Gözlerin vardı kaçak pasaport örneği
Sınırlarıma hesapsızca dalan…
Asırlar sonra bir yabancıya
Merhaba demişti lal dilim
Yaşam almıştı bakışlardan masumluğu
Soluksuz beden
Çarmıhta esrik düşüncem…
Pembeliğinde yaşamın
Gri adımlar atmaktın sen…!
Nefesinden dinlerken hafifletilmiş mektuplarımı
Ayrılık ezgileriyle karşılaştım boğuk boğazında
Kimsesizliğimi alır mısın diye haykırdım
Güldü adımlarına hız vererek…
Uzaklaştığında nöbetimi Azrail devraldı ellerinden
Derecesiz başıboş iklimlerimin
İsimsiz zamanlarında, anlara asıldı idam kararım
Yeşerirken saatlerine,
Taktığım darağaçları aşk sızlanarak
Yokluğundan doğuyor şimdilerde…
Üzerine yazamıyorum pişmanlıklarımın
Ellerimde dünden kalma sızılarla
Dolaşırken silik caddelerinde benliğimin,
Ve eteğinden tutmuşken yalnızlığın
İntihara meyilli iki cümlede asıyorum seni
Anladım “susarak özlemek” yetmiyor
Ölümü topluyorum saçları/m/nda…
Dilimin firketelenmiş yerinde sıkıyorum ismini
Çelimsiz bir sancı vururken yüreğimin sen çukuruna
Ölü düşlere kefen dikilmez diyorum
Dağıtıyorum zihnimin kuşlarını
Özgür umutlar kurmak için…
Yazacak çok şey kalıyor geriye
Her terk edilişte demini alan düşlerimle
Giydiriyorum üryan kalmış zihnimi…
Bir serçenin gözyaşı sonrası ölüyorum
Aklımın kıvrımlarına dolduğunda
Geceydi örten günahları değil mi ?
Ve yine geceydi
Günah gibi zihnime işleyen seni…
Umutlarım…
Gamzemdeki yalancı güllerim
Sahte kabadayı sözcüklerim
Eksik yaşanmış mevsimlerim
Düş bahçemin siyah çiçekleri…
Yanılgılarımın çıplaklığıyla kaldırdım
Başımı düşümden…
Uzağına düşen yüreğimle
Ne yana baksam hep sen…!