GÖZYAŞI

           

            Hanım akşam yemeğinde eşine hitaben birden bire:

            -Seni umreye gönderelim mi?

            -Umre de nerden çıktı, hem Allah kısmet ederse önümüzde daha çok zaman var. İlerde şartlar uygun olursa beraber gideriz inşallah. Peki, ne zaman gidiliyor, fiyatı nerelerdeymiş?

            -İmam Hatip Okulu’nun öğrenci ve öğretmenleri gidiyorlar. Harçlarını bizim bankaya yatırdılar. Pek pahalı değil. Adam başı iki yüz lira.

            -Beni boş ver de babanı gönderelim. Yarısını verirse yüz liram anamın ak sütü gibi helal olsun.

 

            Hanımın babası kalaycıydı. Her genç gibi gençliğinde o da alkol kullanırmış. Ancak alkol kimini ağlatır, kimini neşelendirir, kimini saldırganlaştırırken onu maneviyata yönlendirirmiş. Alkol aldığı akşam geç saatlere kadar bildiği duaları okurmuş. Kırk yaşlarındayken bir gün yedi yaşındaki kızını görevlendirmiş:

 

-         Kızım üç kapı ilerde yeşil boyalı bir kapı var. Kapıyı çal, zemzem istediğimi söyle.

 Kızının zemzemle dönmesinden sonra, abdest alıp iki rekât namaz kılmış. Bundan sonra alkol almamaya niyet ederek zemzemi içmiş.

 

Artık kendini tamamen namaza niyaza veren baba, vakit namazlarının hiç birini aksatmamış. Bundan böyle günleri dükkân, cami ve ev arasında geçer olmuş. Aile arasındaki sohbetlerde dini konularda kesinlikle tartışmaz, tartışılmaya da izin vermezmiş. “sözüm inananlara.”diyerek tartışmayı sonlandırırmış.

 

            Hacca gidenleri yolcu eder, hacdan gelenlerin ziyaretini kesinlikle ihmal etmezmiş. . Eşinin mahalle terziliği, kendisinin giderek önemini yitiren kalaycılıktan kazandıklarıyla kıt kanaat geçiniyorlarmış. Çok özenmesine rağmen hac ya da umreye gitmeyi aklının ucundan bile geçirmiyor, ancak hacılardan dinlediklerini büyük bir imrenmeyle anlatmaktan zevk alıyormuş.

 

                                                        ****

 

Sofra sohbetinden, hanımın babasının umreye gönderilmesi kararı çıkar. Ancak bunu nasıl duyurmalı, kendisine. Hadi biz yüz lirayı gözden çıkardık diyelim. Ya onun yeteri kadar birikimi yoksa. Hepsini biz karşılayalım desek, bizim ki yetmiyor. En iyisi dedi hanım, anneme soralım. O bilir, doğrudan babama söyleyip onu heyecanlandırmanın âlemi yok.

 

Baba, namaz için öbür odaya geçince hanım, annesine meseleyi açar:

-Babamın parası var mı acaba anne? Biz böyle düşündük ama o gitmek ister mi, epeyce de yaşlandı hani?

-Kavak sattı yakında. Bize göstermiyor ama. Onun parası vardır. Umreyi istemez mi, yıllarca dine, imana hizmet etmiyor mu? Alt yapıyı hazırlayan kızı, babasının namazdan sonra odaya dönmesiyle yanına sokulup:

-Baba seni umreye göndermek istiyoruz. Gider misin? Baba önce şaşırır, herkesin yüzüne bakar, doğru mu söylüyor, eğleniyor mu diye. Gerçi kızından böyle bir hafiflik beklemez ama yine de bu teklife bir anlam veremez.

-Ne ile gideyim kızım, durumumuzu bilmiyor musun? Yoksa benimle dalga mı geçiyorsun?

-Ne münasebet babacığım, damadın “Masrafın yarısını biz karşılayalım.” diyor. Ne diyorsun?

Tekrar hazır bulunanların yüzünü inceler. Teklifin şaka olmadığını, herkesin gözleriyle onayladığını, sonucun kendi kararına kaldığını anlayınca duygulanır, sevinir, kendisini derhal yan odaya atar.

 

Gözyaşlarını kimseye göstermek istemez ki…

( Gözyaşları başlıklı yazı RasimCANBOLAT tarafından 13.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu