Manevi bir gıda olan zikrullah kalbin cilası, dilin dermanı, gözün nuru, gönlün süruru, dünya ve ahiret yurdunun tek saadet yoludur.
Manevi bir şifadır zikrullah. Gaflete dalıp şirk ve küfür bataklığına düşenler, kalbini haset, kin, gadap, cimrilik, şehvet ve şöhret gibi maddi ve manevi yönden hayatın nurunu söndüren huylarla bezeyenler ancak zikrullah ile ıslah olup kurtuluşa ererler.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de “Gerçek mü’minler o kimselerdir ki, onların kalpleri ancak ALLAH (cc)’ın zikri ile tatmin olmuştur. Dikkat edin! Kalpler ancak ALLAH (cc)’ın zikri ile tatmin olurlar.”(Rad-28) buyurmuş ve bu hakikati dile getirmiştir.
Cenab-ı Hak ayet-i kerimede, kararıp kasvete duçar olan kalpler ile inançsızlık denizine düşüp buhranlar geçiren ruhların kurtuluş ümidinin ancak zikrullah olduğunu açıkça ifade etmiş ve bizleri uyarmıştır.
Gaflet ve günah cihetinden kalplere arız olan manevi hastalıkların tek şifasıdır zikrullah.
Gerek Kur’an-ı Kerim’de ve gerekse hadis-i şeriflerde defalarca zikredilip ısrarla üzerinde durulan zikrullah İslam dil ve lügatinde; “ALLAH (cc)’ı anmak, onu tesbih, tehlil, tahmid ve tekbir etmek” anlamına gelir.
ALLAH (cc) Resulünün ifadeleriyle “dilde hafif, mizanda ağır” olan zikrullah, ALLAH (cc) indinde amellerin en üstünü ve en faziletlisidir.
Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz ALLAH (cc)’ın zikri (namaz) her şeyden büyüktür.”(Ankebut-45) buyurmuş ve efdal-i amal’in zikrullah (namaz) olduğunu belirtmiştir. Namaz dinimizde “mü’minin miracı” sayılmış ve ALLAH (cc)’ı zikir konusunda en büyük ibadet olduğu belirtilmiştir.
Bir sahabenin“Hangi amel daha hayırlıdır?” diye sorması üzerine Rasulallah (sav): “Dilin aziz ve celil olan ALLAH (cc)’ı zikrederken ölmendir.” buyurmuşlardır.
Sevgili Peygamberimiz (sav) bizim için en güzel örnektir. Dünya ve ahiret saadeti için gerekli olan her şeyi onda bulabiliriz.
Bir defasında Hz. Peygamber (sav):“İnsanoğlu kendisini ALLAH (cc)’ın azabından kurtarmak için zikrullahtan daha ziyade bir amel işlememiştir.” buyurunca oradakiler.
“ALLAH (cc) yolunda cihad etmek de mi bu dereceyi tutmaz ya Rasulallah?” diye sordular. Rasulallah (sav) cevaben:
“Evet, ALLAH (cc) yolunda cihad etmek de bu dereceyi tutmaz. Ancak kılıcın kırılıncaya kadar vuruşup üç kılıç eskitirsen bu dereceyi elde etmiş olursun.” buyurdular.
ALLAH(cc)’I NİÇİN ZİKRETMELİYİZ?
ALLAH (cc)’ın kendisinin çok zikredilmesini istediği için.
ALLAH (cc)'ı anmak ( namaz ) en büyük ibadet olduğu için.
“Siz beni anarsanız ben de sizi anarım " buyurduğu için.
ALLAH (cc) ve melekler peygamberimizi sevgi ile andığı için.
Yer, gök ve arasındakilerin zikir korosuna katılmak için.
Gökler gürleyerek hamd ile melekler de korkarak zikrettiği için.
Kalpler ancak zikirle tatmin olup huzur bulacağı için.
Zikredenlere bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlandığı için.
Gece zikri ve ibadeti kalıcı bir etki bıraktığı ve manevi bir feyz verdiği için.
Seher vaktinde de güne diri başlamak ve kusurlara karşı tedbirli olmak için.
Bir mücadele ve savaş esnasında sıkıntıdan kurtulmak ve manevi yardım almak için.
Sıkıntılı ve stresli bir hayata düşmemek için.
Şeytanın bize musallat olup bizi saptırmaması için zikretmeliyiz.
Her peygamber, ümmetine kendisini hatırlatacak bir miras mutlaka bırakmıştır. Peygamber efendimizin ümmetine bıraktığı miras ise şüphesiz ki zikrullahtır. İnsanı hal’den hal’e koyup marifete eriştiren, Hak katında ve halk arasında muteber kılan, ebedi mutluluğun tek kaynağı olan zikrullahtır o miras.
Büyük ravi ve büyük sahabe Ebu Hüreyre (ra) bir gün halkı sokak ortasında oturmuş, kendi hallerinde bekler vaziyette görünce der ki:
“Burada boşu boşuna ne bekleyip duruyorsunuz. Mescide koşun Orada ALLAH (cc) Resulünün mirası dağıtılıyor. Koşup sizde payınızı alın.”
Bunu duyan halk hemen mescide koşar. Ama orada böyle gözle görünür bir şey olmadığını görünce tekrar Ebu Hüreyre’ye gelerek:
“Biz orada öyle bir şey görmedik.” dediler. Büyük sahabe Ebu Hüreyre (ra):
“Peki, sizin gördüğünüz şey nedir?” diye sordu. Onlar:
“Ashab’dan bir kısmı oturmuş Kur’an okuyor, bir kısmı da ALLAH (cc)’ı zikrediyorlar.” cevabını alınca:
“İşte ALLAH (cc) Resulünün mirası da bunlardır.” buyurdu.
Hadis-i şerifte Peygamber (sav):
“Cennet bahçelerinde eğlenmek isteyenler ALLAH (cc)’ı çok zikretsinler.”(Buhari) buyurmuştur. Yine hadis-i şerifte:
“ALLAH (cc) indinde derecesi en yüksek olanlar ALLAH (cc)’ı çokça ve ihlâsla zikredenlerdir.” (Buhari) buyurmuş ve zikrullah ile çokça meşgul olup vaktimizi boşa geçirmememizi tavsiye etmiştir.
Adalet güneşi Hz. Ömer (ra) oturup gıybet ederek vakitlerini boşa geçirenlere hitaben: “İnsanlardan bahsetmek suretiyle kendinizi yormayınız. Çünkü onlardan bahsetmek gıybet olduğu için beladır. Sizler daima ALLAH (cc)’ı zikrediniz.” buyurmuş ve insanları uyarmıştır.
Zikrullah kalbin maddi ve manevi kirlerden arınıp gafletten kurtulmasını sağlar. Kalbin insan hayatındaki önemi çok büyüktür. Çünkü kalp bütün amellerin hareket merkezidir. Kalbin iyi ya da kötü oluşu amellere akseder. Kalp gaflette olursa, gaflet amele, amel de sahibine aksedeceğinden sonu ALLAH (cc) muhafaza hüsranla biter. Ama kalp safa’da bulunup uyanık olursa o zaman kalbe nur-u ilahi tecelli edeceğinden hem kalbi hem de sahibini necata yani kurtuluşa sevk eder ki bu da ancak zikrullah ile mümkün olur.
Peygamber Efendimiz(sav) bir hadis-i şeriflerinde:
“Dikkat ediniz. Cesedin içerisinde bir et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün ceset iyi olur. O kötü olursa bütün ceset kötü olur. Dikkat ediniz. İşte o kalptir.”(Buhari ve Müslim) buyurmuş ve bizleri uyarmıştır.
Kalplerin kararıp kasvete düçar olması Rahmani hislerden uzaklaşıp, şeytani ve nefsanî arzulara yakınlaşması neticesinde oluyorsa, yeniden temizlenip Rahmani his ve düşüncelere kavuşması da elbette ki zikrullah ile olacaktır. Zira zikrullah düşüncenin olgunlaşmasını sağlar. Zikrullah düşüncenin İslamileşmesini sağlar. Zikrullah kalbin nurlanıp kalp gözünün açılmasını sağlar.
Belirttiğimiz gibi amellerin en üstünü ve en kolayı zikrullahtır. Bu sebeple zikri terk etmek ya da azaltmak münafıklık alameti olarak görülmüş ve kesinlikle reddedilmiştir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de münafıkları zemmetmek üzere:
“Yazıklar olsun o kimselere ki, ALLAH (cc)’ı az zikrettiklerinden dolayı kalpleri kararıp kasvete düçar olmuştur.”(Zümer-22), yine ayet-i kerimede:
“Onlar ALLAH (cc)’ı pek az zikrederler.”(Nisa-142) buyurmaktadır.
Zikrullah fert olarak yapılabildiği gibi cemaat olarak da yapılabilir. Ulemedan bir kısmı ferdî zikri tavsiye etmiş, bir kısmı da cemaatle yapılan zikrin daha efdal olduğunu söylemiştir. Ferdî zikrin kendine has üstün yönleri olduğu gibi cemaatle yapılan zikrin de kendine ait üstün yanları vardır. Her ikisine de işaret eden ayet-i kerime ve hadis-i şerifler vardır. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
“Rabbini gönlünden, korkarak içinden hafif bir sesle sabah ve akşam zikret. Sakın gafillerden olma.”(A’raf-206) buyurmuş ve kulunun kendisini gizli gizli zikretmesini emir ve tavsiye etmiştir.
Hazret-i Peygamber(sav) efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde:
“Yedi sınıf insan vardır ki, ALLAH (cc)’u Teâlâ hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde onları kendi rahmetiyle gölgelendirecektir. Onlardan birisi de, kimsenin olmadığı yerde ALLAH (cc)’ı zikredip, ALLAH (cc) korkusundan gözleri yaşaran kimsedir.”(Buhari) buyurmuş ve fert olarak yapılan zikrin faziletine işaret etmiştir.
Hadis-i Kutsi’de Cenab-ı Hak:
“Kulum beni kendi nefsinde zikrederse, ben de onu kendi nefsimde zikrederim. Kulum beni bir cemaat içerisinde zikrederse, ben de kulumu içerisinde bulunduğu bir cemaatten daha hayırlı bir cemaat içerisinde zikrederim.”buyurmuştur.
Zikrullah, insanın manevi sahada ilerleyip mertebeler kat ederek olgunlaşmasını sağlar. Zikrullaha devam etmek bir insana velilik payesinin verilmesinde en büyük sebeptir. Hem bütün iyi huyların ana kaynağı da zikrullahtır. Zikrullah ile meşgul olmaktan hacetini istemeyi unutanlar ihtiyaçlarına ziyadesiyle kavuşurlar. Zikrullah rızkı celbeder ve kolaylaştırır.
Rasulullah(sav) efendimiz bir hadis-i şeriflerinde:
“Yalnız ALLAH (cc) rızası için toplanıp da zikredenlere gökten bir münadi şöyle der. Yerinizden mağfiret olunduğunuz halde kalkınız. Muhakkak ki (kul hakkı hariç) sizin günahlarınızı sevaplara çevirdim.”(Buhari ve Müslim) buyurmuş ve zikir meclislerinin önemine işaret etmiştir.