlanan vakfiye özetine göre külliyede şu görevliler hizmet edecekti: Medrese şeyhülkurrası, dersiam, dört kütüphane görevlisi, kütüphane ciltçisi, yazı hocası, mesnevîhan, feraizci, onun halifesi, mescidin imamı, müezzini, kandilci, kayyum, buhurcu, temizlikçi, darülhadis ve kütüphanenin kapıcıları, şadırvan ve avlu temizlikçisi, külliyenin çöpçüsü, dört sebilci, çeşmenin kepçe muhafızı, suyolcu, helaların temizlik ve bakımını yapacak kişi, basit tamirlere bakacak usta ile kurşuncu, lağımcı ve taşçı. Bu çok kalabalık kadro ayrıca vakfın zenginliği hakkında fikir vermektedir.

Çarşı. Külliyeye gelir sağlamak için Şehzadebaşı caddesi üzerinde karşılıklı olarak iki sıra halinde inşa edilen çarşıda toplam 82 dükkan vardı.

Bâbıâli'deki Külliye. Bâbıâli semtinin muhtelif yerlerinde inşa veya ihya edilerek vakfedilmiş medrese, cami, sıbyan mektebi, sebil ve hamamdan meydana gelen yapılar bir külliye özelliğine sahipti.   38 numaralı Hazine Defteri’nin 21. sayfasına kayıtlı, Hoca Paşa nezdinde vakfı muallimhâne ve sebil hanenin” kadrosunun sureti bulunmaktadır.

 

DAMAT İBRAHİM PAŞA’NIN NEVŞEHİR KÜLLİYESİ

              

               1139’da (1726-27) tamamlanmış olup Osmanlı tarihinde Lale Devri (1718-1730) diye adlandırılan ve Batılılaşma dönemine geçişte önemli bir yeri olan devrede Anadolu’da inşa edilmiş geniş bir külliyedir. Damad İbrâhim Paşa’nın doğum yeri olan Niğde sancağı kazalarından Ürgüp’e bağlı Muşkara köyünün adı, bu külliyenin tamamlanmasından ve banisinin orada yaptırdığı diğer imar faaliyetlerinden sonra Nevşehir olarak değiştirilmiştir.


               İbrâhim Paşa inşaat faaliyetlerinin yanı sıra Muşkara’nın gelişmesi için çeşitli idari değişiklikler de yapmış, Ürgüp’te kurulan pazarı buraya taşımış ve Nevşehir’i kaza merkezi haline getirmiştir. Ayrıca halkın bütün vergilerinin kendi vakfından ödenmesini sağlayıp Nevşehir’de yaşamayı cazip hale getirdiği gibi nüfusunu arttırmak için civarda yaşayan aşiretleri ve Kayseri’ye sonradan yerleşen zenginleri Nevşehir’e iskân etmiştir.

               Külliye cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, kervansaray, hamam ve iki çeşmeden oluşmaktadır. Eğimli bir araziye yerleştirilen külliyede cami, medrese, sıbyan mektebi ve imaret, batı ve doğu yönlerinde istinat duvarlarıyla sınırlandırılmış bir alan üzerinde inşa edilmiştir. Ortasından Câmi-i Cedîd caddesi geçen bu alanın doğusunda cami, batısında sıbyan mektebi, medrese ve imaret, biri cami avlusunun güney duvarının dışında, diğeri sıbyan mektebi avlusunun köşesindeki istinat duvarının üzerinde olmak üzere iki çeşme bulunur. Hamam bu sahanın kuzeyindeki eğimli arazi üzerindedir. Cami avlusunun altında yer alan kervansarayın girişi ise Câmi-i Cedîd caddesi tarafında bir istinat duvarı ile çevrelenmiştir.


 

DAMAD İBRAHİM PAŞA KÜTÜPHANESİ

 

Tarihçi Raşid Mehmed Efendi, darülhadis ve kütüphanenin 15 Receb 1132’de (23 Mayıs 1720) devrin ileri gelen devlet adamlarının, ulemanın ve meşâyihin katıldığı büyük bir merasimle açıldığını nakleder.


               Vakfiyeden öğrenildiğine göre kütüphanede, biri bu kütüphaneye bağışlanan Kazasker Sünbül Ali Efendi’nin kitapları için olmak üzere beş hâfız-ı kütüb görevlendirilmiştir. Haftanın üç günü okuyucuya açık olan kütüphanede hâfız-ı kütübler nöbetleşe bulunmakta ve yaptıkları iş karşılığı günde 15’er akçe ücret almaktaydılar. Buradaki kitapları kataloglamakla görevli bir kâtib-i kütübün günlük ücreti ise 10 akçe idi. Kütüphanede ayrıca bir mücellit, bir bevvâb, bir de ferrâş görev yapmaktaydı. Kitapların ödünç olarak kütüphane dışına verilmeyeceği de vakfiyede belirtilmiştir. Padişah III. Ahmed gibi kitap meraklısı olan İbrâhim Paşa, kütüphanesine koyacağı kitapları büyük bir dikkatle seçmiştir.  Kütüphane koleksiyonunda 1171 yazma ve 4 basma eser mevcuttur. (DİA özetlendi)

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa hakkında farklı kaynaklarda mültefit ifadelere rastlıyoruz:

Osmanlı tarihinde hayırseverliğiyle bilinen/tanınan devlet adamlarından birisi de Nevşehirli Damat İbrahim Paşadır.(On  üç  sene veziriazamlık  makamında kalan,  o  zamana kadar rastlanmayan  ölçüde  şan ve  şerefe  nail olan ve  döneminin siyasi hadiselerinin gelişmesinde  önemli  roller üstlenen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa,Venedik elçisinin raporuna göre birkaç dil bilen, tarihe son derece meraklı aynı zamanda sanat ve hayır ehli bir devlet adamıdır. 

Galata'da Perşembe Pazarı içinde Haliç kıyısında bulunan Eski Yağ kapanı Mescidi'nden başka Mekke,Selanik, Hezargrad(Razgrad) ve Kavala'da cami,mektep, medrese, hamam, çeşme ve yine bazı  kasabalarda mescit ve zaviyeleri bulunmakta olup bunlara çeşitli vakıflar tahsis etmiştir. Niğbolu sancağının Yeniceköy'ünde bir cami ve medresesi olduğu ve idamesi için beş köyü vakfettiği belirtilmektedir. A.Ş,Kayı)

               İbrahim Paşa arkasında birçok hayır eseri bıraktı. Bunların en önemlileri Nevşehir’deki  cami, medrese, dershane,mektep,çeşme,sebil,han ve çifte hamam ile İstanbul’da Şehzadebaşı’nda   zevcesi Fatma Sultan ile birlikte yaptırdığı Darülhadis  mescidi, çeşme,sebil, kütüphane ve bunların gelir kaynağı olmak üzere Direklerarası’nı teşkil eden seksen iki vakıf  dükkândır. Ayrıca Hocapaşa semtinde bir mektep bir sebil, Sirkeci’de Yeni Postahane’nin arkasında Acı Musluk Mescidi civarında bir darülhadis ve bir hamam vardı. Bunlardan başka İstanbul’un bir çok semtinde ve Ürgüp’te çok sayıda çeşme inşa ettirdi. Doç. Dr. Güven DİNÇ Akdeniz Üniversitesi.

( Nevşehirli Damat İbrahim Paşa başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 5.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu