Hangi ateşler yaktı beni, hangi denizlerde söndüm? Geçmişimin karanlığı bir karadelik misali içimde dönüyor, genişliyor, yutuyor beni.
Her adımımda ona çekiliyorum.
Her bakışımda, içimi ürperten bir hayranlıkla nefessiz kalıyorum.
Gitmek mi daha zor? Yoksa kalmak mı?
Savaşmak mı daha zor? Yoksa yere yığılmak mı?
Bilmiyorum.
İşte, tam da bu his kavrıyor ruhumu — dikenli kollarıyla sarıyor hayallerimi.
Uçurumun eşiğinde öylece duruyorum.
Bir adım.
Lanet olası bir adım.
Ve bu sessizlik... bu sonsuz duraklama — son bulacak.
Fakat ayaklarımı hissetmiyorum artık.
İlmek ilmek buz tutuyorum.
İleriye de gidemiyorum, geriye de dönemiyorum.
Öylece, sessizce... bekliyorum.
Doğru anı mı? Hayır.
Doğru insanı mı? Hayır.
Doğru sebebi mi? Hayır.
Ama doğru hissi... belki.
Buzları çözecek o gülümsemeyi değil — bir daha hiç buz tutturmayacak o amacı.
Ruhum sayıklıyor çoktan ismini:
Aşkımın adını, Tanrımın duasını...
Bense... bekliyorum.
Çünkü bu adım, ilk kez... ve de son kez,
benim adımım olacak.
Benim.
Bir daha düşmeyeceğim demiyorum.
Lakin bir daha kalkacağım.
Bir kez daha lanetlenmeyeceğim demiyorum.
Fakat bir kez daha kutsanacağım.
Artık... biliyorum.
Kabullendim kaderimi.
Düşmanlarımın karşısında ellerimde kılıçlarımla dikilmek değil —
Kimsenin düşman edinemeyeceği kadar sinsi bir tilki olmak.
Yazgım: Kendimin bile... en büyük düşmanı olmak.
Planlar, maskeler, oyunlar...
Buzdan duvarlar, hükümler ve suskunluklar.
Hepsi benim — ben hepsiyim.
Tilki de benim, karga da.
Taht da benim, silah da.
Ölüm de benim, yaşam da.
Ve o sevgi — o lanet gerçek sevgi, o ilahi lanet...
İşte, o da benim.
Bir kedinin tüylerine dokunuşumda,
Aşkımın gözlerinde kayboluşumda,
Dostlarımın dudaklarını saran o sıcak huzurda.
Yaralarımdan sızan o çürük sıvıda benim sevgim.
Karanlık, siyah, kokuşmuş yosun yeşiliyle akan o sıvıda.
Bir kadının sevgisi belki ejderhaları öldüremez.
Belki dağları yıkıp geçemez — Tanrıları çarpıştıramaz göklerde.
Ama her yarayı, her acıyı, her damla kanı dönüştürebilir.
Buradayım işte.
Çırılçıplak, apaçık ortada.
Maskesiz, duvarsız, yalansız.
Ve ben
Sevdiğim her şeyi,
Herkesi...
Tanrımı da, aşkımı da, düşmanımı da yenmeye geldim.
Ne kılıçla, ne savaşla, ne de zekayla...
Yalnızca...
Ruhumu yaka yaka, en derin yaralarımdan sızan bu karanlıkla.
Karanlık benim — ışık benim.
Taç benim, gök benim.
Ve her adımımda, hayaletim süzülecek göz kapaklarınızın ardına...
O...
Burada.