İnsan dünyaya nasıl, ne zaman geleceğini bilmez. Annemiz, babamız, eş-dost-akraba hepsi yüzlerine bakacak bir çift gözün varlığından haberdar. Kendi benliğimizin bile farkında olmayan bizler öleceğimiz zamanı hisseder gibiyiz. Tanrı, insanoğluna ızdırap çektirmek için bu hissi altın tepside sunmuş gibi.
Doğduğumuz zaman herkes var etrafımızda. Meraklı gözlere, minik ellerimize bakıp bizi güldürmek için çabadan çabaya giren bireyler var. Peki öldüğümüzde? İnsan, kendiyle birebir yüzleşiyor adeta. Tek başına bekliyor, kimseye diyemiyor. İçimizde korse gibi kalıp ruhumuzu daraltıyor bu ızdırap. Yalnızlığın da cezbedici bir sempatikliği var. İnsan kalabalıkları bazen yorucu, bazen de ruhu boğan bir uğultu gibi. Önemli olan kendi dengine göre birilerini bulabilmeli kişi. Sahi bu dünyada hiç bana göre bir dost yok mudur?
Doğum kadar ölüm de gerçek maalesef. Her güzel bir şeyin sonu vardır derler. Hatta “yeni başlangıçlara” diye tozlanmış bir söz vardır. Öldükten sonra hangi başlangıca peki? İnsanoğlu korkuyor. Bitmesinden, yok olmaktan, bir gün çalıların kapladığı o mezarlıkta unutulmaktan korkuyor. Ben korkmuyorum. Görünmez birisinin en büyük korkusudur zaten hatırlanmak... Geride bırakacağım enkazdan ötürü korkuyorum. Odamdaki çiçekleri kim sulayacak? Sokağımdaki kediyi her sabah selamlayıp kim karnını doyuracak?
Hayatımda yer alan o üç beş insanı seviyorum. En merak ettiğim şey ise ömrümüzün kullanma tarihi geçtiğinde mezarımda en fazla kim kalacak. Bu soruya bile cevap veremiyorum kendimce. Yalnızlık kötü. Bataklığın içindesin, çırpındıkça batıyorsun ama bir dal uzatanın da yok. Belki kimsenin yardımına muhtaç kalmamak için hallediyoruz içimizde. Sonuçta insanların sağı solu belli olmaz değil mi?
Yalnız olmayı ben seçmedim. Maruz bırakıldım böyle olmaya. Kahve içip sohbetiyle kahkahalara boğacak, üzüldüğümde beni neşelendirecek, kafamda canımı çok sıkan dertlerime ortak olan bir dostum yok maalesef. Çok isterdim hayat denilen bu ömrü tek başıma geçirmemeyi. Kimsen olmayınca her şey anlamsız geliyor. Yediğin yemekten, soluduğun havadan tatmin olamıyor insan. Ben çok neşeli birisiydim. Beni yonttular, törpülediler, susturdular. En az gri binalar kadar sıkıcı yaptılar. Ben de çok isterdim rengarenk olan bahçemde kelebeklerin uçuşmasını... Artık ne ben kaldım ne de kelebeklerim var.