SIRBİSTAN

                                             

Balkan yarımadasında bulunan Sırbistan kuzeyde Macaristan, doğuda Romanya ve Bulgaristan, güneyde Makedonya ve Kosova, güneybatıda Karadağ, batıda Bosna-Hersek ve Hırvatistan ile komşudur. (Kosova hariç). Ülkenin başşehri Belgrad, diğer önemli şehirleri Novi Sad, Niş, Novi Beograd, Zemun, Kragujevac, Çukarica, Leskovac, Palilula ve Subotica’dır.
Bugünkü Sırbistan coğrafyası milâttan sonra I. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu’nun bir parçasını oluşturuyordu.

Osmanlı Dönemi. İlk dönemde Osmanlı vasalı haline gelen Sırp Despotluğu altmış yıl kadar sürdü. Kuzey Sırbistan, Lazar’ın oğlu Stefan Lazareviç (1389-1427) ve Djuradj Branković’in (1427-1456) idaresi altında varlığını sürdürdü. II. Murad Sırbistan’da önemli yerleri ele geçirdi. İstanbul’un fethini takip eden yıllarda Fâtih Sultan Mehmed, Sırbistan’a yönelik akınlarını hızlandırdı. 1459’da Smederevo’nun (Semendire) ele geçirilişiyle Sırp Despotluğu ortadan kaldırıldı ve Sırbistan Osmanlı topraklarına katıldı. Belgrad ise Macarlar’ın idaresi altındaydı ve daha önce II. Murad döneminde (1439) olduğu gibi II. Mehmed tarafından da ele geçirilemedi. 1521’de Belgrad fethedilip Rumeli eyaletine bağlı Semendire sancağına bağlandı ve sancağın merkezi yapıldı.

Osmanlı idaresinin bölgeye istikrar getirdiği ve köylülerin durumunun eskiye oranla iyileştiği tarihçiler arasında genel kabul gören bir görüştür. XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait tahrir kayıtları bölgedeki nüfus artışının en yüksek noktasına ulaştığını gösterir. Özellikle camiler, mektep ve medreselerin inşasıyla bir İslâm şehri görünümü kazanan şehirler Osmanlı dönemi boyunca büyüyerek gelişti.

Sırbistan’da İslâmiyet bölgede Osmanlı egemenliğinin kurulmasıyla yayılmaya başladı.

Osmanlı egemenliğinin kuruluşuyla birlikte bölgede yeni şehirlerin kurulmaya başladığı, eski şehirlerin de gelişme gösterdiği ve tipik bir İslâm şehrine dönüştüğü dikkati çeker. Ekrem Hakkı Ayverdi’nin kayıtlarına göre Osmanlı döneminde Belgrad’da 250 (fakat tahrir kayıtlarına göre bu sayı yetmiş civarındadır, Niş’te yirmi beş, Semendire’de yirmi dört ve Yenipazar’da otuz beş cami ve mescid bulunmaktaydı. Bunların yanında çok sayıda medrese, mektep, tekke, imaret, han, hamam, türbe, saat kulesi, kervansaray, çeşme, sebil, köprü, kale gibi Osmanlı devri eserleri kaydedilmektedir. Bu eserlerin ve özellikle camilerin yalnızca çok azı zamanımıza kadar ulaşabilmiştir. Mehmet Hacısalihoğlu

 



ALACA HİSAR SANCAĞI VAKIFLARI

Yeni fethedilen bölgelerde ilk vakıf eden kimseler sultanlar,beğler, önemli  devlet adamları  ve zengin insanlardı. Bunların arasında çok kadın da vardı. Şeriata göre evli bir kadının kendi serveti üzerinde tasarruf hakkına sahip olması, üst tabakadan kadınlara bir cami ya da medrese yaptırma olanağı veriyordu. Yeni Osmanlı ve Müslüman şehirlerin ve yerlerin oluşturulması ve kalkınması vakıf sistemi tarafından sağlanmıştır.

            XVI. yüzyılın ortalarında İstanbul’daki vakıfların yüzde 37’sini kadınlar kurmuştu. Mimar Sinan ilk camilerinden birini bir kadının tanıdığı olanaklarla inşa etmişti. (Suraiya Faroqhi, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam (Ortaçağdan Yirminci Yüzyıla), İstanbul 2005) Vakıflar sayesinde Alaca Hisar sancağının Orta Çağ merkezleri (özellikle Alaca Hisar ve Leskofçe) bütün oryantal-İslam özellikleri ile birer Osmanlı şehri oldu. Alaca Hisar’da ilk Osmanlı kurumları Osmanlıların ilk idaresinde, 1427-1444 yılları arasında yapılmıştır. Sultan Murad camisi, hamamı ve mahkeme binaları yapılmıştır.1530 yılına kadar iki yeni mescid (Mustafa bin Kulak’ın mescidi ve Mahmud kethüdanın mescidi), bir zaviye (Emîr Mahmud’un zâviyesi) ve bir kervansaray yapılmıştır.

            1536 yılına kadar Alaca Hisar yeni bir mescid (Emîr Mahmud'un mescidi) ve bir mekteb (Hacı Mehmed mektebi )sahibi oldu.1536 yılına kadar nüfus sayısı düşüyordu, ama yine o zamana kadar Alaca Hisar’ın şehirsel yapısı bitirilmiştir. En büyük vakıf Hacı adlı bir kimseye aitti ve o vakıf mescid, mekteb ve kervansaray dan ibaretti. 1570’li yılları son dönem olarak alıyoruz ve o zaman esnasında yeni binalardan sadece Mehmed bin Murad’ın mektebi ve Hacı İbrahim Camisi yapılmıştır. Leskovçe’de en eski ve en önemli vakıf Sultan Bayezid camisiydi. Her Müslüman şehrinde olduğu gibi, caminin civarında ilk Müslüman mahallesi teşkil edildi. Bu vakfın kuruluşuyla Osmanlı Leskofçe’sinin şehirsel çekirdeği tespit edildi.   1530’a kadar Abid Çelebi’nin mescidi ve Hüseyin Ağa’nın hamamı ortaya çıktı ve gelen altı yıl boyunca Mevlana Muhyiddin İskender’in vakfı kurulmuştur. Bu vakıf çok zengindi; mescid, mekteb, kervansaray ve köprüden ibaretti.1536-1570 yılı döneminde Müslüman nüfusunun sayısı çok arttı ve aynı zamanda vakıfların sayısı da büyüdü. Bu dönemde 3 yeni mescid (Hacı Ali voyvodanın mescidi, Mehmed Beğ’in mescidi ve İbadi Çelebi’nin mescidi), bir zaviye Şam baba zâviyesi), bir cami (Yeni cami), bir musalla (Bali Çavuş musallası) ve Leskovçe’nin civarında bulunan Pertate adlı köyde bir cami (Mehmed Beğ bin Mihal camisi ) ve bir hamam yapılmıştır.

            Son dönemde nüfus düşüyor ve buna paralel olarak vakıfların sayısı da düşüyor, daha doğrusu gelecek yıllarda sadece bir cami ve bir mekteb yapılmıştır. Tahrir defterlerine göre Alacahisar’da emlak vakıflarının yanında, sadece nakit sermaye ile de vakıf kurmak mümkündü. Bu tür vakıflar para vakıfları adıyla adlandırılıyorlardı ve kaynaklardan görülüyor ki, Anadolu ve Rumeli Türklerin yoğun oldukları Osmanlı bölgelerinde çok popülerlerdi.

            Alaca Hisar sancağında da aynıydı. Vakfedilen para belirli bir istirbah ile (ribh) (verilen 10 akça için 11,5 veya 12 akça çevirilmeliydi, demek yılda ribh genelde %15-20 arasında değişirdi) kredi olarak borç veriliyordu.  Ribh’ten gelen kardan başka, vakıflar kiraya verilen objelerden ve arazilerden de para alıyorlardı.(hamamlar, hanlar, değirmenler, dükkânlar vb) Bu sermaye vakıfların her günkü masraflarına, görevli olanların maaşlarına, imaretler ve hastahaneler gibi sosyal kurumlara harcanıyordu, ama bazıları vâkıfa veya vakfın çocuklarına da aitti. Alaca Hisar’daki vakıf kurucuları arasında dört kadın vâkıfın da olduğu görülmüştür. AMEDOSKİ Dragana M.S. Araştırmacı, Tarih Enstitüsü, Belgrad, SIRBİSTAN.           

( Sırbistan Alaca Hisar başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 22.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu