Düş kovaladım asker adımlarında
sihirli dünyanın kereveti idi çıktığım ve göğsümde devasa bir şarapnel parçası.
Iraktı gün geceye.
Izbandut idi gölgeler.
Zaaflarımı sıkışırdım bir zarfa ve
atacağım zarfı ruhumla mühürledim.
Iskartaya çıkmış gecenin uleması…
Haşmetli göğün kayıp tanrısı iken de
ölü kuşlar müzmin yalnızlığı tokatlayıp renkleri sağdım bir düş gibi aşk gibi
içine düşülesi o devasa kuyu mücbir sebeplerden aşık olduğum ve o tek münferit
hecede kaybolduğumun ertesi kendimdi bulup bulacağım.
Kasvetli hava dağılmıştı.
Rugan ayakkabıların esaretinde içine
tıktığım ayaklarımdan ve ayak parmaklarımdan kalan neydi sahi geride?
Ve kovaladığım düşleri ama yetmedi…
Kovalandığım yollarda içine
doldurduğum barut idi belki de ve her kovada isli yüzümden kalan geride ve işte
serpilip büyüdüğüm bir düş ambarı mademki aç tavuktum mademki uyutulmuş bir
zenne idim mademki taşı gediğine koyan anonim fıkralardan alıp da dersimi
düşmüştüm yollara.
Mukaddes olan ne ise içimde…
Muteber yoldaşım kalemdaşım ve ülküm
ve ülkem ve işte insanlığın yolunda çift dikiş okuyanlara nazireler sunduğum ve
hicvettiğim o devasa tekke.
Tektim.
Münferit bir açılım.
Toktum.
Ölüden bozma yeni doğan.
Cenin hücrelerinde hayallerimin ve
annemin karnında uyuya kaldığım o dokuz ayın son gecesi ve işte demir
parmaklıkların ardında geçen çocukluk misali…
Çoğuldum.
Ç/ağladım.
Tekildim tek elden verdiğim
yeminlerim.
İçimde saklı sarkıtların Külkedisi.
Aşkın demir leydisi.
Hazanın tekil bestesi
Ben Eylül idim.
Arzı endam edecek Ekimin güftesi.
Harcıâlem idi seyrüseferinde olduğum
iklim.
Kabuk değiştirdim sonra:
Önce evlat şimdilerde annemin annesi.
Seyyah idi tok sesi zaferin.
Sür-git heyelan ve hezeyan içimin
taşlı yolları…
Ardışık sayıların kümülatif doğası ve
permütasyonu geçen yılların.
İhtimaller zincirinde s/onsuzdum
önce.
İhmaller neticesinde annemin
defalarca ölümden döndüğü ve de:
En haşmetli renk idim elbette beyazın
hâkimiyeti.
Ve soluk teninde gecenin, mehtabı
mühürlediğim akabinde Yıldız kimliğimle yeniden külümden doğduğum.
Mahzun bir gül idim ne melankolik ne
çılgın ne de derdest yüreğim saklı o çağlayan aşkın hızması ruhumda saklı ve
ellerinde annemin beni doğuran ve defalarca ölüp de yeniden ve yeniden doğmama
vesile o kutsal kadın…
Hazzımdı sevgi madem.
Matemi def ettim hanemden.
Hüzündü mademki yorgun ruhumun
külliyesi ve her şeye rağmen mutlu olmayı becerdiğim…
Aldığım her nefesi anneme hibe ettim
ve onun alamadığı nefesi içimde büyüttüm ve soludum annemin yerine yetmedi
soldum defalarca ve harmanladığım duyguları ihbar ettim Yaratana.
Tümden gelendim.
Tümevarım.
Tekil hüviyetim ve içimdeki
gökkuşağını sardım belime ve boynumda uçuşan eşarp. Esvabım pembe kunduram ise
kum dolan tıpkı bir zamanların şarkısı iken şakıyan yüreğimde: kunduruma kum
doldu.
Kibar bir reverans ile uzattım elimi
cihana ve kabul eylediler.
Aşkın karekökünde özlem büyüttüm
bilmem kaçıncı kuvvetinde içimdeki çocuğu sakladım belki de sondan bir önce
ölüp sona vardığımda yeniden doğmanın mucizesiyle şerh düştüm defalarca olup
bitene.
Yoğun bakım ünitesinde yatan onlarca
hasta ve ben her ziyaret saatinde ve gününde benim gibi bekleyenlerin sayısının
azaldığını gördükçe nüksetti korkum ama eskisi gibi karamsa değildim ve
içimdeki o rahatlık ve ferah kılındığım Rabbimce.
Ummanlardan da engindim ben annemin
annesi…
Ve bir bir boşalan yataklar: ümidimi
kaybetmeye ise hiç mi hiç yoktu niyetim.
Son değil yeni başlangıçlar diledim
Rabbimden öldürmeyen Allah’tı mademki içimdeki umudu besleyen…
Iskartaya çıkan dünlerin ise artık
gözümde en ufak değeri yoktu ve sebepsiz yitenlerin de…
Ne de olsa yatıya kalandı umut ve
ellerimle beslediğim annem.
Aşktı benim ümmetim şiarım yine aşk
ve şivem ve lehçen ne de olsa İstanbul kızıydım ve vatan aşkıma eşlik eden her
bölge her şehir:
Yeditepe’nin rüzgârı ama üşütmeyen.
Aşkın başşehri İstanbul, yüreğimden
ve gözümün önünden hiç gitmeyen.
Bir düş.
Bir düşüş değil ama.
Gerçekler ise zıpkın gibi ve başım
dik ruhum rahat pişekar duyguların yellere karıştığı sevginin ise ellere…
Elimde eli annemin ve şükür duygum
hep dilimde renklerin mucidi iken de doğanın cilvesi ne de olsa ben annemin
kızıydım şimdilerde ise annemin annesi…