Provasını yapıyorum umudun ve bakir
tarlalarında düşlerin geçitler inşa ettiği o arazide gidip geliyorum.
Elimdeki mikado çöpleri sanırım
dolduruşuna geldim iblisin az sonra gidip bir apart kiralayacağım ve ömrümün
kalan kısmını orada geçireceğim belki de balkonuna asacağım çamaşırlardaki o
kurumuş kan lekesiyle ihbar edeceğim içimdeki katili…
Az mı günaha girdim durduk yere hem
çıkmadık candan umut da kesilmezken.
Bir terane ki içinde dönendiğim.
Sobalı evimin özlemini çekiyorum yine
de lüks yaşamaktan taviz vermiyorum.
Ruhumdaki sahanlık.
Yüreğimdeki mahzun çehre.
Kıyanlara inat kıyama durduğum.
Haraç mezat sevenlere aldırış etmeden
bitmeyen büyük aşklar yaşadığım.
Kim olduğumu sanıyorsun hem?
Belki bir leydiyim belki de bir
kontes.
Yoksa ben Hürrem Sultan mıyım
padişahın eteklerini topladığım.
Diridir ruhum benim hem gerçi dingin
olmasa da yüreğim hala çocuk gibi hoplayıp zıplarım.
Hüviyetimi çaldırdığım gün başladı
benim yeni hayatım.
Yüzüm yok ki babamlara demeye:
‘’Yine sizin kızınız olmaya geldim.’’
Elbet karşılaştığım o kapı duvar.
Bir çilingirle hallettim işimi de…
Ah, nereden bileyim babamın evi
kiraya verdiğini elbet polis da alıp götürdü beni.
Bir süre içeride kaldım aslında iyi
de oldu ne de olsa konaklayacağım bir yer yoktu o aralar.
Gökteki kumpanya.
Yürekteki kâinat.
Sözcüklerdeki rehavet.
Yüreğim ve mutluluk ise olsa olsa bir
rivayet.
Öznemle vardım ben ta ki nüfus
cüzdanım çalınana kadar.
Sonra ne yaptım ettim üç kuruş geçti
elime sakın ha, sormayın nereden bulduğumu ve üç beş parça çamaşırımı da tıktım
ki eski bavula düştüm yollara.
Yol dediğin…
Git git bitmedi sonra içimin istediği
ufacık bir odaya kavuştum elbet hala nüfuz kâğıdımı çıkaramadığım için ev
sahibine bir de sus payı verdim.
Kira ve depozit bir de verdiğim
rüşvet…
Aman ha, duymasın kimseler.
Hem eşyalı tuttum ben daireyi ve ilk
işim ılık bir duş almak oldu gerçi sular soğuk akıyordu ama…
Soğuk derler bana ama bilmezler
içimdeki ekvatoru.
Neyse efendim, lafı fazla uzatmayım.
Neresinden baksanız altı ay rahatça yaşadım tuttuğum dairede elbet kira
parasını ödeyemediğim için direkt sepet havası.
Havalı kadınımdır ve sık sık hava
kaçırırım sonra da sönerim uçan bir balon iken yere serilirim buruş buruş
tenimle ve müstakbel yalnızlığımla.
Babamlar sahi nereye gitti?
Sordum soruşturdum ama izlerine
rastlayamadım hele ki o haberi gördükten sonra ki kolay kolay televizyon
seyretmem ben.
Nereden bileyim çaldırdığım nüfuz
cüzdanımın kıdemli bir hayat kadınına düştüğünü.
Düştüm işte gözlerden.
Haberlerde demez mi?
‘’Romen uyruklu Suzan Kambura…’’
İyi de halis munis Türk kızıyım ben.
‘’Hayat kadını yapılan operasyonda
basıldı aynı zamanda bir uyuşturucu taciri olduğu da çıktı ortaya.’’
Haberim yok ki olan bitenden.
Tesadüfen öğrendim nüfuz cüzdanımın bir hayat kadını tarafından çalındığını.
Nüfuz dairesine gittim mi işim biter.
Gerçi cebimdeki para da bitti ama…
Düşlerim bitti.
Hayal teknem battı.
Hayatım ve sözcüklerim zehir
zemberek.
Hadi, fuhuşta basıldım ya o
uyuşturucu kaçakçılığından kaç yıl yerim ki?
Ömrüm saklanmakla mı geçecek?
Ve işte uğurlu sayım iken on üç
gittim son iki rakamı on üç olan bir bilet aldım gerçi akıl edemedim ama:
Neyi mi?
İkramiye diyelim bana çıktı. İyi de
demezler mi sen kimsin, diye?
Nasıl ispatlayacağım benim ben
olduğumu?
Yoksa ozanın dediği gibi bir ben daha
mı var içimde?
Olmaz mı ama dışımda bir ben var
elbet benim ait olmadığım bir hayatı yaşayan o Romen uyruklu kadın iken benim
olduğunu iddia edip de polise yakalanan…
Çok düşünmekten başım çatlayacak gibi
ağrıyor.
Allah’tan havalar sıcak da parklarda
idare ediyorum.
Gel de çık işin içinden.
Bilet çekilişi bu akşam.
Ah, ben artık sabahı sabah ederim
gerçi biletçiden liste alana kadar da dokuz doğuracağım ama…
İçimde infilak edecek bir bomba
düzeneği var sanki. Ne de olsa donanımlı kadınım. Ne ararsan var bende.
Ah, bir de hüviyetimi çaldırmasaydım
var ya…
İşte sabah da oluverdi gerçi sabrım
da tükendi ama…
Adam henüz gelmemiş güzergâhına.
Biletçiden bahsediyorum canım Allah
vere de listeyi bulsam. A, işte geldi biletçi.
‘’Kardeşim bana çekilişi yapılan numaraların
olduğu son listeyi verir misin?’’
‘’Eh, be abla. Sabah sabah liste mi
olur?’’
‘’Olur, elbet olur. Yok mu sahi
yanında?’’
‘’Çattık sabah sabah.’’
‘’Bana mı dedin, kardeş?’’
‘’Ben nereden senin kardeşin
oluyorum. Hem daha siftah bile yapmadım at şuradan bir onluk da.’’
‘’A, deli mi ne? Soyguncu musun
sen?’’
‘’Haydi, al listeni de çek git
başımdan.’’
‘’İkramiye bana çıktı büyük
olasılıkla üstelik bileti de senden almıştım.’’
‘’Nereden hatırlayayım seni? Günde
yüzlerce kişi gelip geçiyor.’’
‘’İnanmıyorum.’’
‘’Ne oldu? Yoksa büyük ikramiye sana
çıkmadı mı?’’
‘’İkramiyenin ne olduğuna bağlı.’’
‘’Anlamadım.’’
‘’Yüzümü unutma sakın ki sık sık
göreceksin haber bültenlerinde. Bana şans dile sadece…’’
‘’Zaten işim şans dağıtmak. Şansın
bol olsun. Beklerim yine. Gerçi büyük ikramiyeyi kazanmış birine benzemiyorsun
ama…’’
‘’Sence?’’