YENİŞEHİR VAKIFLARI
AYDOĞDU BEY
TÜRBESİ (KOYUNHİSAR)
Aydoğdu Bey, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin ağabeyi Gündüz
Bey’in oğludur. Bizzat Osman Gazi tarafından bir asker ve siyaset adamı olarak
yetiştirilmiştir. Aydoğdu Bey, henüz genç sayılacak bir yaşta katıldığı,
tekfurlara karşı yapılan büyük savaşta, Koyunhisar’da şehit düşmüş ve oraya,
bir çitlenbik ağacının altına gömülmüştür. Yeğenin kaybına çok üzülen Osman
Gazi, onun mezarının üstüne ilk türbe inşaatını yapmıştır.
PUSTİNPUŞ
BABA ZAVİYESİ (CAMİİ)
Zaviye nispeten daha küçük olan tekkelere (dergah) verilen isimdir.
Pustinpuş Baba, Osman Gazi ve oğlu Orhan Bey’in fetihlerine adamlarıyla
birlikte katılmış manevî bir şahsiyettir. Bu zaviye onun adına Orhan Bey
tarafından yaptırılmıştır. Evliya Çelebi bizzat ziyaret ettiği zaviyeyi şöyle
anlatmaktadır: “Ziyaret-i
sahib-i tarik Al-i Aba eş-şeyh Hazret-i Pustin Pus baba horosan erenlerinden
ulu sultandır. Bursa yolunda şehrin haricinde Kılıç dede ve Pustin Baba
asitanesinde Orhan Gazi oğlu şehzade medfundur.” Aşıkpaşaoğlu
Tarihi, (Yayınlayan: Atsız), MEB Yay., 1970, sayfa: 216-220.Evliya Çelebi,
Seyahatnâme, cilt:9, sayfa:9, Yapıkredi Yayını, İstanbul, 2005.
BALİ BEY
CAMİİ
Fatih devri eserler arasında değerlendirilen Bali Bey Camii İzmir fatihi
Baş vezir Beyazid Paşa’nın kardeşi şehit Hamza Bey’in oğlu Balı Bey” tarafından
yaptırılmıştır. Cami’nin güneyindeki mezar taşlarından biri Bali Bey’in adı
belirtilmeyen bir oğluna ait olup, ikincisinde ise yalnız 1549-1550 tarihi
bulunmaktadır. Reyhanlı,
Tülây. “Bâli Bey Camii Yenişehir” Sanat Tarihi Yıllığı, Sayı: III, İstanbul,
1969 -1970, s.17-31.Semavi EYİCE, “Bâli Bey Camii”, Diyanet İslâm
Ansiklopedisi, cilt:5, İstanbul,1992, sayfa: 19.
ÇİFTE HAMAM
Kitabesi bulunmayan ve vakıf kaydı tesbit edilmeyen çifte hamam ilgili
yayınlarda tarihlendirilmemiştir. Ancak 1645 yılında Yenişehir Akçapınarlı Deli
Hüseyin Paşa tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
ÇINARLI CAMİİ
Yapım tarihi kesin olarak bilinememekle beraber 15. yüzyılın ikinci
yarısında inşâ edildiği konusunda kaynaklar birleşmektedir. Yerel tarihçi
Mehmet Göktekin’e (1900-1977) göre, bu caminin kurucusu Sungur Paşa, Amasyalı
Saadettin Bey’in oğludur. Sultan I. Murat’ın sancaktarlığını yapan Sungur Paşa
1415 yılında bu cami ve medreseyi yaptırmıştır. Osmanlı döneminde 10 hücreli
bir medresesi vardı.Salih Erol, Hüdavendigar Vilayet Salnamelerinde
Yenişehir Kazası, 2011, sayfa: 90.
ETHEM PAŞA
CAMİSİ (1900)
Resmî belgelere göre bu cami Yenişehir’in varlıklı ve nüfuzlu adamlarının
başında gelen Ethem Paşa tarafından 1900 yılında yaptırılmıştır. Salih Erol,
“Yenişehirli Ethem Paşa Camii”, Yenişehir Gazetesi, Ocak 2016 – Sayı: 2235/66.
KUMLUK
CAMİSİ
Osman Gazi tarafından kurulduğu ve devletin bağımsızlığının sembollerinden
olarak ilk hutbenin burada okunduğu belirtilmektedir.
SİNANPAŞA
CAMİİ
Külliyenin güneyinde yer almaktadır. Tuğba Erzincan, “Sinan Paşa
Külliyesi”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, cilt: 37, sayfa: 237-238. İstanbul, 2009.
ORHAN GAZİ
CAMİİ -YARHİSAR KÖYÜ
Yarhisar Kalesi 1299 – 1300 tarihlerinde (Hicri 699 senesi) Osman Gazi
döneminde fethedilmiş ve buradaki Bizans tekfurunun kızı Holofira (Sonraki
adıyla Nilüfer Hatun) Orhan Gazi’nin zevcesi olmuştur. Caminin Orhan Gazi
(1324-1362) tarafından karısı Nilüfer Hatun adına yaptırdığı belirtilmektedir. Salih EROL,
“Yarhisar’a Yâr Olmak Gerek”, Yörem Gazetesi, 6 Haziran 2017 tarihli sayı
ORHAN GAZİ
HAMAMI- YARHİSAR KÖYÜ
Yarhisar Köyü’nde bulunan hamam Orhan Gazi tarafından 1324-1362 yılları
arasında yapıldığı tahmin edilmekte olup, Orhan Gazi Camii’nin vakfıdır. Ekrem Hakkı
Ayverdi, Osmanlı Mimarisinin ilk devri I, Baha Matbaası, İstanbul, 1966.
ORHAN BEY DÖNEMİ
Orhan Gazi Döneminde Kurulan
Başlıca Vakıflar Şöyle Sıralanabilir:
Bursa'da, Orhan
Gazi'nin İmaret Vakfı, Balaban Paşa Vakfı, Alaaddin Bey Vakıfları,
Yarhisar'da, Alaaddin Bey Zaviyesi ve Orhan Medresesi vakıfları,
Ermeni Baba Zaviyesi Vakfı, Çoban Bey Vakıfları ve Bazarlu Bey Vakfı, İznik'te,
Gazi Orhan Bey'in İznik Medresesi ve İmareti vakıfları, Nilüfer Hatun Zâviyesi
Vakfı, Eseleme Hatun Vakfı, Sinan Paşa Vakfı, Hüsam Bey Zâviyesi Vakfı, Hacı
Çakra Zâviyesi Vakfı, Ali Erdicik Zâviyesi Vakfı, Hacı Hamza Mescidi Vakfı,
Mevlânâ Alâeddinzâde Câmii Vakfı, Çarıkçı Zâviyesi Vakfı, Sarıca Subaşı
Zaviyesi Vakfı, Ahi Çoban Zaviyesi Vakfı, Balaban Bey Zaviyesi Vakfı, Ahi Savcı
Zaviyesi Vakfı, Koca Ahmed Zaviyesi Vakfı ve Davut Fakih Vakfı.
İnegöl'de, Geyikli
Baba Vakfı, Orhan Bey Vakfı ve Segid Fakih Vakfı,
Yenişehir'de, Postin-Puş
Zaviyesi Vakfı, Süleyman Paşa Medresesi (İznik'te) Vakfı, Şeyh Sevinç Evlâdı
Vakfı ve İsmail Fakih Vakfı,
Söğüt'te, Sultan
Orhan vakıfları,
Akhisar'da, Orhan Bey
tarafından tesis edilen Karaoğlan Zâviyesi Vakfı, Şerâfeddin Paşa Zâviyesi ve Mescidi
vakıfları,
Ermenipazarı'nda, Orhan Bey
tarafından tesis edilen Sarı Baba Zaviyesi vakfı ve, Şeyh İlyas Vakfı,
Yalakova'da, Orhan Bey
tarafından tesis edilen Alaca Şeyh Vakfı, Gürle Nahiyesi'nde Orhan Bey İmareti
Vakfı ve Hz. Eyyûb Ensârî Efendi Vakfı ve İbrahim Paşa İmareti Vakfı
(İznik'te),
Adapazarı'nda, Orhan Bey
tarafından tesis edilen, zaviye, cami, mescit ve medrese vakıfları,
İzmit'te, Orhan Bey
tarafından tesis edilen, Gebze Camii Vakfı, Şemsi Şeyh Vakfı ve İlyas Bey
Zâviyesi Vakfı,
Gölpazarı,
Yenicetaraklı ve Geyve'de, Orhan Bey vakıfları,
Akyazı'da, Orhan Bey
tarafından tesis edilen köprü vakıfları bulunmaktadır.
Adı geçen
vakıflar çalışmadan bazı vakıflar hakkında özet bilgi vermek gerekirse:
Gazi Orhan Bey (Mekece) Vakfı: Orhan Gazi
Mekece'de yaptırdığı hankâhı vakfetmiş ve aynı zamanda hankâhda misafir olan,
gelip geçen fakirler, garipler, miskinler, dervişler ve ilim erbabının
masraflarının karşılanması için Mekece Nâhiyesi'nin gelirlerini tahsis
etmiştir. Hankahın vakfiyesi bugüne ulaşmamıştır (vakıf defterlerinde özeti
vardır). Vakıf tevliyetinin verildiği Mukbil, vakfiyede belirtilen hankah
gelirlerini toplayacak, dervişlere, güçsüzlere, yurdundan ayrılmışlara ve
fakirlere sarf edecektir. Hizmeti hak etmeyenler ise hankahta misafir
edilmeyecektir. Orhan Bey'in çocuklarından veya varislerinden hiç kimsenin
vakıfla ilgili bir hakkı yoktur.
Orhan
Gazi'nin Bursa'daki Zaviye (İmaret) Vakfı
Orhan Gazi, Bursa'da yaptırdığı ve
halk arasında imaret olarak bilinen zaviyesi için Nisan 1360 tarihinde vekil
tayin etmeden bizzat kendisi bir vakfiye tesis ettirmiştir.
Orhan Gazi muntazam Türkçe ile
yazılmış olan vakfiyeye göre, Bursa'da yaptırdığı, halk arasında İmaret olarak
bilinen zaviye ile bitişiğinde bulunan büyük bir bahçeyi içerisinde bulunan
bağlar, meskenler, matbah ve saire ile birlikte şeyhler, ilim erbâbı, seyitler
ve fakirlerden gelip-geçenler için vakf etmiştir. Aynı zamanda zaviyenin
masrafları için Bursa ile deniz arasında bulunan dağdaki kale, bazı köyler,
panayır, han, hamam, dükkân, değirmen, baklalık, bağ ve bostanlar vakf
olunmuştur. Fâsık ve namaz kılmayan kimseler müstesna, zaviyeye gelen hiç
kimseye engel olunmayacaktır. Gelen kişiler üç gün misafir edilecek ve bunların
hayvanlarının yemi karşılanacak, kendilerinin hamamdan yararlanmalarına müsaade
edilecek, diğer hankâh ve zaviyelerde olduğu gibi hizmet verilecektir. Üç
günden fazla kalmak isteyenlerin durumu mütevellinin takdirinde olacaktır.
Mütevellinin uygun görmediği durumda vâkıfın şartı gereği çıkması gerektiği
tenbih edilecektir. Vakıfların gelirinden, masraflardan fazla kalan miktarın,
cami ve zaviyenin hademesinin ihtiyaçlarına ve zaviye tamamen harap olup hizmet
veremeyecek hale gelir ise geliri fakirlere ve muhtaç durumda olan Müslümanlara
sarf olunması şart kılınmıştır. Orhan Gazinin torunu Yıldırım Bâyezid de imaret
için Evâhir-i Ramazan 802 tarihinde iki bin koyun ile elli su sığırı ineği
vakfetmiştir. Yıldırım Bâyezid ayrıca Sultan Orhan Zâviyesi vakfının bahçesine
bir cami yaptırmak istemiştir. Bunun için söz konusu bahçe karşılığında vakfa
Ortakızık köyü verilerek takas yapılmış ve söz konusu köy zaviye vakfına dâhil
olmuştur. (H.802) Ayrıca H.1 Ramazan 826 tarihinde Sultan II. Murat'ın izni ile
zaviye vakfı adına vakıf parasıyla Cerdane Köyü satın alınarak vakfa dâhil
edilmiştir. Daha sonra II. Bâyezid de Sultan Orhan Zâviyesi vakfına ait olan ve
zaviyenin yanında bulunan bahçeye bir han yaptırmayı istemiştir. Bahçe,
karşılığında birçok bahçe, deve ahırları, dükkânlar, evler, hıyarlık ve mezraa
verilerek takas edilmiştir. Böylece söz konusu gayr-i menkuller de İmaret
vakfına katılmıştır (H.Evâsıt-ı Zilhicce 896)
Gebze
Külliyesi
Orhan Gazi’nin 1329 Pelekanon
savaşından sonra Gebze’yi Kocaeli’nin merkez şehri haline getirdiği burada bir
külliye kurmasından anlaşılmaktadır. Cami ve hamamı günümüze ulaşmıştır. Orhan
Dânişmenddivanı, Kartal köyü, Hatunsuyu köylerini Gebze Camii’ne vakıf yapmış,
Gedikli, Dereköy, Dânişmentli, Çepni köylerini imaretine tahsis etmiştir.
Gebze Kasabasındaki Sultan Orhan Câmii
Vakfından bir imam, bir hatip, üç müezzin ve diğer cami ve vakıf görevlileriyle
ilgili atama işlemleri XIX. ve XX. yüzyıllarda yapılmasına dair kayıtlar
mevcuttur.
Gâzî Süleyman Paşa Evkâfı
Orhan Gazi Döneminde tesis edilen
önemli vakıflardan biri Gâzî Süleyman Paşa Evkâfı'dır. Malum olduğu üzere
Süleyman Paşa, Orhan Gazi'nin Nilüfer Hatun'dan doğan büyük oğludur. Ana, Baba
bir diğer kardeşi Murat Hüdâvendigâr'dır. Süleyman Paşa babasının fetihlerinde
beraber bulunmuş ve Karesi Beyliği'nin bir kısmının alınmasını müteakip o
tarafların idaresi Süleyman Paşa'ya verilmiştir. Bu tarihlerde Bizans
İmparatorluğu'ndaki taç kavgalarından ve yardım için davetlerden istifade eden
Orhan Gazi, oğlunun Gelibolu tarafına geçmesini emrettiğinden Süleyman Paşa karşı
sahile geçerek Kantakuzen'e yardımı müteakip Gelibolu yarımadasında yerleşmiş
ve bir av esnasında da attan düşerek kırk üç yaşında vefat edip Bolayır'a
defnedilmiştir(1360) Orhan Gazi oğlunun anısına bazı vakıflar tesis etmesinin
yanı sıra Gazi Süleyman Paşa da Akhisar, Akyazı, Yenicetaraklı, Adapazarı,
Geyve, Göynük, Safranbolu, Mengen, Mudurnu, Biga, Ezine, Lapseki, İzmit,
Mihaliç, Gelibolu, Malkara, Ferecik ve Gümülcine'de pek çok vakıf tesis
etmiştir. Vakıfların çoğunluğu zâviye ve şeyhler için tesis edilmiş olmakla
birlikte camiler, medrese ve köprüler için de vakıflar oluşturmuştur. Bunların
masraflarının karşılanması için de pek çok köy, mezra, çiftlik, zemin, hamam ve
bağ vakfetmiştir.
İznik'te Zaviye Vakfı
Oğlunun vefatından etkilenen Orhan
Gazi, oğlu için İznik'te Karaoğlan diye bilinen Yusufoğlu Osman'ın zaviyesine
vakıf yapmıştır. Haziran 1360 tarihli Arapça vakfiyesini tertip ettirmiş ve bu
vakfın mütevelliliğini ve nezaretini de Hacı Karaoğlan ve ondan sonra oğul ve
torunlarına bırakmıştır. Bu vakfiye Osmanlı Padişahlarının tertip ettirdikleri
en eski vakfiyelerden biridir. Orhan Gazi, tertip ettirdiği vakfiyesinde
oğlunun ruhu için İznik köylerinden Tirse ile Katırözü köylerini vakfetmiştir.
Bolayır’da Cami İmaret ve Zaviye Vakfı
Hüdâvendigâr Livâsı Tahrîr
Defteri’ne göre Süleyman Paşa Evkafı, Süleyman’ın ruhu ve Bolayır’da mezarı
yanında inşa edilen zâviye için tahsis edilmiştir. Bolayır, Evreşe,
Seyyidkavağı, Migalkara (Malkara) bu vakfedilen bölgenin sınırları içindedir.
Süleyman Paşa'nın babası Orhan Gazî, bu vakfiyenin vücûda geldiği zamâna kadar
Süleyman Paşa'nın mülkü ve tasarrufunda olan yerleri oğlunun rûhu için vakf ve
sebîl etmiştir. Süleyman Paşa'nın kabrinin bulunduğu Bolayır'a yakın ve
birbirine bitişik Bolayır, Seyyid Kavağı ve Demircili köyleri ile Akça Birgos,
Eksimil, Korıcı Çiftliği, Sayyâdîn Köyü vakf edilmiştir. Ayrıca Malkara'da otuz
köy vakfedilen yerler arasındadır.
Bu 38 köyün geliri, Bolayır'daki
câmi, imâret ve kervansaraydan ibaret zâviyenin, türbenin, Kavak Mescidi'nin
masraflarına dağıtılmakta, ayrıca üç kişiye nakdî tahsîsât ayrılmaktadır.
Vakfın gelirinin dörtte biri gelip-gidenler, muhtaçlar, âlimler ve salihler,
şeyhler, âbidler, zâhidler ve fakihlere tahsis edilir iken onda birinin
mütevelliye verilmesi şart koşulurken Selçuk Hâtûn'a zâviyeden her gün on, Ömer
Çelebi'ye on, Seyyid Hasan yetimlerine iki dirhem tahsisat ayrılmıştır.
Süleyman Paşa'nın yaptırdığı
başlıca eserler şunlardır: Bilecik'te cami, Bolayır'da câmi, İmâret ve
Kervansaray, Bursa'da Câmi, Ferecik'de Câmi, Geyve'de Câmi, Göynük'te Câmi ve
hamam, İzmit'te medrese, hamam, İznik'te mescid, medrese, mekteb, Kavak
Köyü'nde câmi, Lapseki'de câmi, Malkara'da câmi, Şabhâne'de câmi, Vize'de câmi,
Yeni Şehir'de medrese ve makam türbesi bulunmaktadır.
Geyikli Baba Vakfı
Asıl adı Hasan olan Geyikli Baba,
Orhan Bey zamanında Anadolu'ya Hoy'dan (Azerbaycan) gelmiş bir derviş olup
müridleriyle beraber İnegöl yakınlarına yerleşmiştir. Geyikli Baba Orhan Bey’in
ısrarı üzerine yalnızca dervişleri için inşa edeceği bir zâviye yerinden
fazlasını kabul etmemiştir. Orhan, dervişe Uludağ eteğinde bugün Babasultan
denilen yeri bağışlamış ve sonradan onun mezarı üzerine kubbeli bir türbe,
yanına zâviye ve cuma mescidi yaptırmıştı. Bursa'nın Gürsu ilçesine bağlı Babasultan
Köyü'nde bulunan külliye, cami, tekke, türbe ve hamamdan meydana gelmektedir.
Külliyenin gelir kaynakları arasında civardaki bahçeler, kestane ve ceviz
ağaçları, külliyenin bünyesindeki hamam, aynı mevkide yer aldığı anlaşılan,
ancak günümüze ulaşmayan değirmenle Bursa'da üç dükkân bulunuyordu.
BURSA
Bursa Osmanlı
devletinin ilk şehir başkentidir. Osmanlı gerek beylik gerekse devletleşme
aşamasında birden fazla başkenti olan bir devletti. (Karacahisar, Söğüt,
Bilecik, Yenişehir, Bursa, Dimetoka, Edirne) Bursa 1330’lu yıllarda uzun bir
muhasaranın ardından teslim olarak, kan dökülmeden Osmanlı hakimiyetine geçti.
Testlim müzakeresini Abdullah Mihal Gazi (Köse Mihal) nin yaptığı rivayet
edilir. 1366 yılında Edirne’nin başkent ilan edilmesiyle devletin Anadolu’daki
başkenti oldu. Rumeli fetihleri sebebiyle sultanlar daha çok Edirne’yi tercih
edince gelişmesi biraz yavaşlasa da Bursa’nın yeri her zaman farklı olmuştur. Bursa, Osmanlı Devleti için her dönemde önemli ticaret
merkezi idi. Osmanlı döneminde ilk han olan Emir Han 1399 yılında Bursa’da
çalışmaya başladı.
Uludağ
Üniversitesinden Mefail Hızlı XVIII yüzyıl başlarında Bursa Vakıfları
başlıklı çalışmasında Osmanlı Devletinin ilk diyebileceğimiz başkenti (Karaca
hisar, Söğüt, Yenişehir, İznik kısa süreli başkentlik yaptı) Bursa’daki vakıflar hakkında bizlere
ayrıntılı bilgiler veriyor: Hızlı’nın yazdığına göre Bursa
üzerinde yaptığı önemli çalışmalarıyla tanınan Kamil Kepecioğlu, “Bursa Kütüğü”
adlı yazma eserinin “Vakıf” maddesinde, özellikle XVIII. yüzyıl başlarında
merkez kazadaki vakıflar hakkında önemli bir liste vermektedir. Bursa Şer’iyye
Sicilleri’nde bulunan 1708 tarihli bir vakıf muhasebe defterine dayanarak,
sadece Bursa merkezindeki vakıfların sayısını 351 olarak nakletmektedir. Bu
sayıya Bursa merkez köylerindeki vakıflar dahil değildir. Bu vakıfların üçte
birine yakın kısmının birkaç fonksiyonu yerine getirdikleri göz önünde
tutulursa, hizmet sayısı 500’lere ulaşmaktadır.
Hızlı’nın (Tepecioğlu’nun yayınladığı listeye
istinaden yaptığı tespite göre) geliri, mahalle sakinlerinin değişik
ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere kurulan ve “Avarız” adı verilen vakıfların
sayısı 117 idi. Bu vakıflar, bazı mahalle ve esnaf teşekküllerinde hastalık
dolayısıyla iş, güç ve kazançtan aciz kalanların giydirilmesine, yedirilip
içirilmesine, tedavilerinin sağlanmasına, sermaye bulamayanlara sermaye
verilmesine, fakirlere ait cenazelerin techiz ve tekfinine, borcunu ödeme
sıkıntısı içinde olanların borçlarının ödenmesine, fakir kızların çeyizlerine,
mahallenin yol, kaldırım, kuyu, suyolları vs. yerlerin tamirlerine sarf olunmak
üzere kurulmuştu.
Bursa’da
ilgili dönemde, daha çok tekkelerde barınan fakir ve yolculara, karınlarını
doyurmak için erzak ve para yardımı yapma amacıyla kurulan “Taamiye”
vakıflarının sayısı 18 idi. Listeden anlaşıldığına göre, Bursa merkezindeki
cami imam ve müezzinlerine nakdî ve aynî yardımlar için 108, külliyeleri
oluşturan yapıların aydınlatılmasında kullanılan mum ve yağ kandili için 6,
şehirdeki bazı mahallelere su getirtmek veya inşa edilen çeşmelerin bakımı ve
tamiri için 16, öldükten sonra kendileri için belirli aralıklarla okunacak
Kur’an ve mevlid için 7, camilerde halkı aydınlatmak ve İslam dini ile ilgili
bilgiler vermek üzere görevlendirilen hatip ve vaizler için 4, bütün bunlardan
başka halka yönelik değişik hizmetler için de 202 vakıf kurulmuş olup Bursa’da
1708’de kurulan vakıfların, toplam sayısı 478 tir.
Tespitlere
göre hemen her mahallede birer avarız vakfının bulunduğu, şehir merkezindeki
mahalle cami ve mescitlerinde görev alan imam, hatip, vâiz ve müezzinlere nakdî
ve aynî yardım sağlamak için vakıflar tesis edildiği, ayrıca mahalle
sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılayan avarız vakıflarının dışında, yine
vatandaşları yakından ilgilendiren, sokaklardaki çeşme ve muslukların tamiri
ile su yollarının bakım ve onarımına ayrılan vakıfların mevcudiyeti de açıkça
anlaşılmaktadır.
BURSA’DA SELÂTÎN İMARETLERİ
Osmanlı sosyal hayatının
en önemli kurumlarından biri olarak vakıflar tarafından finanse edilen ve
sosyal dengenin sağlanmasında önemli hizmetleri olan imaretlere Osmanlı
coğrafyasının tamamında rastlanır. Osmanlı devletinin ilk büyük başkenti
Bursa’da bulunan 5 sultan ve 10 üst düzey devlet erkanının kurmuş olduğu
imaretlerle kentte yaşayan fakir vatandaşlar ile vakıflarda çalışan personelin
ve eğitim almakta olan medrese talebelerinin iâşe imkânları sağlanıyordu.
1.
ORHAN GAZİ İMARETİ
İmaret, ilk Osmanlı
hükümdarı Osman Gazi’nin oğlu Bursa fâtihi Orhan Gazi tarafından
yaptırılmıştır. 1326 yılında fethedilen Bursa’nın, hisar’da sıkışıp kalmasının
mümkün olmayacağını anlayan ve şehri genişletme zarureti hisseden Orhan
Gazi’nin, (Kitab-ı
Cihannümâ’da Neşrî, Bursa Orhan Gazi İmareti’nin konumuna ilişkin bilgi
verirken şu tanıklıkta bulunur: “...Ve Bursa’da yapdurdığı ‘imâret yiri bir
ıssız yiridi-kim, ikindüden sonra âdem varmağa vehm iderdi. Zira Gök-Dere suyı
ol eyyâmda Balık- Pazarı’nda akardı. Ol sebebden dereyi öte yakaya geçmeğe vehm
iderlerdi. Sonradan derenün çaydan yana tarafına At-Pazarı olıcak, hisardan
yana biraz emin oldı...” Mehmed
Neşrî, Neşrî Tarihi (Kitâb-ı Cihannümâ), (haz. F.R.Unat- M.A.Köymen),Ankara
1987, I,187.) kendi adıyla, Ulucaminin
15 metre doğusuna yaptırdığı külliye de camiin yanı sıra medrese, zaviye,
misafirhane, mektep ve imaret/hane de bulunmaktaydı. Orhan Gazi Bursa dışında,
İznik ve Bilecik’te birer imaret yaptırmıştır. Orhan Gazi’nin, imaretin de
içinde bulunduğu külliye ile ilgili 15 varak ve 28 sayfalık vakfiyesinin bir
nüshası tespit edilmiştir.
Orhan Gazi’nin,
Bursa’dakinden önce yaptırdığı İznik İmareti’nin açılışı sırasındaki tavrını
Âşıkpaşazâde şöyle aktarıyor: “İmaretin
kapısı açılıp yemek pişince Orhan Gazi evvelâ kendi mübarek eliyle yemek
dağıttı. Çırağını da ilk gece kendisi yaktı”.
Bursa vakfiyesine göre,
zaviye ve imaretteki ilk görevli kadrosu şu şekildedir; mütevellî, şeyh, imam,
huffaz, nakîb, ferrâş, câbî, hâdim, tabbâh ve bevvâbîn.
Mahkeme sicillerine göre
Orhan Gazi’nin Bursa’daki hayrat eserlerinin envanteri şu şekildedir. Sultan
Orhan Vakfı adı altında kale içinde ve aşağı şehirde şu ünitelerin toplandığı
belirlenmektedir: Hisar içinde kendi adıyla anılan bir türbe, hemen yanı
başında Manastır Medresesi, ayrıca bir hamam, aşağı şehirde ise Orhan Camii,
buna “muttasıl ve mülâsık” imaret, batısında Emir Hanı ve Bıçakçılar Hamamı,
cami avlusunda bir mektep, buna bitişik bir su maksemi ve bir de şadırvan
mevcuttu. Orhan Gazi’nin aşağı şehirdeki külliyesinin bulunduğu mahalle, daha
sonraları bu hayrat eserlerin banisinin adına izafeten Orhaniye ismini
almıştır.
“İmâret-i âmire”
bünyesinde, yemek yenen bir yer (me’kel), fırın, kiler, küçük bir mahzen,
imaret şeyhinin çalışma yeri durumundaki “mücerred” bir sofa ve bir de ahır
bulunmaktaydı. İmaretin hemen karşısında sakıflı ve müstakil inşa edilmiş,
üzeri frenk kiremidiyle döşenmiş bir buğday anbarı yer almaktaydı. İmarette her
gün medresede görev alan akademik ve idari personele olduğu gibi talebelere ve
diğer yoksullara da düzenli yemeklerin verildiğini, özellikle Ramazan ayında
fakirlere pişirilecek yemeklerle ilgili bazı tedbirlerin alındığını
öğreniyoruz. “...sene-i mezbûre Ramazânında
‘imâret-i ‘âmirede fukarâya ta’am tabh olunmak içün yirmi üç bin elli akçelik
zehâir-i mütenevvi‘a iştirâ edüp ‘imâret-i ‘âmire kilârına dâhil edüp fukarâya
ta’âm tabh olunup..”
XIX. yüzyıl başlarında
Bursa’daki medreseler hakkında önemli bilgiler ihtiva eden bir yazma eserde
Orhan Gazi İmareti’nin, kendi medrese öğrencileri ve çalışanları dışında,
şehirdeki diğer medrese personeline her gün kaç fodla (bir tür ekmek) tahsis
ettiği ayrıntılarıyla yer almaktadır. Buna göre, Orhan Gazi İmareti her gün
için İvaz Paşa, Vâiziye ve Esediye medreselerine 4’er adet, Lala Şahin Paşa,
Sarrafiye ve Müftî Ahmed Paşa medreselerine 2’şer adet ve Çendik Medresesi’ne
de 8 adet fodla vermeyi taahhüt etmişti. Öte yandan Sultan Orhan Gazi Vakfı,
kendi müderrisine, tahsis edilen günlük 72 adet fodlanın yanında, her Ramazan
ayında verilen pirinç, bal ve tereyağını da imaret kanalıyla ulaştırıyordu.
Kendi üniteleri dışında
diğer vakıfların çalışanlarına ya da öğrencilerine fodla tahsisatı, Orhan Gazi
Vakfı ve İmaretine has bir uygulama değildi. Aynı şekilde, yüzyıllarca köklü
selâtin vakıfları kabul edilen Yeşil, Muradiye ve Yıldırım gibi vakıfların da
bu tür uygulamalar içinde olduğu bilinmektedir. Ancak bu tür tahsisat aktarımları
sadece mütevellilerin re’ylerine bırakılmamakta, İstanbul’dan konuyla ilgili
bir fermanın gelmesi de beklenmekteydi.