[email protected]

         Kulaklarına damga yemiş sokak köpekleri cılız ve bakımsız vücutlarına aldırmadan hastane bahçesinin kafeteryasında havlar gibi yapsalar da sabahın serinliğinde uyuşan bedenlerini bile kıpırdatmadan ağaç diplerinde miskince uykularına devam ettiler…

         İstanbul güne henüz yeni uyanmıştı… Vapurların çığlığı uzaktan işitildiğinde martılarda telaşlı uçuşlarıyla çevrede yemek derdindeydi… Hafifçe esen rüzgâr, yazın başlangıcı olmasına rağmen yine de insanın içini ürpertiyordu. Birazdan ne hainlikler olacak, cepler yine boşaltılacak, ‘al karayı ver papazı’ hikâyesi kim bilir ne dolaplar dönecekti kuytu köşelerde… Belki de kaç kadın gözleri morarmış, hırpalanmış bedenleriyle sokaklara fırlayacak kendisini kovalayan bıçak darbesinde ılık ılık akan kanın azalan baygınlığında olduğu yere yığılıverecek kuru kalabalıkta… Sokaklarda hak aranacak biber gazının astımı tetikleyen ölümlerinde… Ve molotofkokteyler kalleşçe atılacak otobüslerde ‘can var mı yok mu?’ diye düşüncesiz tuzaklarda… Seçim meydanlarına koşulacak liderlerin ağızlarından çıkacak yeni umutlara ve beklentilere… Yine köşe başları tutulacak düzenbaz, pezevenk ve ensesi kalın, keltoş görünümlü koruyucuların ihtişamında… Birazdan emeklerin bedenlerinden vıcık vıcık terler boşalacak ürettikleri ürünlerin üstüne namusluca… Ve ardından yorulan, bitap düşen, iki lokma ekmekle geçiştiren bedenler, o boğazın güzelliğini bile seyredemeden uykuya dalarak uzun ve yorucu yoluculukların ardından evlerinde karşılanacak çocuk ve eşlerin ellere bakımında…

          İstanbul’un sahil yolları güzeldir.  Eğlence mekânları ise denize karşıdır… Gecenin alaca karanlığında ışıkları pırıl pırıl, albenili kuş sütü eksik olmayan masalar ise denize karşı alabildiğine zengindir… Önlerindeki araçlar sizinkine hiç benzemez.. Tekerlekleri büyük cipler sıra sıradır… Birazdan kefeye yanaşacak Jaguar, asfaltın anasını ağlatacak masada oturan kızlara caka satımında… Ve emekçi ailenin ayda kazandığı para,  eğlence masasında bir şişe şampanya patlatışında havaya uçacak… İstanbul bu, birazdan sokakları, caddeleri, köprüleri insan ve araçtan geçilmeyecek… Ve yine gürültü, yine turistlerin Eminönü balık, mısır, turşu ve boğaz turu ile yaşam döngüsü devam edip gidecek…

         Seçimin çalışmalarının sona  yaklaşıldığı şu günlerde; İstanbul’un her tarafı AKP  Genel Başkanı Erdoğan’ın küçüklü- büyüklü afişleriyle  donatılmış, tıpkı 1453 kuşatması gibi.. Diğer şehirler buradan farklı mı? Aynısı… Her birimizin cebinden çıkan masraflarıyla Maşallah iyi reklam!… (Benzin neden pahalı anladınız mı?) Gözünüzden birini kaçırsanız diğer gözünüz diğerini görmek zorunda. Bence bu seçim reklamlarında bir yanlışlık var… Gerçi arz ve talep meselesi ancak iktidara yakın Belediyeler ile reklam ajanslarının yanlı tutumları bu zemini hazırlıyor gibi. Umarım yanılırım!.

            Seçimler Cumhuriyetimiz var olduğu sürece olacağına göre, Seçimlerinde “Adaletli” olmasını sanırım her partili yürekten ister… Bu konuda benimde birkaç çılgın projem var. Buyurun birlikte inceleyelim; Malum iktidarda olanlar seçim zamanları devletin bütün olanaklarını kendi partisi gibi kullanmaya başlıyor. Doğru mu? Medya artık ikiye ayrılmış ve devlet kurumuna ait TV’ler bile yanlı tutumlarıyla sanki partilere hizmet yarışındalar. Bu da doğru mu? Sanırım bu sorular da hem fikiriz…  Sizce Seçim yarışı eşit ve adaletli mi? Ben göremiyorum… Ya siz? O zaman neler yapılmalı? Öncelikle bu konu yeni yasama yılında her yönüyle ele alınarak bundan sonraki seçimlerin daha adaletli yapılmasının önü açılmalıdır. ( İktidarlar her ne kadar karşı çıksa da,  ANAP ve DSP’in % 40 lardan neredeyse baraj altı oranlara düştüğü unutulmamalıdır)  O zaman neler yapılmalı? İşte size birkaç çılgın seçim projesi;

·         Önce seçim barajının tüm partilerce ve halkın talebi doğrultusunda bir ortak paydaya çekilmeli, azınlık, çoğunluğu yönetmemeli.. Yani %51 çoğunluk şartı aranmalı.

·         Seçim zamanı yaklaştığında devletin araç ve gereçlerini kullanma yasakları kararı seçimden altı ay öncesine alınmalı… Tespiti halinde parti liderine ve yönetimine yüklü para cezaları verilerek, toplanan para da Sosyal Yardım Fonu veya eğitime aktarılmalı…

·         Şehirlere yaptırılan reklam panolarının her parti için adaletli kullanımı sağlanmalı.. Panolar, hiçbir partinin babasının malı gibi görülmemeli… Bu konuda YSK’da izleme ve denetleme birimi oluşturulmalı… Halkın yoğun olduğu yerlere göre reklamın eşit kullanımı her parti için mutlaka sağlanmalı,

·         Artık televizyonlar evlerde neredeyse her odada… Liderlerin meydan meydan dolaşması ülke ekonomimiz içinde zararlı. Düşünün,  benzinden tutun da reklam, ikram giderleri ile kurumlarımızın ve insanlarımızın zaman kaybı vs. bir toplayın onlarla kimbilir neler yapılır neler!...

·         Nasıl maçlarda kötü tezahüratta kulüplere ceza veriliyorsa, liderlerin hakarete varan konuşmalarına da ceza verilsin. (Mahkeme sonucuna göre)  Üsluplarından dolayı ceza alan parti liderleri kendi ceplerinden para cezasına çarptırılsın ve tahsil edilen miktarda yine eğitim gibi fonlara aktarılsın…

·         Seçimlerden bir hafta önce TV’de (Devletin Televizyonunda olabilir) Kura ile seçilecek yönetici tarafından adaletli bir tartışma programının mecbur olması seçim kanununa girmeli. Ve bu programında tüm TV kanallarında gösterilme mecburiyeti yine kanun gereği olmalı...

·         Sandıklarda sahteciliğin önüne geçilmesi için Barkod numarası sistemine geçilmesi hiç de fena olmaz. Seçmene verilecek seçmen pusulası üstündeki kodun seçmenin oyunu kullandıktan sonra imzalayacağı liste ve sandık barkodu ile uyuşmasının sağlanması yönünde teknik çalışmaların yapılması… Örneğin PTT Taahhütlü barkodları benzerinde olabilir. Bir nüshası seçmende (yapıştırmalı) diğeri listede (basılı) olacak. Oy verme işlemi sonrası seçmendeki yapıştırmalı Barkod (Tüm kütük bilgileri, nerede oy kullandığı vs. bilgiler)  listeye yapıştırılıp, karşılığı imzalanabilir.

Seçmenlere seçim pusulaları YSK’ca taahhütlü olarak imza karşılığı teslim edilebilinir.  Bu konu daha da geliştirilebilir… Tabi  YGS gibi şifre olayları yapılır mı,  bilinmez!...

·         Nasıl buldunuz?

Her yarış eşit şartlar altında yapıldığında güzeldir ve ödülü anlamlıdır. İyi bir demokrasiye de bu yakışmaz mı? Yoksa 100 Metre yarışında bir atleti on metreden yarışa başlatırsanız sonucunun ne olacağı zaten bellidir. Sözün kısası iktidarların gücü (devletin)  seçim yarışına yansıtılmamalıdır.

Son günlerde hemen hemen herkeste bir Çılgın Proje çılgınlığı başladı. Bence bu projelerden önce “Adaletli Seçim Projesi” daha önem arz ediyor. Tüm yetkilileri bu projeme davet ediyorum. Tüm partilere sesleniyorum. Bir gün muhalefete düşersiniz bu projem size de lazım olabilir.. Ne dersiniz?

Seçimlerin ülkemize olduğu kadar tüm dünyaya barış ve mutluluk getirmesi dileği ile bu haftalık da sağlıcakla kalın…

Sevgilerimle,

Ertuğrul Erdoğan/Bursa

5 Haziran 2011

www.erdoganlaedebiyat.com

 

 

( Bu Projem Her İktidara Lazım Olabilir başlıklı yazı ErtğrulErdoğan tarafından 5.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu