BİZİMDE
DEPREM HAFTAMIZ OLSUN
Tarihleri tılsımlaştırırız, tıpkı
11.11.2011 gibi… Birde sonuna saatin
11.11’i eklediğimizde, kimimiz bu tarih ve saatte evlenmeyi isteriz, kimimiz de
çılgınlık olsun diye neler yapmayız neler…
Bu tarihte hiç aklınıza karların altında kalan deprem çadırlarının
içinde olmayı hayal ettiniz mi? Üşüyen insanların büzüşmüşlüğünü, soğuktan ölen
çocuğun acısını yüreğinizde hissettiniz mi?
Depremleri yaşıyoruz tılsımlı
tarihlerin gölgesinde. Evet, artık deprem gerçeğini iyi anlamak ve anlatabilmek
için bir şeyler yapmak ve gündemde sürekli tutmak lazım. Bir önceki “Hoş geldin Azra Bebek” adlı
yazımda; Oturduğumuz, çalıştığımız ve okuduğumuz binalar ne kadar sağlam?”
demiştim. Gerçi Sayın Başbakan 19 milyon konuttan yarısının yıkılması
gerektiğini söylemişti. Ben depremin ciddiyetini gündemde tutmak ve kamuoyu
için her alanda mücadelemi sürdürüyorum. Hafif şiddetli bir depremde bile
insanlarımızın enkaz altında kalması, binaların un ufak olması çok acı… Bir an
önce Başbakan’ın bahsettiği yarı çürük binaların hangileri olduğunun tespit
edilmesi gerekiyor. Bunun için ciddi bir çalışmanın biran önce başlaması
insanlarımız için önemlidir. Ve herkes bulunduğu, çalıştığı, çocuğunun okuduğu
binanın sağlam olup olmadığının belgesini istemesi, bir vatandaşlık hakkıdır.
Japonya’da olduğu gibi bizde de “Deprem
Haftası”nın hayata geçirilmesi, insanlarımızın bilinçlenmesinde önemli bir
rehber olacaktır. Bu konuda, Cumhurbaşkanı’na, Milletvekilleri yanı sıra
konuyla ilgili kurumlara e-mail yazısı yazdım ve yazmaya da devam ediyorum. Bu
çabam ne kadar ses getirir bilemiyorum ancak sizlerinde çabalarının ses
getireceğine inanıyorum. Gelin bu deprem
haftasının adını da; ülkesinde 8.9 ‘luk depremde hayatta kalan ancak son
5.6’lık Van Depremi’nde hayatını kaybeden Japon AAR Kurtarma Ekibi’nde görevli Dr. Atsushi
Miyazaki’nin adını verelim; “ATSUSHİ
DEPREM HAFTASI” Ne dersiniz?
Görüşünüz olumluysa, haydi sarılın e-maillere!... Buradan ülkemizde
hayatını kaybeden Barış Elçisi Atsushi’ye de Allah’tan rahmet diliyorum…
BİRKAÇ SÖZDE “BEDELLİ ASKERLİK”
Kurt siyasetçi Demirel’in siyaset için tarihe geçmiş bir sözü
vardır; “ Dün Dündür, Bugün Bugündür”
diye… Sayın Başbakan Erdoğan, “Bedelli Askerlik” için seçimlerden önce Mart
2011 tarihinde Rusya dönüşünde; “ Halkımız bunun kararını versin. Çünkü ben
şahsen böyle bir sorumluluğun altına Tayyip Erdoğan olarak girmem. Parası olan var, parası olmayan var. Parası olan bastıracak
parayı askerlikten kurtulacak, parası olmayan gidecek askerlik yapacak. Kimlerle görüşseydim ben, kenar köşede izbe (
Basık, loş, nemli, kuytu yer/ Sapa
/Başbakan sanırım varoşlardan bahsediyor.) yerdeki vatandaşlarım onlar bu işe
sıcak bakmıyor. Biz yola çıkarken kimsesizlerin kimi olarak çıktık. Sessiz
(insan neden sessiz olur veya sessizleştirilir onu da anlamış değilim)
yığınların sesi olarak çıktık. O zaman sormamız lazım, ona göre de adımımızı
atmak lazım.
Bu açıklamalardan sonra sessiz ve
izbelerde oturan seçmenler; “Yaşşa Başbakan, Bravo Başbakan, işte bu ya!” gibi
sesler çıkarmışlardır! Sonrada yaklaşan
seçimlerde verilen oylarla onurlandırılmıştır bedelli altına imzasını atmayan
Sayın R.Tayyip Erdoğan. Bu arada CHP’de
boş durmaz seçimler için. O da “Bedelli Askerlik Projesi”ni meydanlarda
patlatıverir;
“Yıllık geliri 10 bin ila 25 bin TL arasında olanlar 7,5, 25
bin TL’yi aşanlar ise 15 bin TL Ödeyerek Askerlik yükümlülüğü, 21 günlük eğitim döneminde askere alınacak.”
Seçim bitti. Oylar alındı… Ya şimdi? “Başbakan Bedelli Askerlik için yeşil ışık
yaktı” manşetleri gazetelerde… Hem de tartışılan yaş haddi 25’lere inecek
kadar! Sayın Başbakan bu konuda neler
söylüyor; “ Bir tarih yok da, benim için önemli bir konu, acil bir konu. Bütçe
öncesine sıkıştırılabilir miyiz, bilmiyorum” diyor. ( Patronlar Dünyası İnternet
6.11.2011) Ne değişti Marttan bugüne? Sayın Demirel, “Dün dündür, bugün bugündür” derken; “Oy
öncesi ve Oy Sonrası”ndan bahsetmiş olabilir mi?
Oy! Oy! Benim sessiz ve İzbe’li vatandaşım!... Bu lakap sana
verildiği sürece, daha nice “Dün dündür” ve “Bugün bugündür”leri
yaşayacaksın!...
Kimse var mı orada!...
Sessizlik…
Ertuğrul
Erdoğan
13
Kasım 2011/Bursa