“Bir gün tilki ormanda nefes nefese koşuyormuş. Karşısına
çıkan kaplumbağa; “Tilki kardeş ne bu telaş? Tilki de; “Ormana maliyeciler
gelmiş, şimdi bir bakarlar bende kürk, hanımda kürk, çocuklarda kürk, dünyanın
vergisini yazarlar…” demiş. Bunu duyan
kaplumbağa telaşla yürümeye başlamış. Onu telaşlı gören leylek; “ Hayrola
kaplumbağa kardeş ne bu telaş?” diye sormuş.
Kaplumbağa da; “Maliyeciler ormanda, bende ev, hanımda ev, çocuklarda
ev, yakalanırsak dünya vergi alırlar.” Dediğinde leylek de hemen uçuşa geçmiş.
Ağaçların üzerinden maymun seslenmiş; “ Leylek kardeş ne iş? Bu ne acele?” diye
sorunca Leylek de; “Bende yazlık, hanımda yazlık, çocuklarda yazlık, vergi
borcundan batarız…” Maymun bunu duyar duymaz koşarak ağaçtan ağaca atlamaya
başlamış. Biraz ilerledikten sonra aniden durmuş, kendi kendine; “ İyi de ben
niye kaçıyorum ki, benim kıçım açık, hanımın kıçı açık, çocukların kıçı açık…”
demiş… J
Komşumuz Yunanistan’ın kıçı açıldıkça
açıldı… Avrupa’nın devlerinden İspanya, Portekiz, İtalya’nın da keza öyle…
Aslında dünyanın herhangi bir ülkesinde delik büyüdüğünde domino etkisiyle
bizimde arkayı kollama ve yoklama telaşına düşmemize neden oluyor… (!) Bizde
bir laf vardır; “Tatlı tatlı yemenin acı acı osurması olur” diye. Kıçı kollamanın ve tasarruf yapmanın zamanı
geldi de geçiyor bile (!) Artık herkesin kendine çeki düzen verme zamanı! 61.
Hükümet bile forslu araçlar yerine görüşmelere toplu taşım araçlarını
kullanmaya başladı. Yani topluma örnek
olmaya başladılar!… “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit” hikâyesi… Nasıl örnek olmasın? Seçimlerde az
mı para harcandı. Reklamlar Türkiye’nin her yerinde uçuştu boy boy!… Yollarda
kullanılan benzini su mu zannettiniz! Ya meydanlarda dağıtılan eşantiyonlar?
Daha önce yaptığımız ve beğenmeyip tekrar yapacağımız Anayasa Değişikliği
bedava mı? Tüm bu giderler nereden çıktı dersiniz? Bit tabii ki, hepimizden! Aman kıçı
kollayın, zira maliyeciler yakında
etrafta dolaşmaya başlayacak… (!)
Cari açığın deliği yıllar geçtikçe büyüyor…
Ben size DİE ‘den bazı veriler aktaracağım; 2002 yılından 2011 yılına kadar
İhracat, ithalat ve cari açıkları yan yana ve alt alta topladım ve İhracat 760
milyar 815 milyon Dolar. İthalat; 1
Trilyon 173 Milyar 389 milyon Dolar. Büyükten küçüğe çıkar, karşımıza “Cari Açık” denen 412 Milyar 574 milyon Dolar
çıkıyor. Bu ne demek? Gelin bunu basite
indirgeyelim; Sabit gelirli Ahmet beyin
eline geçen 760 TL Gideri ise; 1.173 TL yani Ahmet beyin 413 TL açığı var.
Ahmet Bey bu açığı nasıl kapatacak? Anadan, babadan yok, köyden peyniri de
gelmiyor. O zaman? Maaş belgesini cebine koyup bankasının yolunu tutacak ve
memurun karşısına iki büklüm oturup masumca; “Kredi lazımdı…” diyecek.
Kendisine çay ikram eden memurun uzattığı bütün kâğıtları okumadan imzalayıp,
masraflardan geriye kalanı alarak marketin yolunu tutacak. Ve ertesi ay, maaşı kuş olacak!… Delik açılmıştır
artık!... Ocak ve Temmuz’daki buçuklu
maaş zamları bile dişinin kavuğuna yetmeyecektir!...
Canınız sıkılıp, Ahmet Beye de acıdınız
değil mi? (Beter olsun diyenlerinizde olabilir) Yazının başında ne güzel
gülümsemiştik. Benimde canım çok sıkıldı. Kendime bir çay dökeyim. Kusura
bakmayın, sizi biraz bekleteceğim ama ancak kafam dağılacak!... Geldim..
“Ohhh! Demli çay iyi geldi! Nerde
kalmıştık? Evet, Ahmet Bey şimdilik biraz nefes aldı… Yarına Allah
kerimdir… Türkiye ne yaptı
dersiniz? Cari açığın deliğinin
büyüdüğünü söyledik. Devletimizin büyükleri ne yapıyor sizce? Onlarda önce
Ahmet Bey’in maaşına ve esnafın gelirlerine göz dikiyor. Ahmet beyin yaşaması için ne gerekiyorsa
hepsine zam yapıyorlar… (Sigara, işki kötü diye, en çok bunlara) Zaten en
kolayı da bu!… Oda yetmezse borç istemeye… Tabiî ki önce IMF’ye gitmiyorlar.
Onların borcunu azaltmaya bakıyorlar ki; seçim zamanı; “az bir borcumuz kaldı”
diye seçmenden oy alabilsinler.. Diğer borçlardan meydanlarda bahsetmiyorlar
değil mi? Örneğin; 2002 yılında
Cumhuriyet tarihinden bu yana olan 147 milyar dolarlık borcu 2010 yılında ikiye
katlayarak 290 milyar 400 milyon civarına çıkarıyorlar. Korkmayın ya! “Borç
yiğidin kamçısıdır” diye boşuna mı söylemiş atalarımız. Şimdiye kadar hangi
hükümete ne dedik ki? Atalarımızın borcu bizim namusumuzdur! Yeter ki ödemek
için Allah sağlık ve güç kuvvet versin!...
Ahmet Bey aldığı krediyi de bitirince
tekrar bankanın yolunu tıpış tıpış tutar. Evine bakar; satacak bir şeyi yoktur.
Hem olmaz ki! Kim ne yapsın iki kuruşluk
eşyasını? Ayıp! Hükümet ise; büyümek, seçimleri garantilemek, yatırımlarla maaşlara kaynak lazım. Türkiye’m güzel ülke vesselam! Taşı toprağı
altın… Atalarımızdan ne yadigârlar kalmış. Fabrikalar , binalar, arsalar, daha neler
neler!... Sat sat bitmiyor! Hem de yabancılara!... 1985-2003 de 8 milyar
dolar, 2003-2009 yılları arasında da özelleştirmeye 42 milyar 039 milyon
dolarcık satış yapmışız…
Dünya ekonomisi “SOS” veriyor…
Ekonomimizin patronu Sayın Babacan ilk demecinde; “2008 gibi bir krizin
yaşanabileceğini” söylemiş… Hani birçoğumuzun bildiği bir fıkra vardır; “
Ülkenin birinde Padişah, vezirini yanına çağırır ve “ Şunlara- şunlara zam
yapın, sonrada bana halkın durumu hakkında bilgi verin der. Vezir zamları
aksatmadan uygular ve Padişah’ın huzuruna gelir; “Padişahım zamları yaptım,
halk zamların ağırlığından yakınıyor, birbirlerine şikâyette bulunuyor,
konuşuyorlar” der… Bu olay iki kez tekrar eder. En sonunda vezir, Padişahın
huzuruna çıkar ve “Padişahım zamları yaptım ancak halk artık zamlardan
yakınmıyor, birbirlerine şikâyette bulunmuyor, konuşmuyorlar, sızlanmıyorlar,
yalnız oynamaya başladılar” dediğinde Padişah; “ Tamam vezirim artık zam
yapmayın” der. J
“Oynatmaya az kaldı, doktorum nerde?”
Ne olur ne olmaz, siz yinede aklınıza
sahip çıkan, gerçi protesto etseniz ne olacak! İnsanlarımızın hak arama şevkini
bile kırdılar!.. Biraz tazyikli su, biraz radyah (yasaklı sözcük, tersten okur musunuz) ,
birazda biber gazı!… İşte oynayacak cesareti bile bulamadı bu milletimiz! Padişahlık döneminde oynayan halkın daha mı
fazla demokrasisi vardı? Ne dersiniz?
Ölen fidanlarımıza Allah’tan rahmet,
geride kalan ailelerine ve milletimize sabır diliyor, terörü bir kez daha
lanetliyoruz… L
Sevgiyle ve Sağlıcakla kalın…
Ertuğrul
Erdoğan