GÖZYAŞI -2

            Baba, gözyaşlarını saklamak için içeri geçince, oturma odasında kalanları karma karışık duygular aldı. Bir sessizlik çöktü odaya. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Herkes derin düşüncelerde… Anne: “Keşke kavak sattı, parası vardır demeseydim. Kavağı sattı satmasına ya kim bilir evin hangi ihtiyacını karşıladı o parayla. Adamcağız, evvel zaman erkeği, aldığını sattığını kimseyle paylaşmıyor ki. Bu ev dönüyor ama hangi parayla, nasıl dönüyor. Şimdi çocuklar gelmiş, masrafın yarısını karşılarsanız, babamızı umreye göndereceğiz diyorlar. Boş bulundum. Bir an heyecana kapılıp, babanızın parası vardır dedim. Ya yok ta çocukların yanında mahcup olmayım diye ağlıyorsa…

 

            Ama belki de sevincinden ağlıyordur canım. Dur bakalım ne olacak? Sabah ola hayır ola…”

 

            Kız: “Nereden söyledim bilmem ki. Oysa kendimi soğukkanlı sanırdım. Hemen karar vermez, önce konunun önünü arkasını iyice araştırırdım. Babamı sevindirelim derken onu üzdüysek kendimi affetmem. Ama içime doğuyor: Sevincinden duygulanmıştır, babam…”

 

            Damat: Şeytan, adama iyi şey söylemez ki, zaten. Böyle durumlarda akla önce olumsuz şeylerin gelmesi bundandır. Olumsuz ihtimaller de daha çok, bayanların aklına gelir, nedense. Vesveseli yaratıklar…  Büyütecek bir durum olduğunu sanmıyorum. Yarın yol hazırlığına başlarız inşallah… Pasaport çıkarılacak, sağlık raporu alınacak, döviz tedarik edilecek, (O günün yasaları normal vatandaşın döviz taşımasını suç sayıyordu.) bir sürü iş. Eve gitsek de yatsak. Bir uykum geldi ki…

 

            Babanın bulunduğu odaya girmeye kimse cesaret edemiyordu. Bir duygu sağanağı altındaki babanın yanına girince kırmak ya da kırılmak ihtimal vardı. Büyük bir mutluluğa tanık oluma olasılığı da ihtimal dâhilindeydi… Ama yine de kimse girmedi o odaya… Anneden izin alan gençler evlerinin yolunu tuttular, acaba iyi mi yaptık kötü mü? Kararsızlığı ile…

 

            Sabah anneden gelen telefon, babanın umre yolculuğuna hazır olduğunu müjdeliyordu. Şimdi hemen hazırlığa başlamalı, süratle. Yapılacak resmi işler belli ve de kolay ama önce, babanın muhtemel yol arkadaşları araştırılmalı, ona iyi, güvenilir arkadaş ya da arkadaşlar bulmalı. Çünkü yolcumuz yaşlı, nazlı, titiz, bunun yanında gurbet tecrübesi de yok denecek kadar az.

 

            Kimi hacılarla ilgili neler duyulmuyor ki. Hac görüntüsüyle kaçakçılık yapanlar mı, arkadaşlarını dolandıran, pirinç pilavı içinde inci kaçıranlar mı, akla gelmeyen daha neler, neler… Eskiden mahallelerde hacca gidenler parmakla gösterilirmiş. İsimlerinin başına bir hacı ismi eklenir, hatta zamanla asıl ismi unutulur,  yalnız hacı ismini kullanılır olurmuş. Öyle ki bu isim yalnız hacıyla sınırlı kalmaz bütün aileye şamil olurmuş. Hacıların ev, hacıların sokak gibi...  

 

            Şükürler olsun korkulan başa gelmedi. Umre görevini yapan baba, sağ salim gitti ve döndü. Arkadaşlarından da memnun, yolculuğundan da… Şimdi artık kendine güveni artmış, yüzüne renk gelmiş, zaten pek konuşmaz ama konuşunca da sıklıkla ve de zevkle Hicaz, Mekke, Medine, Kâbe, Balıklı Göl adlarının geçtiği cümleler kurar olmuş.

 

            Konuyu bilen akraba ve yakınları, “Babanıza karşı yaptığınız görevle hacca gitmiş kadar sevap kazandınız.” Gibi sözlerle kızı ve damadını onurlandırırken onlar, bir büyüklerine karşı yaptıkları mütevazı bir görevin huzurunu duyuyorlarmış.        

 

( Gözyaşı-2 başlıklı yazı RasimCANBOLAT tarafından 15.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu