İcra memuru olacak kişinin acıma duygusu biraz
zayıf olacak.
İcralık olan kişi için de ele güne karşı rezillik…
Her sabah daireden bir tomar evrak alırsın.
Bursa gibi büyük bir şehirde bu evrakların adreslerine en fazla iki veya çok
zorlarsan üç defa uğrarsın. Aynı adrese ikiden fazla uğrayacağım dersen, geride
içinden çıkılmayacak kadar evrak birikir.
Bunların zaman aşımı da olması nedeniyle, sana
zimmet çıkma olasılığı fazladır. Yani evrak senin üzerindeyken zaman aşımına
uğrarsa, bedelini sen ödersin. Zaman aşımı beş seneydi. Yani beş sene hiç işlem
yapılmayan, tebligat veya tahsilat yapılmayan evrak, son işlem tarihinden
itibaren beş senenin sonunda artık hiçbir işlem yapılmadan dosyasına
kaldırılır. Evrak kimin üzerinde zimmetliyken zaman aşımına uğradıysa, o kişi
öder.
Gerçi ben çalıştığım süre zarfında memurlara
böyle bir işlem yapılarak ödettirildiğini görmedim.
Zaman aşımına uğratılacak evraktaki miktardan bir liralık bir makbuz kesilirse,
o evrak o makbuzun kesildiği tarihten itibaren beş yıllık zaman aşımı yeniden
başlardı.
Yani zaman aşımına uğratmamanın yolları vardı.
Şimdi size başımdan geçen, çok üzüntülü işlem
yapılan bir olayı anlatacağım:
Taksisiyle Çakır Hamamı’nın yanından Uludağ’a
dolmuşçuluk yapıyordu.
Bizzat kendisine dört-beş defa ödeme yapması için ikaz edildi. Bu ikazları
dikkate almadı.
Eğer tahsilat yapılamayacak bir durum varsa, bu
evrak Defterdarlıkça Cumhuriyet Savcılığı’na “ödersin ya da içeri girersin”
diye gönderilirdi.
İşte ben de ödeme yapmayan bu mükellefe, "hapsen tazyik" yoluyla tahsil edilmesi
için evrağı müdür yardımcısına verdim.
Az sonra müdür yardımcısı çağırdı:
— Bak oğlum, sen daha yenisin. Bu para haciz yapılarak alınır, dedi.
En eski icra memuru arkadaşı çağırdı:
— Bu arkadaşın evrakına birkaç arkadaşla beraber haciz uygulayın da bu arkadaş
da öğrensin, dedi.
Arkadaş evrak alıyormuş.
— Biraz sonra çıkarız, hazır ol, dedi.
Sonra arkadaşlarla beraber Altıparmak’taki
haciz yapılacak eve gittik.
Kapıyı genç bir bayan açtı. Başımızdaki abi, bizim Maliye icra memurları
olduğumuzu, eşinin borcu yüzünden yasal işlem yapacağımızı söyledi. Kadın,
eşinin evde olmadığını, dolmuş olarak çalıştığını, “sonra gelemez misiniz?”
dedi.
Arkadaş, daha önce birkaç defa gelinmiş ama hiç
önemsenmemiş olduğunu, bu nedenle işlem yapmak zorunda olduğumuzu söyledi.
Neyse, bayan bizi içeri aldı. Kadının ağladığını gördüm.
Başımızdaki abiye “Haciz yapıp yeddi emin
olarak kadına bıraksak?” dediğimde,
— Bu işte acırsan, acınacak duruma sen düşersin. Onun için işine bak, işini
yap, dedi.
On beş günlük gelinin yatak odasındaki
karyolanın altındaki halıyı haczettik. Halıyı yüklenip çıkarken kadıncağız ,bu benim
çeyizlik halımdı diye iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Doğru Bat Pazarı’na gittik. Orada tellalı bulduk. Halıyı açık artırma ile
sattık.
Daireye döndük. Satış borçtan fazlaydı. Borç
kadar makbuz kesip dosyasına koyduk. Artan parayı da müdür muavinine bıraktık.
Herkes görev yerlerine dağıldı.
O gün kendi kendime söz verdim:
Ben icra memurluğunu
yapmayacağım.
En kısa zamanda da fırsat bulduğumda kadromu değiştirdim.
Kamil Erbil