SALİM AĞABEY’İN ANLATILARI-2
(Ali Galip)-
Bir de Ali Galip’imiz vardı, o yıllarda. Lisede matematik öğretmeniydi. Zekiydi, kalbinde kötülük yoktu ama oyunda kaybedince oyunla beraber kendisini de kaybeder ağzına geleni söylerdi. Onun bu huyunu bilenler, Ali Galip’in küfürlerini ciddiye almazlardı. Hatta oyuna otururken Salim Ağabey sorardı. “Oyun puştluklu mu?” diye. Kabul edilirse kaybedenler, kimseyi sorumlu tutmazdı, “Senin yüzünden yenildim.” diyerek.
Ali galip tavla oynarken rakibiyle aznaşmış. Olay büyümüş. Birbirini dışarıya davet etmişler kavga etmek için. Onlarla beraber bir sürü de seyirci. Kapıya çıkınca Ali Galip ayaklarını buza sürtmüş:
-Bu gün kat’iyen kavga etmem arkadaş. Ayağım kayıyor. Başka güne erteleyelim.
Rakibiyle kol kola girip tekrar lokale dönmüşler.
(DENGESİZLİK)
Yanık oynuyorlar, Salim ağabey, Ali galip iki kişi daha. Biz seyirciyiz. Oyun bitince yenilenlerden birisi eline kupa beşliyi almış söyleniyor.
-Şu anasını avradını…. iğim gelseydi, ben açıyordum. O ara başka birisiyle tartışan Ali Galip, mırıldanana döndü:
-Ben de senin ananı avradını ulan!
-Ne halt ediyorsun Ali, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
-Ne dedim ki?
-Bana küfrettin ya!
-Katiyen kabul etmem. Sen benim ağabeyimsin sana küfreder miyim yahu, dünya mı batmış!?
O bakımdan oyuna oturmadan önce Ali’yi uyarırlardı:
-Çeneye kadar sövebilirsin daha yukarı çıkmaya iznin yok arkadaş!
SONRA HESAPLŞACAK
Maça kızı oynuyoruz. Çektiğim kâğıtla, Ali Galip Maça kızını yedi. Çok sinirlendi. Kıpkırmızı kesildi. Bana döndü.
-Ula Rasim Ağabey, senin oğlanı matematikten bırakmazsam bana da adam demesinler! Bir arkadaş:
-Ne diyorsun oğlum, herifin oğlu, daha anaokuluna yeni başladı. Liseye gelecek, dersine gireceksin de çocuğu sınıfta bırakacaksın ha? Üstelik Rasim, iyi sandalye kullanır ha! Bunu da unutma!
-Ne olursa olsun tüm olasılıklara hazırım. Yine de o çocuğu bekleyip sınıfta bırakacağım. Nasıl olsa bir gün elime düşecek. Ben o zaman soracağım, Rasim Ağabeye…