“Ergenekon”, “Balyoz”, “Temiz Kramponlar”,
derken ülkemiz soruşturma enflasyonuna uğradı. Bar tutmuş halının altı
kazınmaya başladı. Ne general, ne
gazeteci, ne de futbolcuların
gözyaşlarına bakıldı. Hükümetin adını
koyduğu “Temizlik Harekatı” son sürat dalga dalga devam ediyor… İnsanları
gece yarıları evlerinden alarak polis sorgulaması sonrası Savcı önüne çıkarmak
ve daha sonrada Mahkemeye sevk etmekle olmuyor… Aslında toplumsal barış ve
insan hakları için esas olması gereken, “Süratli ve Tarafsız bir adalet”in
tecelli etmesidir. Zira “Geciken Adalet, Adalet değildir…”
Şu
günlerde iki Fener’de zorda… Allah hiçbir takımın başına “Şike”ci damgasını
yedirmesin!... Atamızın “Ben
sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözünü
sanırım milyon dolarların havada uçuştuğu bazı kulüplerin yönetici ve
futbolcular kendi üzerlerine almamış.
Evet, “Sinek küçük ancak mide bulandırır” , “ Adı çıkmış dokuza, inmez
sekize” sözlerinden yola çıkarak başına böyle bir felaket gelmiş bir takımın
taraftarları şimdi ne yapacak? Yargı sonucu şampiyonluk kupası geri alındığında
veya takımı bir alt kümeye düşürüldüğünde psikolojik hali ne olacak? İş yerinde rakip takım taraftarlarınca
kızdırıldıklarında eve dönüşleri nasıl olacak? Kapıyı açan hanımına ve çocuklarına
nasıl davranacak? Yoksa bir köşesine çekilip, iki, üç, dört kadeh patlatıp
kendi dünyasına mı gizlenecek? Kızdığı
yöneticileri… ‘Bip’leyip tırnaklarını mı, kemirecek? Çok taraftarı olduğu ve
‘Fener Cumhuriyeti’ ile adlandırılan Fenerbahçelilerin verim düşüklüğü, ülke
ekonomisini de etkilecek mi? Zor durum vesselam zor!... Allah bu tip
taraftarlara sabır versin demekten başka elimizden gelen bir şey yok…
Şike
operasyonundan sonra tutuklananlar için; “Yargı sonucu olmadan herkes suçsuzdur”
diyerek sizlere Ordu’da 1982-83 yıllarında Tercüman ve yörenin mahalli gazetesi
“Karadeniz 52” de gazetecilik yaptığım dönemlerde spor camiası içinde
gözlemlediğim aklıma gelen bazı olayları aktarayım;
Bekar
ve gurbette olduğum için Ordu’nun şirin kordonboyu’ndaki çay bahçelerine ay
ışığının yakamozluğunda çayın yudumu ile soluklanırdım. Malum
gazetecilikte ‘iyi bir haber kapabilmek
adına’ kulaklar hep arkada olmak
zorundadır. Bir akşam Orduspor’un dışarıdan gelen oyuncuları grup halinde
arkamdaki masaya oturdular. Futbolculardan bazısı, çoğunlukla ‘kuru fasulye,
pilav ve cacık’ menüsünden bıktıklarından şikayetçiydi. Notumu beynime hemen
almıştım. Daha sonra masalarına
geçtiğimde önlerinde o dönemin Spor Toto kuponları vardı. Ertesi gün de
Trabzonspor’la oynayacaklardı. Ve bir çoğu
(2) yani Trabzon lehine oynuyorlardı…
Neyse yaptığım yemek haberi de kulübü karıştırsa da bir ay sonra aşçı
ile barıştırılmıştım.
Yine
bir Pazar günü yapılacak Orduspor - Malatyaspor maçı öncesi Malatyalı
futbolcuların kaldığı otelin karşısındaki evde iki kadın striptiz yaparak
futbolcuları uyutmamıştı. Ertesi gün Orduspor: 4 Malatyaspor:
0
Sezonun son maçıydı. Orduspor’un 1. Lige
çıkışı kesinleşmişti. Konuk ise Sivasspor’du. Sivasspor’un 2. Ligde kalması
için bir puan yetiyordu. Orduspor şehrin bir ucundaki otelde, Sivasspor’da
diğer ucundaki otelde kalıyordu. Bizde gazeteciler olarak Sivasspor’un kaldığı
oteldeyiz. Sivasspor’lu yöneticiler
kıvranıyor ve bizlere; “ Onlar Sivas’a geldiğinde biz onları çiçeklerle
karşıladık. Şunları bizlerle bir buluştursanız. “ dediklerinde Orduspor’dan çıt
yoktu… Ertesi günkü skor; Orduspor: 2
Sivasspor: 1
Ve
konuk takımlardan gelenler bizim Orduspor’un bulunduğu otelin restoranında
önlerinde bir çanta ile gülümseyerek yemeklerine devam ederlerdi. Benim iki sene içerisinde gözlemlediğim
çerezlik olaylar. Bir de otuz yıl içinde bir çoğumuzun şike olayını bilip de
göremediği olaylar zinciri ortaya serilseydi, Türkiye’de ne takım kalır ne de
futbolcu! Bunu neden söyledim; Maalesef
Rüşvette 179 ülke arasında 79 uncuyuz. Son gelişmelerle kaçıncı sıraya çıktık
onu da mahkeme sonrasında beklemek lazım! Tek kelime ile kocaman “YAZIK!” Böyle şampiyonluklar gelecekse bir taraftar
olarak ben takımımım onuru ile 2 nci, 3 ncü, hatta Amatör ligde oynamasını
yeğlerim. Yenmek ve yenilmek her takımda mutlaka olacak, ancak yöneticilerin
görevi taraftarın başını her zaman “DİK” gezdirmek olmalıdır.
Bu
arada şike soruşturmasının odağındaki isim Aziz Yıldırım’ın bazı konuşmalarını
araştırdım. Altı ay önce Meclis Şike Komisyonu’nda; Fenerbahçe’de her zaman
birinci olmalıyız gibi bir şartlanmışlığın olmadığını ifade ederken, illa
kazanacağım dersen bazı şeyleri yapabilirsin” diyor. Yine soyunma odasında
etrafındaki futbolculara kükrüyor; “
Mücadele etmeden kazanamazsınız!” Kalbini göstererek “ Her şey burada! “ diyor ve Aziz Yıldırım’ın
kalbi soruşturmalara dayanamıyor…
LİG
TV’den ayrılan veya kovdurulan Erman Toroğlu,
Vatan Gazetesi’nin Pazar ekinde Senem Altan’a verdiği röportajda; Aziz
Yıldırım hakem Selçuk Dereli’ye; ‘senin kokardını sökerim! … ne sokarım!’
diyor. Bu ne biliyor musunuz? Artık hakemlere ulaşamıyorlar. Sistem onların
istediği gibi işlemiyor onun için Aziz Yıldırım’daki stres” ve devam ediyor; “ …
Aziz Yıldırım akıllı bir adam. Ne yapacağını bilir. Türkiye’de futbolu o idare
ediyor. Bir cümle ile herkesi duman ediyor.”
Diyerek bir konuya parmak basıyor…
Şike
ile şaibe altında olan takımın taraftarları rahat olun. Sizler yalnızca
takımınıza aşkla şevkle ve maddi gücünüzle gönül verdiniz. Yöneticiler eğer
yargı sonunda suçları sabit olursa;
Türkiye’de her şeyin başlangıcı olur ve temiz bir sayfa umarım devam
eder. Ben hiçbir zaman taraftarın üzüntüsünden nemalanmam. Gerçek ve mantıklı
taraftarında benim gibi düşüneceğinden hiç şüphem yok. Lütfen biraz empati…
Ve
bende son sözümü bağlıyorum; “Gerek siyasette, gerek spor camiasında gerekse
toplumun her alanında kendisini ‘Dev
Aynası”nda ne oldum delisi görenler, bir gün gelir hak ettikleri cezayla karşı
karşıya kalabilirler. Atalarımız ne güzel söylemiş;
“ Ne ekersen onu biçersin” Aman hayatınızda ola ki; “Rüzgar” ekmeyin…
Zira ardından gelecek fırtınayla uçup gitmeyin!”
Bir
söz daha söyleyip, “Eyvallah” diyerek
müsaade isteyim; “
“Yöneticilerin en kötüsü sana sopa indireni değil, kendine sopa
indirmeye zorlayanıdır.”
Saygı ve sevgilerimle…
Ertuğrul
Erdoğan/Bursa
10
Temmuz 2011