Sen doğduğunda bir yazgı düştü toprağa
toprak suya hasretti ben yangına
arzuyla dolu bir ruhta yanan bir avuç topraktım
kül oldum döküldüm avuçlarına
tam gökyüzüne savrulacakken fark ettim;
kül olmak yetmez bana
sanki ateşten bir gömleğin ruhuymuşcasına
ölüler içinde bir ölüyüm...
Sensizliğin gürültüsü kulaklarımı yırtıyor
cinnetin sesi bedenimi kamçılarken
yüreğimin en derininde bir çığlık yatıyor...
Gitmeliydim hasreti içimde uçurumlaştırarak ,
bir çöl yalnızlığıyla büyütürken sevdayı
yüreğimi , kimsenin bilmediği yerlere saklayıp
gecenin damarını çatlatarak gitmeliydim...
Yanan ellerim avuçlarına ne kadar muhtaç bilemezsin
çöldeki kumlar kadar susadım sana
gökyüzünü yutsam anlatamam yürek sancımı
beni ateşlerin ortasına at ve gör
aşkın alevleri nasıl yaktığını...
Ah seni söküp alsam karanlığın koynundan
gözlerimdeki bir avuç güneşle ruhunu aydınlatsam
hangi kelimeyse bunca yıldır beklenen
alfabeyi yırtıp o kelimeyi bulsam
her harfte ağlasam , her hecede yansam
yinede anlatamam
ne kadar sevdiğimi ..!
Halil UZUNTAŞ
(
Ateşleri Yak başlıklı yazı
Halil Uzunts tarafından
26.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.