KIBRIS

 

Adını en önemli yer altı zenginliklerinden olan bakır madeninden (Lat. cyprum/cuprum) alır. Doğu Akdeniz’in kuzeydoğu köşesinde bulunan ada Türkiye kıyılarından 70 km. kadar açıktadır ve 9251 km2 yüzölçümüne sahiptir.

Kıbrıs coğrafî mevkii, askerî ve ticarî önemi dolayısıyla asırlarca müslümanlarla hıristiyanlar arasında mücadele alanı oldu. Muâviye’nin 28 (648-49) yılında Kıbrıs üzerine düzenlediği sefere ashaptan birçok gönüllünün yanında Ubâde b. Sâmit ile hanımı Ümmü Harâm da katıldı Karaya çıkıldığı sırada Ümmü Harâm bindiği hayvandan düşüp öldü ve burada defnedildi. Hala Sultan Tekkesi adıyla bilinen kabri bugün de ziyaret edilmektedir. 

Memlük sultanı Kayıtbay 1490 yılında yıllık haraç ödenmesi karşılığında Kıbrıs Krallığı’nın Venediği devrini kabul etti.

Venedik, Memlükler’e ödediği haracı 1517’den sonra Osmanlı sultanına ödemeye başladı. Venedik idaresi boyunca Kıbrıs’ı tehdit eden Osmanlılar’ın baskısı 1546’dan sonra daha da arttı ve nihayet II. Selim zamanında ada fethedildi. (1571)

Kıbrıs’ın Osmanlı topraklarına katılması 8 Rebîülâhir 978’de (9 Eylül 1570) Lefkoşe’nin fethiyle başlamış ve 9 Rebîülevvel 979’da (1 Ağustos 1571) Magosa’nın iltihakıyla tamamlanmıştır. Adanın hukuken Osmanlı hâkimiyetine girmesi ise 3 Zilkade 980 (7 Mart 1573) tarihli Osmanlı-Venedik Antlaşması ile mümkün olmuş, bu antlaşmayla Venedik Kıbrıs’ı Osmanlılar’a terketmeyi ve 300.000 duka tazminat ödemeyi kabul etmiştir.

1571 sonrasında adada Türkler’in başlattığı ayaklanmalar da dolaylı olarak kilise ile bağlantılıdır.

Fethin bir sembolü olarak, ilk önce Ayasofya Katedrali, Sultan II. Selim adına tescil edilerek, camiye çevrildi. Burasının giderleri için bir vakıf kuruldu. İlk cuma namazı da 15 Eylül 1570 tarihinde burada kılındı. Lala Mustafa Paşa, camiye bir Kur’an- Kerim ile bir kılıç vakfetti. Adada bundan sonra bir taraftan fetih, bir taraftan da feth edilen yerlerde düzenlemeler sürdü. Nitekim Sultan II. Selim’in Mustafa Paşa’ya gönderdiği 13 Mayıs 1571 tarihli “Kıbrıs’ta feth olunan Baf ve Girne’ye de birer câmi ve hamamın, Baf’a ayrıca kale ve burçların inşa edilmesi emrini”  içeren ferman, işin ne kadar planlı bir şekilde uygulandığını göstermektedir. Kıbrıs’n Osmanlı hakimiyetine geçişinden itibaren Kıbrıs’ta kurulan ilk vakıf Lefkoşa’nın fethinden bir gün sonra “fethinin bir sembolü”olarak Ayasofya Katedrali’nin Sultan II. Selim adına tescil edilerek camiye çevrilmesi, Selimiye Camii'nin giderleri için “dükkânlar, değirmenler, araziler, çiftlikler ve su kaynakları”nın tahsisi ile Mustafa Paşa’nın bu camiye bir Kur’an- Kerim ile bir kılıç vakfetmesi kabul edilebilir. Kıbrıs’ta vakıflaşma Sultan II. Selim’den sonra Kıbrıs fatihi Serdar Lala Mustafa Paşa büyük bir vakıf  kurması ile sürmüştür.

Arşiv kaynaklarına göre takip eden yarım asır içinde burada Kıbrıs beylerbeyi Cafer Paşa bin Abdülmennan, Baf Sancak beyi Mehmed Bey bin Ebubekir, Hümâ bint-i Ali, Refail veled-i Lazari, Hacı Keyvan bin Abdülmennan ve Yusuf Ağa bin Perviz, Ali Beşe ibn-i Abdullah ve Üsküdar’da Çinili Valide Sultan külliye için Sultan I. Ahmed’in hasekisi Kösem Mahpeyker Sultan vakıflar kurmuşlardır. Kayıtlar,Kıbrıs’ta bu geleneğin Osmanlı hakimiyetinden sonra da sürdüğünü göstermektedir.   

           Lala Mustafa Paşa, Kıbrıs’ın fethinden sonra yapılan ilk imar faaliyetleri sürecinde 11 Mayıs 1579 tarihinde Kıbrıs’ta, Lefkoşa, Omorfa, Girinye (Dimetoka),Piskopi, Girince-Kazabifan, Lefke, Magosa, Lefkoşa-Kitriya, Tuzla ve Pendaya’ya yayılan çok büyük bir vakıf kurmuştur. 

Lala Mustafa Paşa, Kıbrıs’ta vakıflarının dışında, Antep, Erzurum ve Ilgın’da birer külliye, Şam’da iki külliye, Kars, Kudüs, Mekke- Medine, Tiflis ve Zile’de de hayrat ve vakıflar kurmuştur. Kâtibi tarihçi Âli’ye göre Lala Mustafa Paşa, Bosna’nın Viegrad kazasının Rudo nahiyesinin Sokoloviç (Şahinoğulları) köyünde doğmuştur. Yavuz Sultan Selim devrinde (1512-1520), ağabeyi Deli Hüsrev Paşa’nın yardımıyla saraya alınmış, altı yıl Kanuni Sultan Süleyman’ın berberbaşılığında bulunduktan sonra sipahi olanlar bölüğüne çıkarılmıştır. Bir süre çaşnigirlik ve mirahur'luk görevlerinde bulunduktan sonra, Sadrazam Rüstem Paşa onu tenzili rütbe ettirip 1544’te önce çaşnigîrliğe sonra Safed sancak beyliğine tayin ederek,  İstanbul’dan uzaklaştırdı.

         Lala Mustafa Paşa Vakfı tarafından giderleri karşılanan dört(4) câmi (veya  mescid),bir(1) Darü’l-Hadis,iki (2) sıbyan mektebi,iki (2) kütüphane,bir dizi (sıra) su kuyusu ve üç (3) çeşme, iki (2)hamam, iki (2) köprü ve bir (1) han kayıtlıdır. Bu hayrât arasında Lefkoşa’daki Ömeriye (Ömerge)Camii Külliyesi orta ölçekli bir külliye olarak tanzim edilmiştir. Ömeriye Külliyesi’nin merkezinde Ömeriye Camii yer almaktadır. Ömeriye Camii müştemilâtına bir sıbyan mektebi (Ömeriye Mektebi),bir kütüphane, bahçesine bir çeşme(şadırvan) ve yanına bir hamam [Ömeriye Hamamı) eklenmiştir. Ömeriye Camii Lefkoşa’da, Selimiye Camii’nden sonra ikinci büyük câmi olarak kayıtlara yansmıştır. Lala Mustafa Paşa vakfına bağlı ikinci câmi, Lefkoşa-İplik Pazarı Câmiidir. Bu cami, bölge esnafının ihtiyacını karşılamak için 1580’li yıllarda yaptırılmıştır. İplik Pazar Camii’nin yakınına bir de Hamam-Kebir (Büyük Hamam)  eklenmiştir. Vakfiyede geçen üçüncü mescid ise Lefkoşa kalesi içinde yer almaktadır. Araştırmacılar bu mescidin, Araplar Camii olabileceği ihtimali üzerinde durmuşlardır. Mustafa Paşa Vakfında kayıtlı dördüncü mescid Magosa’da yer almaktadır. Bu Magosa kalesi fethedildikten sonra kuşatma sırasında askerlerin namazgâh olarak kullandıkları yerde yaptırılan “Akkule Mescidi”dir. Magosa'daki Lala Mustafa Paşa Camii, Sultan II. Selim'in vakıfları arasına yazılmıştır.

            Osmanlı hakimiyetinde kaldığı süre içinde eğitim kurumu olarak 27 Sıbyan Mektebi,6 Müderrislik,10 Kütüphane,2 Tekke(Hala Sultan Tekkesi Lefkoşa yakınlarında Kırklar Tekkesi-Nakşibendi) ve 2 Mevlevi hane (Ahmet Paşa ve Ferhat Paşa Mevlevihaneleri) inşa edilmiş ve vakıflar kanalıyla çalıştırılmıştır.

 

Lefkoşe. 

Lefkoşe’nin fethinden bir yıl sonra (1571) imar faaliyetlerine girişilmiş ve usul olduğu üzere mevcut yapıların uygun şekilde kullanılması yoluna gidilmiştir. 1723 yılında yapılan bir sayıma göre şehirde 4000 hâne, on altı mahalle, iki büyük cami, on dört mescid, üç medrese, dört tekke ve zâviye, beş hamam, otuz bir çeşme ve altı kütüphane mevcuttu.

Lefkoşe’nin merkezinde ve en yüksek tepesinde yer alan Selimiye Camii, Kıbrıs’taki mimari anıtlar içinde önemli bir yere sahiptir.  Osmanlılar’ın Lefkoşe’yi fethettiği 1570’te harap durumda bulunan yapı aynı yıl çeşitli onarımlar ve eklentilerle (iki minare, minber, mihrap) Ayasofya adıyla camiye çevrilmiştir. Bünyesinde bir kütüphane, köşeli bir şadırvanı ve güneybatı köşesinde bir çeşmesi bulunmaktadır.

Selimiye Camii’nin güneyinde XIV. yüzyıla tarihlenen bir bedesten vardır. Bir diğer cami ise şehir merkezinde bulunan katedralden (Saint Catherine katedrali) mihrap, minber ve minare eklenerek camiye dönüştürülmüş olan Haydar Paşa Camii’dir. XIV. yüzyılda Lüzinyanlar zamanında Saint Catherine Katedrali olarak inşa edilen yapıya XVI. yüzyılda mihrap, minber, minare eklenerek camiye dönüştürülmüştür.

Aynı adı taşıyan mahallede yer alan ve Yenicami diye bilinen yapı XIV. yüzyılda Latin kilisesi olarak inşa edilmiş, 1571’de mihrap, minber ve minare eklenmek suretiyle camiye çevrilmiştir. XVIII. yüzyılda içinde define bulunduğu söylentileri üzerine Menteşzâde İsmâil Ağa tarafından yıktırılmış, 20 m. kadar uzağında kesme taştan yeni bir cami yapılmıştır. İkisi camiye bitişik konumda dört adet türbe bulunmaktadır. Bunlar, eski yapıyı yıktıran ve padişah emriyle öldürülen Menteşzâde İsmâil Ağa, oğlu Hasan Ağa, II. Mahmud Kütüphanesi’ndeki kasideyi yazmış olan Kıbrıs müftüsü şair Hasan Hilmi Efendi ve Evkaf müdürü Mûsâ İrfan Bey’e aittir.

Hristiyan yapısı iken XVI. yüzyılda camiye çevrilen bir diğer cami Ömeriye (Ömerge) Camii’dir. Kıbrıs’taki iki şerefeli minareye sahip iki camiden biri olan Ömeriye Camii, 1570’te Lala Mustafa Paşa tarafından camiye çevrilmiş, mihrap, minber, minare eklenmiş ve tamir görmüştür. Adı Hz. Ömer’in adına izâfeten Ömeriye olarak değiştirilmiştir.

Eski bir hıristiyan şapelinden camiye çevrildiği anlaşılan Lâleli Camii 1829 yılında Ali Rûhî Efendi tarafından onarılmış, mihrap, minber ve minare eklenmiştir. Caminin avlusunda Ali Rûhî Efendi tarafından ‘de 1827 inşa edilen Lâleli Çeşmesinin cami avlusuna bakan yönünde üç sivri kemerli niş ve bunların içinde üç çeşme bulunmaktadır. Lefkoşe’nin fetih öncesi dönemine ait son yapı günümüzde Rum kesiminde kalan Araplar Camii’dir. Ortaçağ’da inşa edilen Stavro Misiriku adlı Ortodoks şapelinden XVI. yüzyılda camiye çevrilmiş olup küçük boyutlu bir yapıdır.

Bugün Kıbrıs’ın Rum kesiminde kalan Bayraktar (Şehid Alemdar) Camii, şehrin fethi sırasında (9 Eylül 1570) Lefkoşe Kalesi’nin Costanza burcuna ilk bayrağı diken ve o anda şehid olan adı bilinmeyen bayraktarın anısına fetihten sonra önce türbe, ardından yanına cami inşa edilmiştir.

Kaleiçi’nde İplikpazarı mahallesinde bulunan Turunçlu Camii, inşa kitâbesine göre 1240 (1825) yılında Kıbrıs Valisi Seyyid Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin kuzeydoğu köşesindeki taş minare tek şerefelidir.

Şehrin batı kesiminde yer alan Arap Ahmed Paşa Camii XVI. yüzyılın ikinci yarısı ortalarında inşa edilmiştir. Caminin hazîresinde mevcut mezarlardan ancak sekiz tanesi günümüze ulaşmıştır. Bunlardan biri, dört defa sadrazamlık yapan ve 1913’te vefat eden Kıbrıslı Kâmil Paşa’ya aittir. Diğeri ise Kıbrıs mutasarrıflığında bulunan İshak Paşa’nın mezarıdır.

II. Mahmud devrinde 1820-1824 yılları arasında Ali Paşa adına inşa edilen ve Orduönü Mescidi diye anılan yapı yıkılınca yerine 1902’de bugün Sarayönü Camii denilen yapı inşa edilmiştir. XIX. yüzyıl yapısına ait olması gereken tek şerefeli taş minaresi camiye bitişik durumda değildir.

Sur içindeki İplikpazarı Camii, cümle kapısı üzerindeki kitâbelere göre 1241 (1826) yılında inşa edilmiş, 1899’da Mehmed Sâdık Bey tarafından genişletilmiş ve yenilenmiştir. Kıbrıs’taki, minaresi taş külâhlı iki camiden biri olan yapının doğusunda silindirik gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.

Kıbrıs’ta taş külâhlı minaresi olan diğer yapı Lefkoşe’ye bağlı Minareliköy’deki camidir. Burada da tek şerefeli taş minarenin kapısı harime açılmaktadır.

Yukarı Lefke’de tamamı kesme taştan inşa edilmiş olan Pîrî Paşa (Minareli) Camii 980 (1572) tarihli bir yapıdır. Caminin hazîresinde, 1839’da vefat eden Sadrazam Osman Paşa’nın zengin taş işçiliği gösteren mermer sandukası bulunmaktadır. Hazîredeki ikinci mezar ise Lefke’ye kanallarla su getirtip semtlere dağıtan Veli Ağa’nın 1818’de ölen oğlu Hüseyin Ağa’ya aittir.

Lefke Orta Camii 1904 tarihli, Lefke’nin merkezinde kesme taştan yapılmış, üç sahna ayrılmış tek mekânlı bir yapıdır.

Lefke’nin aşağı kesiminde yer alan, kesme taştan tek mekânlı olarak inşa edilmiş Lefke Aşağı Camii, Lefke Orta Camii’nin özelliklerini hatırlatmaktadır.

Lefkoşe’nin 18 km. batısında Peristerona köyünde bulunan ve inşa tarihi bilinmeyen cami bugün Kıbrıs’ın Rum kesiminde kalmıştır. Yakın zamanda kullanıldığı bilinen yapı günümüzde harap durumdadır.

Lefkoşe’de sekiz adet mescid tesbit edilmiş olup ortak özellikleri minarelerinin olmayışıdır. Bunlardan Akkavuk Mescidi 1902’de kesme taştan yapılmıştır. Mescidin ahşap bir minberi vardır.

Mahmud Paşa Mahallesi Mescidi de denilen Kanlı Mescid 1910 yılına tarihlenmektedir. Günümüze ulaşan kitâbesinden çeşmenin 1910 yılında Muttalibzâde Hacı Hasan Fehmi tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir.

Lefkoşe’nin Baf Kapısı’nın güneydoğu yakınında yer alan ve Rum kesiminde kalan Tabakhâne (Debbâğhâne) Mescidi basit planlı bir yapı olup bir medresesi ve çeşmesi olduğu bilinmektedir. Yine Rum kesiminde kalan Tophâne Mescidi kareye yakın planlıdır ve üç gözlü bir son cemaat yerine sahiptir. Bu mescidlere ek olarak Nevbethâne sokağındaki mescid, eski Latin kilisesi yerine yapılan Tahtakale Mescidi, Tabhâne Mescidi, Basmacılar Mescidi, Dükkânlarönü Mescidi olarak sıralanabilir.

Lefkoşe’de cami ve mescidlerden sonra külliye anlayışı içinde ele alınan tekkeler bulunmaktadır. Girne Kapısı yakınında yer alan Lefkoşe Mevlevîhânesi XVII. yüzyılın başlarında inşa edilmiş, 1934, 1962, 1967 yıllarında onarım görmüş, 1963’te Lefkoşe Türk Etnografya Müzesi haline getirilmiştir.

Ayasofya Camii yakınında bulunan Aziziye Tekkesi, II. Selim zamanında şehid olan Alay müftüsü Aziz Efendi’nin türbesi etrafında tesis edilmiştir.

Lefkoşe’ye bağlı Kırklar köyündeki tekke mescid, türbe ve derviş odalarından oluşmaktadır. Türbe kısmı taştan, diğer kısımları kerpiçten yapılmış olan tekkenin mescidi 1816 tarihli olup diğer kısımlarının inşa tarihi bilinmemektedir.

Lefkoşe’de cami, mescid, tekke gibi yapıların yakınında ve hazîrelerinde yer alanlardan başka tek olarak yapılmış türbeler de bulunmaktadır. Bunlar arasında Mahmud Paşa, Zağra Burcu, Kara Baba, Kaçkaç Dede, Yediler, Kutup Baba (Kurd) türbeleri sayılabilir.

Osmanlı döneminde eğitim kurumları olarak işlevlerini sürdüren medreselerden Lefkoşe’de bulunanlardan birkaçının tesbiti yapılmıştır. Büyük Medrese 1936’da yıkılmıştır. II. Mahmud döneminde kütüphaneyle birlikte inşa edilen bu yapıdan geriye sadece çeşmesi kalmıştır. Kıbrıs Valisi Ali Rûhî Efendi’nin koyduğu kitâbeden, çeşmenin 1828-29 yılında inşa edildiği öğrenilmektedir. 1828-29 yılında Kıbrıs valisi Ali Ruhi Bey tarafından yaptırılan Küçük Medrese tamamen yıkılmış ve önceden yapının içinde olan çeşmesi kalmıştır.  Hacı Münir Efendi ve Sezâi Osman Efendi medreseleri de günümüze ulaşmamıştır.

Lefkoşe çarşısı civarına yayılmış olan pek çok han bulunmaktadır. Selimiye Camii ve çarşı arasında olan Deveciler Hanı, Mısırlı Hanı, Musannif Hanı, Büyük Han’ın yakınındaki Lefke Hanı, Kumarcılar Hanı bunlardandır. Büyük Han, Asmaaltı Meydanı’nın güneybatısında 1570-1572 yıllarında Kıbrıs’ın ilk beylerbeyi Muzaffer Paşa tarafından inşa edilmiş iki katlı bir yapıdır.

Lefkoşe’de kütüphane olarak tasarlanan tek örnek Sultan II. Mahmud Kütüphanesi’dir. Selimiye Camii’nin doğusunda bulunmaktadır.  II. Mahmud burada büyük bir medrese ve bitişiğinde bu kütüphaneyi inşa ettirmiştir. Günümüze yalnız kütüphane ulaşmıştır.

Lefkoşe’de inşa edilen beş hamamdan günümüze ulaşamayanları Korkut Hamamı ile Elmaslı Hamam’dır. Günümüze gelebilen Büyük Hamam, Lüzinyan dönemine ait Saint George Kilisesi’nden çevrilmiştir.

Rum kesiminde kalan Ömeriye Hamamı plan itibariyle Büyük Hamam’a benzemektedir. Emîr Hamamı kadınlar için kullanılan küçük bir yapıdır. Bunların dışında Asmaaltı ile Abdi Çavuş sokağı ve Ay Kesiano’da bulunan hamamlar 1970’lerden sonra farklı işlevlerde kullanılmıştır.

Kıbrıs’ta fetihten önce halkın yararlandığı çeşmelerin bulunduğuna dair bilgi yoktur. İçme suyu ihtiyacı kuyular ve sarnıçlardan karşılanıyordu. Lefkoşe’de inşa edilen çeşmelerin bazısı günümüze kadar gelmemiş olup mevcut durumdakilerin pek azı kullanılır Lefkoşe’de on bir çeşme hakkında bilgi mevcuttur. Sur içinde Zehra sokağının Tanzimat sokağıyla birleştiği alanda bulunan Zehrî Çeşmesi, Gotik özellikler gösteren Atatürk Meydanı Çeşmesi, Mevlevî tekke sokağında Müftü Berberzade Hacı Mustafa tarafından yaptırılan (1793) çeşme,   Kitâbesinden 1828-29 yılında Vali Ali Rûhî Efendi tarafından yaptırıldığı anlaşılan Kuruçeşme Eskisaray sokağında olup haznesizdir. Ayrıca Lefkoşe’ye bağlı Gaziköy’ün girişinde kesme taştan inşa edilmiş, Ârif Paşa Çiftliği’nin su ihtiyacını karşılayan su kemeri mevcuttur.

 

Magosa. 

Şehrin merkezinde çarşı içinde bulunan Lala Mustafa Paşa Camii kiliseden çevrilmiştir. Lefkoşe’deki Selimiye Camii’nden (Saint Sophia Katedrali) daha sağlam durumdadır. Fetihten sonra Kıbrıs Beylerbeyi Sinan Paşa’nın emriyle mihrap, minber ve minare eklenmek suretiyle camiye çevrilerek Magosa Ayasofyası adıyla anılmaya başlanmıştır. 1954’e kadar bu şekilde anılan caminin adı, Kıbrıs fâtihi Lala Mustafa Paşa’ya izâfeten Lala Mustafa Paşa olarak değiştirilmiştir. Avlusunda iki türbe bulunur.

I. Peter zamanında Magosalı tüccar Simon Nastrono tarafından 1358-1360 yıllarında Saint Peter ve Saint Paul Kilisesi olarak gotik üslûbunda inşa edilen kiliseyi fetihten sonra Sinan Paşa camiye çevirmiştir. Buğday Camii diye de anılan yapı İngilizler zamanında tahıl deposu işlevi görmüştür. Caminin güney tarafındaki avluda Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin mütevazi mezarı bulunmaktadır. Yanındaki mezar ise 1715’te ölen yeniçeri Mehmed Efendi’ye aittir.

Tabakhâne Camii XVI. yüzyılda yapılmış adı bilinmeyen bir kiliseden çevrilmiştir. 

Mustafa Paşa Camii ise eski Stavros Kilisesi’nden camiye çevrilen bir yapıdır. Magosa’ya bağlı Sazlıköy’de bulunan Sazlıköy (Livadya) Camii kesme taştan inşa edilmiş olup enine dikdörtgen planlıdır.

Magosa’ya bağlı Mehmetçik köyündeki Mehmetçik (Galatya) Camii kesme taştan yapılmış kare planlı bir yapıdır. Kuzeybatıda yer alan minaresi sarı kesme taştan yapılmış, geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir.

Akkule Mescidi, Magosa surlarının kara kapısı geçidinin şehre bakan tarafında olup kesme taştan yapılmıştır. Kitâbesi 1028 (1619) tarihlidir.

Akkule Kapısı’nın karşısındaki eski Türk mezarlığında bulunan Kutub Osman Tekkesi 1739’da kesme taştan inşa edilmiştir. 1824’te Seyyid Mehmed Ağa’nın yeniden inşa ettiği türbeye bir mescid ve tarikat mensuplarının ikameti için bazı odalar eklenmiştir.

Magosa’nın fethi sırasında şehid olan Kilis sancak beyi Canbolat Bey adına inşa edilen türbe demir parmaklıklarla çevrilidir. Magosa girişindeki eski Türk mezarlığında yer alan Üç Türbe Lefkoşe kapısı dışında bulunur.

Şehirdeki medreselerden sadece biri günümüze ulaşmıştır. Bu yapı Nâmık Kemal Meydanı’nın doğusunda bulunur.

Magosa’da iki hamam bulunmaktaydı. Bunlardan Câfer Paşa Hamamı, Nâmık Kemal Meydanı’nın kuzeybatı ucunda Lüzinyan dönemine ait Saint Fransis Kilisesi’nin avlusuna yapılmıştır.

Sur içinde, Akkule yönünden girişte Diocare tabyası karşısında yer alan Kızıl Hamam kesme taştan yapılmıştır ve günümüze sadece kalıntıları ulaşmıştır.

Kıbrıs Beylerbeyi Câfer Paşa evkafından olan Kertikli Hamam İkiz Kiliseler’in doğu tarafındadır ve dört büyük, iki küçük kubbeli mekândan oluşmaktadır.

Magosa’daki çeşmeler içinde en eskisi olan Câfer Paşa Çeşmesi kesme taştan inşa edilmiş klasik bir Osmanlı yapısıdır.

 

Girne. 

Câfer Paşa (Ağa Câfer Paşa) Camii, Kıbrıs Beylerbeyi Câfer Paşa tarafından XVI. yüzyılda kesme taştan inşa edilmiş olup enine dikdörtgen planlıdır ve tek şerefeli minareye sahiptir.

Yazıcızâde Camii, Yazıcızâde sokağında XX. yüzyılda kesme taştan yapılmıştır. Bânisi olan Yazıcızâde’nin kimliği bilinmemektedir, fakat yapı Kazafanalı Fehim Bey tarafından yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.

Seyyid Mehmed Ağa Camii diye de anılan Lapta Yukarı Camii dikdörtgen planlı, doğu-batı yönünde uzanan bir yapıdır. XVII. yüzyılın ortalarında inşa edildiği sanılmaktadır.

Lapta Aşağı Camii, Hacı Ömer Camii ve Haydarpaşazâde Mehmed Bey Camii olarak da bilinir.

Ozanköy (Kazafana) Camii kesme taştan yapılmış, doğu-batı yönünde uzanan, enine dikdörtgen planlı bir yapıdır.

Karşıyaka (Vasilya) Camii, Girne’ye bağlı Karşıyaka köyünde bir tepe üzerinde olup okuluyla birlikte kesme taştan, Hoca Osman Dede Efendi tarafından yapılmıştır.

Deniz kıyısında kayalık bir araziye inşa edilen iki katlı bir yapı Hz. Ömer’in adına izâfeten yapılmış bir makam türbesidir. Adanın fethi üzerine buraya bir türbeyle mescid inşa edilmiştir.

Câfer Paşa Camii’nin güneydoğu köşesi yakınında bulunan, düzgün kesme taştan yapılmış Hasan Kavîzâde Hüseyin Efendi Çeşmesi 1841 tarihlidir. Emin Efendi Çeşmesi, Saint Andrew’s Kilisesi’nin arkasında yer almaktadır. Girne Kalesi arkasındaki çeşme ise kare planlı, düzgün kesme taştan yapılmış ve yakın tarihlerde yenilenmiştir.

 

Limasol

 Kalenin içinde 1318 (1900-1901) tarihli Hasan Ağa Mescidi bulunmaktadır. Limasol Ulucamii kesme taştan yapılmış iki bölümlü bir yapıdır. 1829-30 yılında Mestan Ağa tarafından inşa ettirilen yapı 1906’da yenilenmiştir. Köprülü İbrâhim Ağa’nın yaptırdığı Dere Camii 1825 tarihli olup 1895 yılında onarım görmüştür. Hazîresinde Süleyman Paşa’nın 1860 tarihli mezarı bulunmaktadır.

Arnavut Mescidi Osmanlı dönemine ait bir yapı olup minaresi 1900-1910 yılları arasında inşa edilmiştir. Avlusundaki dört sütuna oturan tonozlu bir çeşme vardı. Limasol’daki bir başka çeşme, kitâbesinden 1604 yılında inşa edildiği anlaşılan Ay Theklis sokağındadır.

Şehirdeki Büyük Hamam kitâbesinden anlaşıldığı üzere 1883’te el-Hâc Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmıştır. Bu zatın mezarı Arnavut Mescidi’nin avlusunda bulunmaktadır.  Pîrî Ali Dede Türbesi, kitâbesi Rumlar tarafından sökülüp alındığı için inşa tarihi bilinmeyen bir yapıdır.

 

Larnaka

Larnaka’daki en büyük cami olan Ulucami 1837’de Seyyid el-Hâc Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Tek şerefeli ve silindir gövdeli, barok üslûbunda minare kuzeybatı köşede yer alır. Avlunun kuzeybatısında 1748 yılında Şeyhülharem el-Hâc Ebûbekir Paşa’nın yaptırdığı sekizgen planlı bir çeşme yer almaktadır.

Seyyid Ahmed Camii, Kıbrıs Muhassılı Ahmed Ağa tarafından 1835-36 yılında inşa ettirilmiştir. Yapının minaresi kuzeybatıdadır.

Tuzla Camii önünde yer alan 1740 tarihli Hacı Hamid Bey Çeşmesi, başka örnekleri de olduğu bilindiği halde bugün tek örnek olarak kalmıştır.

Lefkoşe-Larnaka yolu üzerinde Dali köyünde bulunan caminin kitâbesinde ilk yapım tarihinin 1839 olduğu, ancak 1862-63’te Âli Paşa’nın sadrazamlığı zamanında Kıbrıs mutasarrıfı olan şair Ziyâ Paşa tarafından Sultan Abdülaziz adına ihya edildiği belirtilmektedir.

Larnaka’nın güneyinde Tuz gölü yakınında düzgün kesme taştan yapılmış olan Hala Sultan Tekkesi müslümanlar tarafından kutsal sayılmaktadır. Külliye, Hz. Osman döneminde Kıbrıs kuşatmasına katılan Hz. Muhammed’in sütteyzesi Ümmü Harâm bint Milhân’ın şehid düştüğü yerde yapılan cami, şadırvan, türbe, hazîre ve tekkeden oluşmaktadır.

Cami ve türbe bölümlerinden oluşan düzgün kesme taştan yapılmış Zuhûrî Tekkesi’nin yapım tarihi kesin biçimde bilinmemekle beraber geç bir döneme ait olduğu sanılmaktadır. Aynı mekânı paylaşan türbe ve cami biri büyük, diğeri küçük iki kubbe ile örtülüdür.  

Evkafa ait bir arsa üzerinde bulunan Türâbî Tekkesi 1960’lardaki çatışmalar sonucunda yıkılmıştır. Arka bahçede yer alan türbe ise bakımsızlıktan toprakla dolmuştur. Kırklar Türbesi Lefkoşe yolu üzerindedir.

Ebu Bekir Paşa vakfı için sonraki bölüme bakınız.

 

Baf

Baf Ulucamii (Câmi-i Kebîr), eski bir Bizans şapelinden Mehmed Bey Ebûbekir tarafından 1590’da camiye çevrilmiştir. Arkasındaki düzgün kesme taştan 1592 tarihli hamam uzun süre müze olarak kullanılmıştır. Yapım tarihiyle ilgili bilgi bulunmayan Musallâ Tepesi Camii de harap durumdadır.

Hasan Ağa Tekkesi, Aşağı Baf’ta bulunan mescid ve türbe bölümlerinden oluşan bir külliyedir. Türbede Hacı Mehmed Baba’nın mezarı yer almaktadır. Tekkenin yanında XVII. yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilen Hasan Ağa Tekkesi Hamamı bulunmaktadır. Harap durumdaki hamam Osmanlı dönemi hamamlarıyla benzerlik gösterir. Aşağı Baf’ta yer alan Osmanlı Çeşmesi, düzgün kesme taşlardan sivri kemerli ve sade olarak inşa edilmiştir. Kitâbesi sökülmüş olduğundan yapım tarihi bilinmemektedir. Osmanlı Çeşmesi yakınındaki hamamın 1570-1580 yıllarında inşa edildiği sanılmaktadır. CEVAT RÜŞTÜ GÜRSOY IŞIN DEMİRKENT KEMAL ÇİÇEK HALİL FİKRET ALASYA EBRU KARAKAYA

 

 

 

                                          EBU BEKİR PAŞA VAKFI 

300 yılı aşkın bir süre Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olan Kıbrıs'ta da imar ve ihya geleneği sürdürülmüştür. Bu sayede meydana geti­ rilen eserlere adanın her yanında adım başında rastlanmaktadır. Bunlar arasında Bekir Paşa (Ebu-Bekir Paşa) vakıf eserleri önemli bir yer tutar.

1746 yılında Kıbrıs'a Muhassıl olarak atanan Ebu-Bekir, ya da yaygın adıyla, Bekir Paşa, adada ilk ayak bastığı Larnaka'da su bulunmadığını, bu sahil kasabasında halkın suyu iki saatlik yoldan taşıdıklarını büyük bir üzüntü ile görür ve en kısa zamanda bu duruma bir çare bulmaya, Larnaka'lıları bu zahmetten kurtarmaya karar verir.

Bekir Paşa, başkent Lefkoşa'ya vardığında da en az Larnaka’daki kadar üzücü bir durumla karşılaşır. Sarayönünde cami avlusundaki okul adeta harabe halinde olduğu için kullanılamamaktadır. Paşa okulun derhal onarılmasını emreder. Bina hemen yeniden yapılır. Tamirat yapılırken bir yandan da cami avlusuna helalar yaptırtır, banklar koydurur ve avlu çevresine 23 dükkan inşa ettirir. Bu işler tamamlandıktan sonra Paşa, Larnaka halkını susuzluktan kurtarma  çalışmalarına  baş­ lar. Bu, Lefkoşa'dakinden çok daha büyük ve ondan kat kat zor bir iştir. Kasabadan dört mil uzaktaki Arpera köyünde birçok kuyular kazılmasını, yöredeki pınarlardan suların bir mecraya sokularak kasabaya iletilmesini gerektirmektedir. Paşa bütün bunların bilinciyle projesini gerçekleştirecektir. Pınarların yanlarına un değirmenleri yaptırır. Suyun iletileceği yol boyunca dut ve diğer meyve fidanlıkları ve bağlar meydana getirir. Bu arada suyu şehre ulaştıracak olan üç büyük köprüyü destekleyecek kemerler inşa edilir. Köprülerden biri 50, diğeri13 ve üçüncüsü 31 kemer üzerine oturtulacaktır. Toplam 93 kemerin desteklediği köprülerin yapılması için harcanan 50,000 kuruştan fazla, yaklaşık 2,400 sterlin, (5l Lefkoşa'daki okulun onarımı ve dükkanların yapımı masrafları gibi, Bekir Paşa'nın kesesinden çıkar.

Bekir Paşa Su Kemerleri diye bilinen ve Larnaka'ya deniz yolu ile gelen ziyaretçi in gözüne ilk çarpan su kemerleri bir anıt niteliğindedir ve atalarımızın din, ırk ayrımı gözetmek­ sizin halka hizmet aşkı ile çalıştıklarını yüzyıllardan beri belgelemektedir.

Bekir Paşa, Hicri 12 Rebiulevvel l161 (Miladi 24 Şubat 1748) günü Lefkoşa'da bir Meclis toplar ve gerek Lefkoşa'daki dükkanları, gerek Larnaka'­ daki Su Kemerlerini, un değirmenlerini, meyva bahçelerini, bağları kapsayan bir vakıf kurar.

   Bıraktığı vakıf eserleriyle halka hizmet aşkının en güzel örneklerini veren Bekir Paşa'yı yabancılar da hayırla anmaktadırlar. (Sir George Hill: "Su Kemerleri, adada Türkler tarafından meydana getirilen bayındırlık eserlerinin belki en önemlisidir'  1751-59 yıllarında İngiltere konsolosu Alexander Drummond: "Bekir Paşa'yı şanına layık bir şekilde anmak için bu yaşlı beyefendinin hamiyetine,   halka hizmet aşkına bir misal vermeliyim: 1747 yılında adanın Paşası iken Larnaka halkına, Tuzlaya ve gemicilere su sağlamak 'için Arpera ırmağından ve yöre­ deki pınarlardan borularla su getirmek gibi asil bir projeyi gerçekleştirdi. Büyük bir insanın yapabileceği büyük bir iş! Ve bu _büyük ona her halde 50,000 kuruşa, yani 6,200 sterline mal olmuştur.” Sir Harry Charles Luke: "Bekir Paşa'nın, Su kemerleri ve dükkanlar Vakfiyesi; Koca Bekir Paşa diye de anılan bu şerefli Paşa'nın umum halka hizmet aşkının güzel bir örneğidir. Bu büyük Paşa hala şükranla anılmaktadır''

Ebu Bekir Paşa’nın Larnaka’da yaptırdığı su köprülerinin 194 yıl boyunca faal olduğunu,274 yıldır ayakta durduğunu internetteki bir haberden öğreniyoruz. Voice Of The Island Temmuz 11, 2018 Tunay Mertekçi 273 yıldır ayakta, Beria Remzi ÖZORAN Vakıflar Dergisi.

( Kıbrıs başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 24.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu