Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 8/17/2025
Okunma Sayısı : 287
Yorum Sayısı : 7
Armageddon Savaşı  Ya  Da Melheme-i  Kübra  Yahut  Nablus  Savaşı-1.bölüm-



Yoğun  istek  üzerine  Nablus  Savaşını  yazmaya  karar  verdim. Rabbim gerçeği,  sadece  gerçeği  yazmayı  nasip  etsin  inşallah.

******

TANRININ  ÖFKESİ  VE  YEDİ  TAS ( YEDİ  BELA )


1-
Sonra tapınaktan yükselen gür bir sesin yedi meleğe, “Gidin, Tanrı'nın öfkesiyle dolu yedi tası yeryüzüne boşaltın!” dediğini işittim.

2-Birinci melek gidip tasını yeryüzüne boşalttı…. ( …..  dan  sonra  devamı  var  ama  gereksiz  yere  uzatmamak için  yazmadım  ve  bu  arada  bazı  ayetleri  atladım. )

3-İkinci melek tasını denize boşalttı. Deniz ölü kanına benzer kana dönüştü, içindeki bütün canlılar öldü.

4- Üçüncü melek tasını ırmaklara, su pınarlarına boşalttı; bunlar da kana dönüştü. 

8- Dördüncü melek tasını güneşe boşalttı. Bununla güneşe insanları yakma gücü verildi…….. 

9-İnsanlar korkunç bir ısıyla kavruldular. Tövbe edip bu belalara egemen olan Tanrı'yı yücelteceklerine, O'nun adına küfrettiler.

10-Beşinci melek tasını canavarın tahtına boşalttı……..

12- Altıncı melek tasını büyük FIRAT Irmağı'na boşalttı……….


16. Üç kötü ruh, kralları İbranice ARMAGEDDON denilen yere topladılar.


17. Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Tapınaktaki tahttan yükselen gür bir ses, “Tamam!” dedi.


18. O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Öyle büyük bir deprem oldu ki, yeryüzünde insan oldu olalı bu kadar büyük bir deprem olmamıştı.


19. Büyük kent üçe bölündü. Ulusların kentleri yerle bir oldu. Tanrı büyük Babil’i anımsadı, ona ateşli gazabının şarabını içeren kâseyi verdi.


20. Bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu.


21. Üzerine gökten tanesi kırk  talent ( yaklaşık  21.7 Kilo )  ağırlığında iri dolu yağdı. Dolu belası öyle korkunçtu ki, insanlar bu yüzden Tanrı’ya küfrettiler.

Kitab-ı  Mukaddes -  Vahiy  Bölümü  1- 21.  Ayetler

{ Böylece  ‘’Yedi Bela’’  tabirinin  nereden  çıktığını  da  öğrenmiş  oldunuz  ama  konumuz  bu  değil.}
*****

19-21  Eylül  1918  Tarihi  itibariyle  Türk  kuvvetleri  Kudüs’ün 63 Kilometre  Kuzeyindeki  Nablus’a  çekilmişlerdi  ve  Yıldırım  Orduları  Grup  Komutanlığının  baş  komutanı  olan  Limon  von  Sanders,  karargahını  bu  şehirde  kurmuştu.

Şehre  Türkler  her  ne kadar  Nablus  deseler  de  Hıristiyanlar  ve  Yahudiler  Megiddo  ( Armegeddon )  diyorlardı  ve  inançlarına  göre  bu  şehirdeki  Megiddo  Dağı  eteklerinde Mesih önderliğindeki  iyilerle  kötüler  arasında  yapılacak  çok  büyük  bir  savaş  sonrasında kıyamet  kopacak,  kendileri  iyilerin  tarafında  oldukları  için  ebedi  hayatlarında  cennette  olacaklardı.

Her  ne  kadar  Hıristiyanlar  Mesih  olarak  Hz.  İsa’yı,  Yahudiler  tamamen  farklı  bir  Mesihi  bekliyor  olsalar  da  işte  o  çok  büyük  savaşın  yapılacağı  yer aslında  bir  dağ değil  hatta  tepe  bile  olmayan  Megiddo’ydu  ve  yeryüzündeki  bütün  kötülüklerin  ve  kötülerin  baş  temsilcisi(!)  Türkler ve  onların  yardımcısı hainler ( Hıristiyan  oldukları  halde  Almanlar ) işte  bu  dağın(!) eteklerinde  sıkıştırılmıştı.

Her  şey İncil’in  Vahiy  Kitabında ya  da Tevrat’ın  Hezeikel  bölümünde  yazıldığı  gibi  olmalıydı.  Yani  Müslümanların  üzerine  ağırlığı  yaklaşık  22 kiloyu   bulan  dolular  ( bombalar ) yağdırılmalıydı ( O  günlerde  yağdırdılar, bugünlerde  devam  ediyorlar  yağdırmaya )

İşin  ilginç  tarafı  Müslümanların  kutsal  Kitabı  Kur’an-ı  Kerimde böyle  bir  olaydan haber  verilmese  bile  ve  hatta  en  büyük  hadis  kitaplarında (  Buhari  ve  Müslim  gibi )  yer  almasa  da  başka  hadis  kitaplarında da  vardı  Megiddoo Savaşı  ama  savaşın adı  Melheme-i  Kübra idi. ( Etlerin  her  tarafa  saçılacağı  büyük  ve  kanlı  savaş ) Savaşın  yapılacağı  yer  Nablus  değil  Amik  Ovasıydı ve  dahi  zafer  Müslümanların  olacaktı.  Oysa 19  Eylül  1918  Tarihi  itibariyle  Müslümanlar  için  bir  zafer hayalden  de  öteydi. Her  şeyden  önce Kimi  Müslümanlar  Türklerin  tarafındayken  kimi  Müslümanlar  Hıristiyanlarla  bir  olup  Türkleri  vuruyorlardı. Ayrıca  Türklerin  silah  ve  askeri  gücü,  karşılarındaki  İngilizlerin  yarısı  kadar  bile  yoktu.

Yahu  tamam  da  daha  iki  sene  önce  biz  bu İngilizleri  Kut’el  Amare’de  29  Nisan  1916’da  perişan  etmemiş  miydik?  Kumandanları  Townshend’i  ve  18.000  askerini  esir  etmemiş  miydik?  Şimdi  ne  olmuştu  da  böyle  sefil  ve  perişan  hallere  düşmüştük?

Şimdi  yukarıdaki  soruyu  sokaktaki vatandaşa  sorun  eminim  bazıları  ‘’  Böyle  perişan  hallere  düştük  çünkü  Mustafa  Kemal  Paşa  ordusunu  terk  edip  savaş  meydanından  kaçtı.’’  Diyecektir.  Ne  kadar salakça,  ne  kadar  aptalca,  ne  kadar  tarihi  gerçeklerden  uzak  bir  yorum.

Neden  salakça,  aptalca,  tarihi  gerçeklerden  uzak  bir  yorum  kısaca  izah edip  bu  bölümü  kapatayım.  Gelecek  bölümde  daha  geniş  izah  edeceğim.

Evet 29  Nisan 1916’da Kut el  Amare’de İngilizlere  karşı  büyük  bir  zafer  kazandık  ama o tarihten  sonra  köprünün  altından  nice  sular  aktı. Mesela  İngilizler  Haziran  1916’da  Medine’yi  kuşattılar  ve o  esnada  Mustafa Kemal  Paşa,  Yıldırım  Ordularında  değil  Kafkas  Cephesindeydi.

11  Mart  1917’de  Bağdat’ı  kaybettik. Bağdat’ı  kaybettiğimizde  Mustafa  Kemal Paşa  daha  Yıldırım  Ordularına  dahil  olmamıştı, yine  Kafkas  Cephesindeydi.

Evet  dünya  tarihinde  İngilizleri  hem  denizde  ( Çanakkale )  hem  karada (  Kut el Amare )  yenen  ilk  devlet  bizdik ama  bizim  iki  zaferimize  karşılık  İngilizler  bizi  yirmi  beş  kez  yenmişlerdi Mustafa  Kemal  henüz  Filistin  Cephesine  yani  görev  alacağı  7.  Orduya  vasıl  olmadan.

Osmanlı  Genelkurmayı  Yıldırım  Orduları  Grup  Komutanlığını  kurma  aşamasındayken  İngilizler,  Tikrit’e  kadar  olan  Irak  topraklarını  ele  geçirmişlerdi  bile.


Peki  şu  dillerde  pelesenk  olan  ‘’ Mustafa  Kemal ordusunu  bırakıp  kaçtı? ‘’  olayı  nedir?

Böyle  bir  kaçma  olayı  var  mıdır?  Varsa  yenilgimiz  üzerinde bir  etkisi  var  mıdır?

Masal  değil  de  Tarih  okumak  istiyorsanız  gelecek  bölüme  de  beklerim.  Ama  bugüne  kadarki  bazı  ezberlerin  tarafımdan  da  teyid  edilmesini  bekliyorsanız  bu  yazıyı  okumayı  bırakın.

Bu arada  bir  soru da  ben  sorayım.  İnşallah  cevaplayan  olur.

Bağdat’ın -Türklere  geri  verilmek üzere- İngilizlerden kurtarılması  gibi  bir  amaç,  İngiliz  Kraliçesi  Victoria’nın  en  büyük  torunu  olan  Alman  İmparatoru  Wilhelm’in  ne  kadar  umurunda  olabilirdi  sizce?

‘’Bu  sorunun  konuyla  ne  alakası  var?’’  demeyin.  Çok  alakası 
var.

Ha  unuttum. Gerek  Hıristiyan  inancında  gerek  Yahudi  inancında  beklenen  bir  Mesih  olduğuna  göre  1918’de Megiddo  ya  da  Nablus  Savaşında  beklenen  Mesih  gelmiş  miydi?


Evet  gelmişti. Hatta  bazı  Müslümanlar  bile  onu  Mesih (  Kurtarıcı ) hatta  nebi( peygamber) olarak  kutsamışlardı.

Kim  miydi  o? 

Gelecek  bölümde  inşallah.

FOTOĞRAF:
1- Yıldırım  Orduları  Grup  Komutanlığının  ilk baş  komutanı  General  Eric  Von  Falkenhayn
2-Meşhur  Megiddo  Dağı (!)  işte  burası



( Armageddon Savaşı Ya Da Melheme-i Kübra Yahut Nablus Savaşı-1.bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 8/17/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu