SALTUKLULAR
Merkezi Erzurum olmak üzere Doğu Anadolu’da hüküm
süren Türk-İslâm hânedanı (1071-1202) Anadolu’da kurulan ilk Türk
beyliklerinden biri olup hânedanın kurucusu Ebü’l-Kāsım İzzeddin Saltuk Bey’in
Malazgirt zaferinden önceki hayatı hakkında bilgi yoktur. Anadolu’nun fethinde
büyük hizmetlerde bulunduğu için Kars, Pasinler, Oltu, Erzurum, Tortum, Tercan,
İspir, Bayburt, Şebinkarahisar ve yöreleri veraset yoluyla çocuklarına intikal
etmek üzere kendisine iktâ edilmiştir (1071).
Saltuklu hânedanı 1122 yılından itibaren
Saltukoğulları (Benî Saltuk) adıyla tanınmıştır.
Nâsırüddin’in ardından Saltuklu tahtına kız kardeşi
Mama Hatun’un geçtiği ve 1200-1201 yılına kadar Erzurum’u yönettiği
anlaşılmaktadır. Güçlü ve ihtiraslı bir kadın olan Mama Hatun, Tercan’da bir
kervansaray ve türbe yaptırmıştır.
Son Saltuklu hükümdarı Melikşah’ın torunlarının Yavuz
Sultan Selim devrine kadar Çemişkezek’te hüküm sürdükleri rivayet edilmektedir.
Saltuklu hânedanı başlangıçta Büyük Selçuklu sultanlarına, daha sonra sırasıyla
Azerbaycan Atabegleri’ne, Irak Selçukluları’na ve Anadolu Selçukluları’na tâbi
olmuştur.
Kale Camii, Tepsi Minare, Ulucami, Saltuklular’dan
zamanımıza intikal eden başlıca mimari eserlerdir. Bunlardan ilk ikisi
Ziyâeddin (Ebü’l-Muzaffer) Gazi, Ulucami ise 1179 yılında Nâsırüddin Muhammed
tarafından yaptırılmıştır. Üç Kümbetler denilen türbelerden birinin
Saltuklular’a aittir. Türbenin yanında bir de zâviye vardır. Tercan’da Mama
Hatun tarafından yaptırılan kervansaray, hamam, cami ve türbe Selçuklu vakıf
eserleridir.
Saltuklular, Doğu Anadolu bölgesinde hüküm sürdükleri
süre içerisinde mevcut kaleleri onararak kullanmışlar ve cami, türbe, hamam,
kervansaray gibi önemli yapılar inşa etmişlerdir.
Saltuklular devrinin en önemli yapısı Erzurum Ulucamii
olup 1179 yılında İzzeddin Saltuk’un oğlu Melik Nâsırüddin Muhammed tarafından
Ebü’l-Feth Mehmed’e yaptırılmıştır. Yapının Nasuh Paşazâde Hüseyin Paşa adına
en eski tamir kitâbesi 1639 tarihlidir.
Saltuklular’a ait diğer bir yapı Erzincan Tercan’da
yer alan Mama Hatun Külliyesi’dir. 1191’de II. İzzeddin Saltuk’un kızı Mama
Hatun tarafından inşa ettirilen bu külliye kümbet, kervansaray, hamam ve
camiden oluşmaktadır.
Erzurum’da Çifte Minareli Medrese’nin güneyinde
İzzeddin Saltuk’a ait olduğu kabul edilen Emîr Saltuk Kümbeti muhtemelen
1189-1190 yıllarında inşa edilmiştir.
Üzerlerinde kitâbe bulunmayan, ancak Saltuklular’a mal
edilen İspir Kale Mescidi ve Micingert Kümbeti XII. yüzyıl Saltuklu eserleriyle
üslûp birliği göstermektedir. Micingerd Kümbeti, Micingerd Kalesi’nin
kuzeydoğusunda iki renkli düzgün kesme taşla inşa edilmiştir. ABDÜLKERİM ÖZAYDIN NESRİN ÇİÇEK AKÇIL
ERZURUM
Erzurum ovasının güneydoğu kenarında, bu ova ile
Palandöken dağının temas sahasında kurulmuş olan Erzurum şehri meyilli bir alan
üzerinde bulunur.
Şehrin bilinen ilk adı, Doğu Roma (Bizans) İmparatoru
II. Theodosios’a (408-450) izafe edilen Theodosiopolis’tir. Ermeniler ise
burayı Karin veya Karnoi-Kalak adıyla anmışlardır. Bu ad Bizanslılar tarafından
Yunancalaştırılarak Karintis şeklini almıştır. Belâzürî, bölgeye hâkim olan
kişinin ölümü üzerine yerine geçen Kali adlı karısı tarafından kurulduğu için
Kalikale (Kali’nin ihsanı) adı verilen şehre Araplar’ın Kālîkalâ dediklerini
söyler. Buraya mensup olanlar da Kālî nisbesini kullanmışlardır. Bunlar
arasında Kadı Ebü’l-Asba‘ el-Kālî ve dilci Ebû Ali el-Kālî zikredilebilir.
Türkler, eski çağlardan beri meskûn olan ovadaki Erzen’i fethettikten sonra
(1048-1049) buradaki halkın bir kısmının sığındığı Theodosiopolis için Erzen
adını kullanmışlardır. Ancak Siirt taraflarındaki diğer Erzen’den ayırmak ve
bunun Anadolu’ya ait olduğunu belirtmek için sonuna Rum kelimesini
eklemişlerdir. Nitekim burada basılan Selçuklu paralarında şehrin adı
Erzenü’r-Rûm, Erzen-i Rûm ve Erz-i Rûm şeklinde yazılmıştır. Daha sonra bu ad
Arz-ı Rûm olmuş, nihayet bugünkü Erzurum şeklini almıştır.
Anadolu’ya yönelik İran saldırılarına karşı muhtemelen
415-422 yıllarında kurulmuş olan Erzurum’un ilk devreleri hakkında bilgi
yoktur. Hz. Osman zamanında Habîb b. Mesleme kumandasındaki kuvvetlerce 653’te
zaptedildi. Fetihten sonra Erzurum’u bir üs olarak kullanan müslümanlar buradan
kuzey ve doğu istikametinde akınlar düzenlediler. Şehir 686’da Bizanslılar’ın
eline geçtiyse de 700’de geri alındı. Bizans ordusunun 751’deki kuşatmasına
karşı büyük direnme gösteren Erzurum, şehirdeki Ermeniler’in yardımı ile 753’te
yeniden Bizanslılar tarafından ele geçirildi ve şehir halkı katledildi. Ardından
Halife Mansûr bir ordu gönderip şehri kurtardı (756). Halife Mehdî-Billâh
zamanında Erzurum’a Türk birlikleri yerleştirildi. Ancak daha sonra şehrin
tekrar Bizans’ın eline geçti.(948)
Ancak Sultan Alparslan zaferden sonra Erzurum’un
çevresini Emîr Saltuk’a iktâ olarak vermiş ve onun aynı yıl (1071) Erzurum’u
fethetmesiyle şehirde Türk hâkimiyeti kesin olarak başlamış, Büyük Selçuklu
Devleti’ne bağlı Saltuklular Beyliği’nin temelleri atılmıştır.
Otuz beş yıl Akkoyunlu yönetiminde bulunan şehir 1480-1490
yıllarında Safevî propagandalarından bir hayli etkilendi. Safevî Hükümdarı Şah
İsmâil Akkoyunlu Beyliği’ni ortadan kaldırarak Erzurum’a hâkim oldu (1502).
Çaldıran Savaşı’ndan (1514) sonra Doğu Anadolu’nun
büyük bir kısmı Osmanlı yönetimine girdiği ve civarı ele geçirildiği halde
Erzurum’un tam anlamıyla zaptı bölgedeki İran nüfuzunun tamamen kırılmasına
kadar gecikti.
Erzurum’un ancak Mısır seferinden sonra 1518-1519
tarihleri arasında Osmanlı yönetimine dahil edildiği sanılmaktadır.
Kanûnî Sultan Süleyman döneminde yeniden imar edilen
ve iskâna açılan Erzurum, İran üzerine yapılan seferler sırasında önemli bir
askerî üs haline getirildi.
Şehir, esaslı bir şekilde imar hareketini Kanûnî
Sultan Süleyman’ın İran seferleri sırasında gördü.
XVII. yüzyılda şehirde kervanların konaklamaları için
yetmiş han, 800’den fazla dükkân ve dört kapılı bir bedesten vardı.
Tarihi boyunca mâruz kaldığı istilâlar dolayısıyla
şehrin kalesi ve diğer tarihî âbideleri büyük tahribata uğramıştır. Erzurum’a
Türk-İslâm karakterini kazandıran ve şehri âbidelerle donatan Saltuklular’dan
kalma Tepsi Minare denilen ve geç devirde Saat Kulesi yapılan gözetleme
kulesinin yine İçkale’de bulunan Kale Mescidi ile birlikte XII. yüzyılda inşa
edildiği sanılmaktadır. Ayrıca bugünkü Ulucami ve Üç Kümbetler de
Saltuklular’dan kalmadır.
Selçuklular ve İlhanlılar’dan pek az eser günümüze
kadar gelebilmiştir. Bunların içinde en önemlisi Çifte Minareli Medrese’dir.
Hatuniye Medresesi de denilen bu yapı Anadolu’daki benzerlerinin en büyüğü
sayılır. İlhanlılardan, 1310’da Hoca Cemâleddin Yâkut tarafından inşa edilen
Yâkutiye Medresesi kalmıştır. Ahmediye (Dârülhadis) ve Sultaniye medreseleriyle
Gümüşlü Kümbet de bu dönemden kalma eserlerdir. Osmanlı devri yapıları arasında
Mimar Sinan’ın eseri Lala Mustafa Paşa ile İbrâhim Paşa camileri başta
gelmektedir. Evliya Çelebi’nin ziyareti sırasında şehirde yetmiş yedi cami ve
mescid bulunuyordu. Kāmûsü’l-a‘lâm’a göre XIX. yüzyıl sonlarında
burada sekizi büyük olmak üzere otuz cami yer alıyordu.
Kale Mescidi İçkale’de Tepsi Minare’nin doğusunda olup
mescidin Saltuklular devrinde (XII. yüzyıl) yapılmış olduğu tahmin
edilmektedir. Ulucami Tebrizkapı semtinde Çifte Minareli Medrese’nin
yanındadır. Bugün kayıp olan kitâbesine göre 1179-80 yılında Ebü’l-Feth Melik
Muhammed tarafından inşa ettirilmiştir. Lala Mustafa Paşa Camii Cumhuriyet
caddesi üzerindedir; il merkezindeki Osmanlı camilerinin en önemlisi olup Mimar
Sinan’ın inşa ettiği eserler arasında adı geçer. Arapça kitabesine göre Lala
Mustafa Paşa tarafından 1562 yılında yaptırılmıştır. Minaresi olmayan Murad
Paşa Camii Kuyucu Murad Paşa tarafından 1573-1574 tarihlerinde yaptırılmıştır.
Bitişiğinde Ahmediye Medresesi Mescidi bulunur. Gürcükapı Camii 1608 tarihinde yapılmıştır.
1620-21 tarihinde Ahmed Ağa tarafından inşa ettirilen Boyahane Camii Boyahane
mahallesinde ve hamamın bitişiğindedir. Câferiye Camii Tebrizkapı’ya doğru
giderken Cumhuriyet caddesinin solundadır. Taçkapı üzerindeki inşa kitâbesine
göre cami 1645 yılında Ebûbekir oğlu Hacı Cafer tarafından yaptırılmıştır.
Kurşunlu Cami Feyzullah mahallesinde olduğu için Feyziye Camii adıyla da
anılır; yanındaki medrese gibi düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir.
Kitabesine göre cami, 1700-1701 yılında Erzurumlu Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah
Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Pervizoğlu Camii Câferzâde
mahallesindedir. Vakfiyesine göre yanındaki medrese ile birlikte 1716 yılında
Pervizoğlu Hacı Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Derviş Ağa Camii,
Taşmağazalar caddesinin alt ucundan Eskibadpazarı’na çıkan yol üzerindedir.
Taçkapı üzerindeki Türkçe onarım kitâbesi 1845 tarihlidir. Caminin banisi
olup1736 tarihinde vefat eden Hacı Derviş Ağa cmi avlusuna gömülmüştür. İnşa
tarihi 1717-18 yılıdır. Gümrük Camii Kongre Meydanı’ndan Mahallebaşı’na giden
yol üzerindedir. Gümrük camii’ni 1717-18 tarihinde Hacı Bektaş oğlu Derviş Hacı
İbrâhim inşa ettirmiştir. Bakırcı Camii, kitabesine göre cami 1720-21 yılında
Bakırcı Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıştır. Narmanlı Hacı Yusuf tarafından
yaptırılan Narmanlı Camii’nin inşa tarihi 1738-39 dur. İbrâhim Paşa Camii,
Hükümet Meydanı’nda eski vilâyet binası ile Taşambarlar arasındadır. Caminin
banisi İbrahim Edhem Paşa olup inşa tarihi 1748 yılıdır. Muhtemelen 1737-1766
tarihleri arasında yapılmış olan Şeyhler Camii aynı adla anılan mahallede
Şeyhler Medresesi’nin karşısındadır. Cennetzâde Camii, Aşağı Yoncalık
mahallesinde Taşambarlar’ın güneyinden geçen yol üzerindedir. Vakıf kayıtlarına
göre 1785-86 yılında İsmâil Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Şehirdeki diğer vakıf camilerin belli başlılarını
listelememiz gerekirse; Ayaz Paşa Camii (1558-59), Gürcü Mehmed Paşa Camii
(1648), Kemhan Camii (1653-54), Yeğen Ağa Camii (1661-62), Kasım Paşa Camii
(1667-68), Mehdi Efendi Camii (1795-96).
Erzurum’daki medreselerin en tanınmışı ve görkemlisi,
Ulucami’nin güneydoğusunda yer alan muhtemelen XIII. Yüz yılsonlarında inşa
edilmiş olan Çifte Minareli Medrese’dir. Kitabesine göre Sultan Olcaytu
zamanında Hoca Cemaleddin Yakut tarafından yaptırılan Yâkutiye Medresesi Cumhuriyet
caddesi üzerindedir. Ahmediye Medresesi Erzincankapı semtinde Murad Paşa
Camii’nin hemen doğusundadır. Medrese 1314 yılında Ahmed b. Ali b. Yûsuf
tarafından inşa ettirilmiştir.
Erzurum şehir merkezinde, Osmanlı dönemine ait belli
başlı medreseler ise şunlardır; 13 hücreli
Kurşunlu Medrese (Fevziye Medresesi) aynı adı taşıyan caminin
bitişiğindedir. Medrese, bitişiğindeki
cami ile birlikte 1700-1701 yılında yapılmıştır. Pervizoğlu Medresesi, Pervizoğlu Camii’ne bitişik olup Pervizoğlu
Camii ile birlikte 1716 yılında inşa edilmiştir. Şeyhler Medresesi. Şeyhler mahallesinde
aynı adlı caminin yakınında yolun karşı kıyısındadır. Şeyh Mustafa Efendi tarafından 1760-61
yılında inşa ettirilmiştir.
Çifte Minareli Medrese’nin güneyinde, bugün ortadan
kalkmış eski bir mezarlık içinde yer alan ve Üç Kümbetler adıyla anılan
türbelerden en büyüğünün Emîr Saltuk’a ait olduğu ve XII. yüzyılın sonlarına
doğru yapıldığı tahmin edilmektedir. Diğer iki kümbetin XIV. yüzyılda inşa
edildiği sanılmaktadır. Karanlık Kümbet Derviş Ağa Camii’nin karşısında olup
1308) tarihinde Sadreddin Türkbeg’e aittir. Gümüşlü Kümbet Karskapısı semtinde
Asrî Mezarlık’ın karşısındadır. Muhtemelen XIV. yüzyıl başlarında inşa
edilmiştir. Cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan Cimcime Sultan Kümbetinin XIV.
yüzyıl başlarında inşa edildiği sanılmaktadır. Râbia Hatun Kümbeti Hasanbasri
mahallesindedir. XIII. yüzyıl sonuna veya XIV. yüzyıl başlarına aittir. Ahî
Baba Kümbeti Narmanlı mahallesinde Narmanlı Camii yakınlarındaki bir evin
bahçesindedir. Muhtemelen XIV. yüzyıla aittir. Mehdî Abbas Kümbeti XIV-XV.
yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir. Osmanlı dönemine ait bir diğer türbe
olan Ane Hatun Türbesi, 1649 yılında Marav Han’ın kızı Ane Hatun için
yapılmıştır. Mahmud Paşa Türbesi’nin inşa tarihi ise 1794-95 dir.
Ortaçağ kervan yollarının en işleklerinden biri
üzerinde yer almasına ve canlı bir ticaret merkezi olmasına rağmen Erzurum
şehir merkezinde Selçuklu kervansarayı yoktur; Osmanlı dönemine tarihlenen
hanlardan 31 hücreli Taşhan muhtemelen Kanûnî Sultan Süleyman’ın veziri Rüstem
Paşa tarafından 1544-1561 yılları arasında yaptırılmıştır. Şehirde Taş Han’dan
başka XVIII. yüzyıla tarihlenen Gümrük Hanı ve XIX. Yüzyıla tarihlenen
Cennetzâde Hanı ve yine XIX. yüzyıla tarihlenen Kamburoğlu Hanı bulunmaktadır.
Erzurum şehri’ndeki Mevcut hamamların en görkemlisi,
Boyahane Hamamı 1566-67 tarihinde Hacı Emin Paşa tarafından yaptırılmış olup
çifte hamamdır. Lala Paşa Hamamı Tebrizkapı semtindedir. Banisinin Lala Mustafa
Paşa (ö. 1580) olduğu sanılmaktadır. Kırkçeşme Hamamı hayli tamir ve tâdilât
görmüştür. Yapının kitâbesi yoktur, XVI veya XVII. yüzyılda inşa edildiği
sanılmaktadır. Küçük Hamam Alipaşa mahallesindedir. Murad Paşa’nın
vakıflarından olduğu bilinen hamam XVI. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir.
Murad Paşa Hamamı Murad Paşa Camii’nin güneyinde aynı adla anılan mahallededir.
Yapının adı, Murad Paşa Camii ile çağdaş olduğunu (XVI. yüzyılın ikinci yarısı)
düşündürmektedir. Saray Hamamı Emîrşeyh mahallesindedir; içine sonradan
eklenmiş bir dehlizden girilir. Kitabesine göre 1707-1708 yılında Derviş Ağa
tarafından inşa ettirilmiştir. Gümrük Hamamı’nın bugünkü girişi ana eksen
üzerinde değil yandadır. Hamam Gümrük Camii’nin vakfı olduğuna göre XVII.
yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenmelidir. Çifte Göbek Hamamı çok tâdil edilmiş
olmasına rağmen Erzurum’un plan yönünden hâlâ en ilginç hamamıdır. Kitâbesi
bulunmayan, fakat Bakırcı Camii’nin vakfı olduğu bilinen yapı XVIII. yüzyılın
ilk yarısına tarihlenmektedir. Şeyhler Hamamı aynı adı taşıyan medresenin
yanında ve caminin karşısındadır. Şeyhler Camii’nin vakfı olan kitâbesiz yapı
XVIII. yüzyılın ikinci yarısına aittir. Tahta Hamam’ın soyunmalığı üzerinde
bugün yapıya adını veren ahşap bir tavan bulunmaktadır. İbrâhim Paşa Camii’nin
vakfı olan hamam XVIII. yüzyılın ortalarına tarihlenmektedir. Pastırmacı Hamamı
Fuâdiye Hamamı adıyla da anılır; Gürcükapı semtindedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1993 yılı
istatistiklerine göre Erzurum’da il ve ilçe merkezlerinde 283, kasaba ve
köylerinde 1079 olmak üzere toplam 1362 cami bulunmaktadır. İl merkezindeki
cami sayısı ise 142’dir. RAHMİ HÜSEYİN ÜNAL CEVDET KÜÇÜK