Kapı Meselesi
16 Aralık 2025
H. Çiğdem Deniz
Aynı çatı altında iki oda vardı.
Duvarları aynı renge boyalıydı, kapıları aynı koridora açılıyordu.
Ama bir odanın ışığı hep açıktı; ötekinin lambası, sanki tasarruf tedbiri gibi, yarı yarıya yanıyordu.
İlk odadakiler her akşam gelip rahatça oturuyor, sandalyelerini çekiyor, seslerini yükseltiyorlardı.
Kimse onlardan “katkı payı” istemiyordu; zaten burası herkesindi, öyle değil miydi?
Diğer odadakiler ise kapıdan girerken önce ceplerini yokluyordu.
Aynı şarkıları söylüyor, aynı duvarlara bakıyor, aynı çatının altında nefes alıyorlardı ama
onlara her gelişte küçük bir bedel hatırlatılıyordu.
“Bu düzen böyle,” deniyordu.
Neden böyle olduğu ise kimse tarafından açıklanmıyordu.
Zamanla mesele para olmaktan çıktı.
İnsan, kendisine biçilen yerin farkına varıyor çünkü.
Bir masaya sürekli kenardan sandalye çekiliyorsa,
oraya ait olup olmadığı sorusu insanın içini kemiriyor.
Üstelik bu fark, yüksek sesle dile getirilmiyordu.
Belki bilenler vardı, belki görüp de görmemeyi seçenler.
Ama sessizlik, en net tavırdı zaten.
Bir gün, içlerinden biri bu konuyu konuşmak üzere diğer odaya gitti.
Kapıyı çalmadı; çünkü zaten aynı evdeydiler.
Yine de kapıdan girerken, sanki bir sınırı aşıyormuş gibi duraksadı.
Söyledikleri suçlayıcı değildi.
Ne bağırdı ne hesap sordu.
Sadece, aynı çatı altında neden farklı muamele gördüklerini anlamak istedi.
“Belki bir yanlışlık vardır,” dedi içinden,
“Belki farkında değillerdir.”
Odada kısa bir sessizlik oldu.
Sonra konu yumuşakça başka bir yere çekildi.
Düzenin gereklerinden, alışkanlıklardan, öteden beri böyle geldiğinden söz edildi.
Kimse açıkça “haksızsınız” demedi,
ama kimse “haklısınız” da demedi.
Konuşma bittiğinde kapı yine kapandı.
Koridor aynıydı.
Odalar yine yan yanaydı.
Ama artık herkes biliyordu ki mesele konuşulmuş,
ve özellikle konuşulmamıştı.
Kapı oradaydı.
Yerini göstermişlerdi zaten.
İnsan bazen bir kapının varlığını, açık olmasından değil,
ona bakmasının beklenmesinden anlıyor.
Gitmek mi gerekiyordu.
Kalmak da öylece kalmak değildi artık.
Çünkü kalınca, insan biraz eksik sayıldığını kabullenmiş gibi hissediyor.
Gitmekse, her şeyi yarım bırakmak gibi.
Mesele kapı değil.
Mesele, içerideyken bile kendini dışarıda hissetmek.
Bunu adlandıramadıkları sürece,
hangi odada olduklarınında pek bir anlamı yok.
Ben şimdilik buraya not düşüyorum.
Karar vermeleri için değil,
unutmamaları için.