Hz. Ebubekir (r.a.)

 Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in en yakın dostu ve kayınpederi,  ilk iman eden erkek, Hulefa-i Raşidin’in birincisi, Halife-i Rasulullah ünvanının tek sahibi.

Efendimiz (sav) den iki yaş küçük olan Hz. Ebûbekir (ra) ın temiz nesebi altıncı batında Rasullullah(sav) ile birleşir. Müslüman olmadan öncede temiz ve nezih hayatıyla bilinen Hz. Ebu Bekir (ra) Müslüman olan ilk erkektir. İslamı kabul ettikten sonra canını, malını velhasıl her türlü varlığını Peygamber Efendimiz ve İslam dini için vakfetti. Hz. Ebûbekir (ra) Hicret sırasında yanında bulunduğu için, Allah-ü Tealanın (cc) Tevbe Suresinde ikinin ikincisi veya iki kişiden biri olarak zikrettiği kişidir. (…Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke'den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti… Tevbe 40)

Hz. Ebûbekir radıyallahu anh dîni idrâk etme hususunda son derece firâsetli, sır ve hikmetlere vukufiyette yüksek anlayış sahibi, nerede, ne zaman ve nasıl konuşacağını gâyet iyi bilen, yumuşak huylu ve çok cömert bir zât idi. Az konuşur; halîfeliği sırasında da kumandan ve vâlilerine az konuşmalarını tavsiye ederdi. Her daim Peygamber Efendimizin(sav) yanında bulunduğu için ayet ve hadisleri en iyi anlayan oydu. Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz(sav) tarafından Ümmet-i Muhammed’den cennete ilk girecek kişi olarak taltif edilmiştir. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 8/4652)

Hz. Ebûbekir radıyallahu anh fıtraten halim-selim olup, engin bir şefkat ve merhamete sahipti. Bununla birlikte vazife ve mes’ûliyet hususunda zerre kadar müsâmaha göstermezdi. Fikirlerindeki isâbeti, muâmelâtındaki doğruluk ve nezâketi, tecrübesinin genişliği, nefsine hâkimiyeti, hayırseverlik ve samimiyetiyle herkes tarafından çok sevilirdi. Sevimli, güler yüzlü, hoş-sohbet, muâmelesi ve ahlâkı güzel bir Allah ve Resûlullah dostu idi. İnsanlar onunla kolayca ülfet eder ve kendisine olan muhabbetleri gittikçe artardı. Câhiliye döneminde bile mütevâzı bir hâli vardı. Gâyet vakur, cömert ve âlicenap bir şahsiyet ve karaktere sahipti.

Hayatında muazzam bir denge olan Hz. Ebu Bekir (ra) acziyet göstermeden tevazulu kibir göstermeden vakarlı olmasını bilen birisi olarak her haliyle büyük bir muvâzene ve îtidâl numûnesiydi.

            Nakşi geleneğine göre Hz. Ebu Bekir (ra) gizli zikri Rasulullah (sav) Efendimizden öğrenmiş ve öğretmiştir. Hz. Ebu Bekir (ra) ın ümmeti kendisine hayran bırakan en büyük özelliği sadakati ve fedakarlığı idi. Efendimiz(sav) in tebliği ettiği her şeyi itirazsız kabul ve tasdik etti. Rivayete göre Peygamber Efendimiz (sav) lütfu ilahi ile kendisine verilen isra ve miraç mucizesini Kureyş müşriklerine haber vereceği zaman : “Ey Cebrâîl! Kavmim beni tasdîk etmez!” dedi. Cebrâîl (a.s.): “–Ebûbekir Sen’i tasdîk eder. O sıddîktır.” buyurdu. (İbn-i Sa‘d, I, 215) Hem Peygamberimizin(cc) hem de Cebrailin (as) dediği oldu. Müşrikler Efendimizi (sav) tasdik etmediler Hemen Hz. Ebu Bekir’in yanını koşarak haber verdiler:  “Arkadaşın, bir gece içinde Mescid-i Aksâ’ya gittiğini, oradan da göklere çıkıp sabah olmadan tekrar Mekke’ye geldiğini söylüyor. Bakalım buna ne diyeceksin?” Hazret-i Ebûbekir: “–O ne söylüyorsa doğrudur! Çünkü O’nun yalan söylemesine imkân ve ihtimâl yoktur! Ben, O’nun her getirdiğine peşinen inanırım...” dedi. Şüphe etmeden tasdit etmesinden dolayı o (ra) na Peygamberimiz (sav) tarafından Sıddik lakabı verildi. İman ettikten peygamberimizin (sav) dar- ı beka’ya irtihaline kadar imanındaki kuvvetini her halde sergileyen Hz. Ebu Bekir (ra) hakkında, Hz. Ali (kv) “Sen, şiddetli kasırgaların hareket ettiremediği ve şiddetli sarsıntıların yerinden oynatamadığı ulu bir dağ gibiydin!” demiştir.

Hz. Ebu Bekir (ra) Peygamberimiz(sav) tarafından kendisine hicret arkadaşlığı teklif edilince hiç tereddüt etmedi. İkinin İkincisi veya Üçüncüleri Allah olan iki kişiden birisi olma şerefine ulaştı. Hz. Ebu Bekir (ra) in Allah Rusulüne olan sadakati hayatı boyunca devam etti. Allah Resulü İnsanların inanmakta zorlandıkları bâzı hârikulâde hâdiselerden bahsedince; “Buna ben inanırım, Ebûbekir ve Ömer de inanır.” derdi.

            O (ra) hiç şüphesiz yaşayan İslami ahlak abidelerinin en birincisiydi. Halife seçildiğinde verdiği ilk hutbede sahabelere: “Ey insanlar! En sâlihiniz olmadığım hâlde sizin başınıza halîfe seçilmiş bulunuyorum. Şayet vazifemi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz! Yanlış hareket edersem beni îkâz ediniz! Doğruluk, emin bir şahsiyet olmanın göstergesidir. Yalan ise hıyânettir. Zayıf olanınız hakkını alıncaya kadar benim yanımda en güçlünüzdür. Güçlü olanınız da kendisinden hak sahibinin hakkını alıncaya kadar benim nazarımda en zayıfınızdır. Bir millet Allah yolunda cihâdı terk ederse zillete dûçâr olur. İnsanlar arasında kötülük yayılırsa Allah o millete umûmî bir belâ verir. Allâh’a ve Rasûlü’ne itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz! Şayet Allâh’a ve Resûlü’nün emirlerine riâyette kusur gösterirsem bana itaat etmeniz söz konusu olamaz. Haydi, namazımızı kılalım, Allâh’ın rahmeti üzerinize olsun.” buyurmuştu.

Ashâbın en zenginlerinden olan Hz. Ebûbekir (ra), Allah Resûlü’nde (sav) fânî olunca, canını ve malını cömertçe O’ (sav) nun yolunda fedâ etti. Fahr-i Kâinât Efendimiz’e peygamberlik geldiğinde, Hz. Ebûbekir’in 40 bin dirhemlik bir serveti vardı. Malının büyük bir kısmını İslâm uğrunda infâk etti. Müslüman olan köleleri âzâd ediyor, mü’minlere her türlü desteği sağlıyordu. En son kalan 5 bin dirhemi de hicret esnâsında yanına alarak yola çıktı ve Medîne-i Münevvere’de Allah için infâk etmeye devam etti.

Allah Resûlü (sav) ashâbından hiçbirinin malını tamamıyla infâk etmesine izin vermezdi. Bu hususta yalnızca Hz. Ebûbekir’i (ra) istisnâ tutar, bir tek ona müsâade buyururdu.

Hz. Ebu Bekir (ra) in temayüz ettiği özellikleri sebebiyle, bir gün Resûlullah (sav): “ Allah yolunda çift sadaka veren kimse, Cennet’in muhtelif kapılarından; «Ey Allâh’ın sevgili kulu! Buraya gel, burada hayır ve bereket vardır.» diye çağrılır. Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücâhidler cihad kapısından, oruçlular Reyyân kapısından, sadaka vermeyi sevenler de sadaka kapısından Cennet’e dâvet edilirler.” buyurmuşlardı. Ebûbekir (ra): “ Anam-babam Sana fedâ olsun ey Allâh’ın Resûlü! Gerçi bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağrılmaya ihtiyacı yoktur; lâkin bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimseler de var mıdır?” diye sordu. Resûlullah: “Evet, vardır. Senin de o bahtiyarlardan olacağını ümid ederim.” buyurdular. (Buhârî, Savm 4, Ashâbu’n-Nebî 5; Müslim, Zekât 85, 86)

Onun (ra) sadece 2 sene 3 ay süren hilâfeti, bütün bir İslâm tarihi için, vakti kısa, fakat gölgesi uzun ikindi zamanı gibi feyizli ve bereketli bir dönem oldu. Her şeyden çok sevdiği Resûlullah (sav) Efendimiz gibi 63 yaşında vefât ettiğinde son sözleri "Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat." Yusuf 101)niyazıyla oldu. Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

Ebû Bekir es-Sıddîk (ra) Şam taraflarına gönderdiği ordu komutanı Yezid bin Ebî Süfyan’a verdiği talimatla İslam savaş hukukunu belirledi; “ Sen kendilerini Allah’a adadıklarını iddia eden bir takım ruhbanlar göreceksin, onları bu îtikâdlarıyla baş başa bırak! Başlarının ortalarını tıraş etmiş başka bir grup (keşişler) daha göreceksin, onların o tıraş ettikleri kafalarını kılıçtan geçir. Sana on şey tavsiye ediyorum: Kadınları, çocukları ve çok yaşlı ihtiyarları öldürme! Meyveli ağaçları kesme, mamur yerleri tahrip etme! Koyun ve develeri sadece yemek için kes! Arıları yakma ve onları dağıtma! Ganimete ihanet etme! Korkaklık gösterme!” (Muvatta’, Cihâd, 10)

Ebû Bekir (r.a), başka bir defâsında yine sefere çıkmaya hazırlanan ordusuna şöyle hitâb etmiştir: “Hâinlik yapmayınız, ganimet malına ihanet etmeyiniz, zulmetmeyiniz, müsle yapmayınız (kulak, burun gibi âzâları keserek işkence etmeyiniz); çocukları, yaşlıları ve kadınları öldürmeyiniz! Hurma ağaçlarını kökünden kesmeyiniz ve yakmayınız, meyveli ağaçları kesmeyiniz; koyun, sığır ve develeri -yiyeceğiniz hâriç- kesmeyiniz! Manastırlara kapanıp kendilerini ibadete vermiş kimselerle karşılaşacaksınız, onları ibadetleriyle baş başa bırakınız.

İmanveihsan.com. 23 Ağustos 2022 Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

Hz. Ebu Bekir (r.a)’den 111 Hayat Ölçüsü Dr. Murat KAYA



Hz. ÖMER (ra)

 

Hulefâ-i Râşidîn’in ikincisi, Aşere-i Mübeşşere’den, Peygamber Efendimizin (sav) kayınpederi, adaletiyle asırları aydınlatan sahabe. Resûl-i Ekrem’in (sav), “Yâ rabbi! İslâmiyet’i Ömer b. Hattâb veya Amr b. Hişâm (Ebû Cehil) ile teyit et” şeklindeki duasının tezahürü ile Müslüman olan Hz. Ömer öncesinde Müslümanlara işkence yapan gaddar birisiydi. O’nun (ra) İslam’ı kabul etmesiyle Müslümanlar ilk defa Kâbe’de toplu olarak namaz kıldılar.

Kaynaklarda uzun boylu, gür sesli ve heybetli bir kişi olarak tasvir edilen Hz. Ömer (ra) Aşere-i mübeşşereden olup aynı zamanda vahiy katipliği yapan efendimiz’e (sav) en yakın sahabelerden birisidir. Onun bazı görüşlerinin nâzil olan âyetlerle teyit edildiği görülmektedir. “Muvâfakāt-ı Ömer” denilen bu âyetler arasında şarabın kesin biçimde haram kılınması (Bakara 219), Hz. Peygamber’in evine gelen kimselerle hanımlarının perde arkasından konuşmasının daha uygun olacağı (Ahzâb 53), Kâbe’deki Makām-ı İbrâhim’in namazgâh ittihaz edilmesi (Bakara 125) ve münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl’ün cenaze namazının kılınmaması gerektiği (Tevbe 84)) Resûl-i Ekrem onun hakkında, “Allah, gerçeği Ömer’in lisanı ve kalbi üzere yarattı” (Tirmizî, “Menâḳıb”, 18); “Allah’ın emirleri konusunda ümmetimin en kuvvetlisi Ömer’dir”, “Muhakkak ki şeytan senden korkar, yâ Ömer!” demiş, “Ey Allahım! Ömer’in kalbinden haset ve hastalıkları çıkar ve onu imana tebdil et” şeklinde dua etmiştir (Müsned, IV, 336)

Hz. Ömer (ra) “Sana vâiz olarak ölüm yeter ey Ömer!” ifadesini mührüne kazıtmış, kendisini malıyla ve canıyla Hz. Peygamber’in yoluna adamıştır.

Hz. Ömer’in en meşhur lakabı hak ile batılı birbirinden ayıran manasında “Fârûk”tur.  Sünnî ulemâsı, onun Hz. Ebû Bekir’den sonra müslümanların en faziletlisi ve hilâfet makamına en uygun sahâbî olduğunda ittifak etmiştir. Hz. Ali, Ebû Bekir’in Ömer’i halife olarak bırakmasına karşı çıkmamış, ona ilk gün biat edenler arasında yer almış, onu desteklemiş ve onun yardımcısı olmuştur. Hz. Ömer de, “Ali olmasaydı Ömer helâk olurdu” diyerek bir gerçeği ifade etmiştir.

Hz. Ömer sert mizaçlıydı. Onun bu özelliğini Resûl-i Ekrem, “Ümmetimin içinde ümmetime en merhametlisi Ebû Bekir, Allah’ın emri konusunda en şiddetlisi Ömer’dir” sözüyle dile getirmiştir (Abdülhay el-Kettânî, II, 295). Hz. Ömer kadınlara karşı da çok sertti. Hz. Ebû Bekir döneminde Medine’deki kazâ işlerinin başında bulunarak tecrübe kazanmış, adalet sahasında gerçekleştirdiği icraatıyla insanlık tarihine geçmiştir. Onun hakkında Hz. Âişe’nin, “Ömer anılınca adalet anılmış olur, adalet anılınca Allah anılmış olur, Allah anılınca da rahmet iner” dediği nakledilir. Halifeliği süresince beytülmâlden ihtiyacı dışında hiçbir şey almamaya dikkat etmiş, sıradan bir Kureyşli gibi yaşamış ve Hz. Ali’nin bu konudaki tavsiyelerine uymuştur. Resûlullah onun hakkında, “Sizden önceki toplumlarda Allah’ın kalplerine ilham verdiği kimseler vardı. Eğer benim ümmetimde de böyle kimseler varsa -ki şüphesiz vardır- muhakkak Ömer de onlardandır” demiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’in mushaf haline getirilmesi hususunda Hz. Ebû Bekir’i ikna eden Hz. Ömer, bütün İslâm beldelerinde valilere cami ve mekteplerde eğitim ve öğretime Kur’an’la başlanmasını emretmiş, bu maksatla çeşitli vilâyetlere Medine’den bazı sahâbîleri göndermiş, onlara maaş bağlamıştır. Kur’an’ın inanç esaslarına ait âyetlerinin doğru anlaşılması için çaba göstermiş, müteşâbih âyetlerle ilgilenenleri bundan menetmiş, kazâ ve kader konusundaki yanlış yorumları engellemiştir. Teravih namazı o’nun(ra) zamanında cemaatle kılınmaya başlandı.

Fıkhın gelişme çağı olan sahâbe devrinde en çok fetva vermekle meşhur yedi sahâbînin başında bulunduğu, Hz. Ebû Bekir’in hilâfet makamına gelince yargı işlerini yürütmekle onu görevlendirildi.

Said b. Müseyyeb Radıyallahu anh’dan: Hazret-i Ömer (ra), hepsi de hikmet dolu on sekiz tavsiyede bulundu:

  • İnsanların isyanına sebep olup, cezalandırmaktansa, isyana sebep olan şeyleri ortadan kaldırıp, itaati gerçekleştirmek daha hayırlıdır.
  • Gerçek anlaşılıncaya kadar Müslüman kardeşinin yaptıklarını iyiye yor.
  • Müslümanın ağzından çıkan bir sözü hemen kötü sayma, onda hayıra yorulabilecek taraflar da bulabilirsin.
  • Kendini töhmetlere açık tutan kimse hakkında zanla hüküm verenleri kınama.
  • Sırrını gizleyen kimse, istediği gibi davranır, onun esiri olmaz.
  • Aralarında yaşayabileceğin samimi arkadaşlar edin. Çünkü onlar iyi günlerde gönül şenliği, kötü günlerinde de yardımcıdırlar.
  • Ölüm pahasına da olsa doğruluktan ayrılma.
  • Seni ilgilendirmeyen işlerle meşgul olma.
  • Olmayan şeylere dair soru sorma, çünkü o senin için yoktan bir meşguliyettir.
  • Bir konuda ilerlemeni istemeyene, o konuda bir şey havale etme.
  • Yalan yere yemini hafife alma. Yoksa Allah seni helak eder.
  • Kötü yolları öğrenmemen için günahkârlarla sohbet etme.
  • Düşmanlardan uzak dur. Güvenmediklerinden sakın.
  • Güvenilen arkadaş ise sadece Allah’dan korkandır.
  • Mezarlıkta huşû içinde bulun!
  • İbadet anında kendini say.
  • Günâhlardan kendini koru.
  • İşlerini Allah’dan korkanlarla müşavere et! Çünkü Allahü Teâlâ Allah’dan sadece âlim kulları korkar buyuruyor. (Fâtır, 28) - (Hatib İbn-i Asakir, İbn-i Neccâr)
  •  

     

    HZ. ÖMER (R.A.) DÖNEMİNDEKİ İLKLER

     

    • İlk defâ Emîrü’l-Mü’minîn (Mü’minlerin Emîri) diye isimlendirilen odur.
    • Terâvîh Namazı cemaatle kılınmaya ilk defâ onun zamanında başladı.
    • Kur’an’ın iki kapak arasına toplanıp yazılmasını ilk dafâ o teklif etti ve bu tahakkuk edinceye kadar ısrarla üzerinde durdu.
    • Zimmîlere ilk defa alâmet taktıran odur.
    • İlk defa yazılı kararlar alan odur.
    • Kumandan ve vâlilerle ilk defa toplantı yapan odur.
    • İlk defâ İslâm devletine âit para bastıran odur…
    • Bunun gibi daha pek çok ilke imzâ atmıştır.
    • Ömer (r.a.), köleliğe karşı şiddetli bir mücâdele verdi. Beytü’l-mâl’in gelirleri düzelince, devlet içindeki bütün Müslüman kölelerin hürriyete kavuşturulmasını vasiyet etti.
    • Ömer (r.a.), memurlarının, hastalanan köleleri ziyaret etmediklerini anladığında onları

    vazifeden azlederdi. Kendisi de her cumartesi Medîne’nin kenar semtlerine gider, herhangi bir köleyi gücü yetmeyeceği bir işte çalışırken görürse, bu işi ondan alırdı.

    İlk defâ Emîrü’l-Mü’minîn (Mü’minlerin Emîri) diye isimlendirilen, Zimmîlere ilk defa alâmet taktıran, ilk defa yazılı kararlar alan, kumandan ve vâlilerle ilk defa toplantı yapan, İlk defâ İslâm devletine âit para bastıran odur.

    Ömer (r.a.), uzun boylu, iri yapılı, buğday tenli idi. Alnı geniş, bilekleri uzun, saçları dökük ve gözlerinde hafif kırmızılık vardı. Yüksek sesle konuşur, yürüdüğünde hızlı yürürdü. Allah’tan hakkıyla korkmak, doğruluk, ibâdete düşkünlük, dünyaya karşı zâhid olma ve mes’ûliyet şuuru gibi fazîletlerde en önde idi. Dînî hususlarda kınayanın kınamasına aldır-maz, hatır için adâletten ayrılmazdı. Kat’iyyen taraf tutmazdı.

    Ömer (r.a) sert tabiatlı olmasına rağmen pek mütevâzı idi. Yamalı elbise giyer, dul kadınların evine sırtında su taşır, toprak üzerine yatıp uyur, develeri kendi eliyle kaşağılayıp temizlerdi. Geniş toprakları, güçlü orduları olan bir devletin başkanı olması onu diğer insanlar gibi mütevâzı ve sade bir hayat yaşamaktan alıkoymamıştı. Pahalı, lüks elbiseler giymekten kaçınır, diğer insanlar gibi gerektiğinde alelade işlerle uğraşmaktan çekinmezdi. Tanımayan kimse onun müslümanların halifesi olduğunu asla anlayamazdı.

    Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in ehl-i beytine çok ihtimam gösterirdi. Yanında dokuz adet tabak vardı. Meyve, çerez her ne eline geçerse bu tabaklara koyup Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in zevcelerine gönderirdi. Allah Rasûlü’nün hanımlarından olan kızı Hafsa’ya ise en son gönderirdi. Eğer bunda bir eksiklik olursa, kendi hissesinden tamamlardı.

    Ömer (r.a), mert ve doğru sözlü olanları severdi. Hata ve kusurlarının açıkça söylenmesini isterdi. Huzeyfe (r.a) şöyle anlatır: Bir gün Hz. Ömer’in yanına gitmiştim. Evindeki bir kütüğün üzerine oturmuş sıkıntı içinde kendi kendine söyleniyordu. Yaklaştım ve:

    “–Seni üzen nedir ey Mü’minlerin Emîri?” dedim.

    “–İşte şudur!” diyerek eline işaret etti ve idareci iken yanlış işler yapmaktan korktuğunu anlatmak istedi.

    “–Bu mu seni üzen şey, vallahi yanlış bir iş yaptığını gördüğümüzde seni düzeltiriz!” dedim. Bunun üzerine sevinerek:

    “–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah hakkı için, benden yanlış bir hareket zuhûr ettiğinde hakikaten beni düzeltir misiniz?” diye sordu.

    “–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah hakkı için, senden yanlış bir hareket gördüğümüzde seni mutlaka düzeltiriz!” cevabını verdim.

    Buna çok sevindi ve:

    “–Allah’a hamd olsun ki sizin içinizde, Muhammed (s.a.v)’in ashâbından, yanlışımı gördüğünde beni düzeltecek kimseler vâr etti!” dedi.

    Onun dindarlığı, Allah korkusu ve kul hakkına riâyeti, daha sonra gelenler-le kıyâs edilemeyecek derecede üstündü. Adâlet timsâli idi. Üzerine aldığı idârecilik vazîfesinin mes’ûliyetinden çok korkardı. Geçimini ticaretle temin ederdi. Bunun yanında Medine’de ganimetten kendisine bazı arazilerin düştüğü de bilinmektedir. Hayber’de hissesine düşen çok kıymetli arazisini Allah için vakfetmiştir.

     

     Musa Topbaş, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları İslam ve İhsan 21 Mayıs 2022 

    Mustafa FAYDA DİA

    Muhsin KOÇAK DİA


    ( Hz. Ebu Bekir- Hz. Ömer Ra başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 22.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
    Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
     

    EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

    EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

    EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu