Anladım sade olmamalı hiçbir cümle
Çıkacaksa ağızdan oyalamalısın diline bir yığın imge
Ve suçluysa eğer
Dökeceksin kırgınlığını
Kızgınlığını
Sabrınla bertaraf etmeden öfkeni
Avazlanacaksın var gücünle…!
Ellerimi geçmişe koymaktan vazgeçtim
Çok olmadı dilime kekeme sözcükler yamalayalı
Ki duymuyordum uzundur
Ve görmüyordum
Nem tutan bakışlarımdan yönsüz düşen ayrılıkları…
Gözlerimden içiyorum mesafeleri
Alışmaya çalışırken erdemli sessizliğine ömrümün
İçimde ışıyan batığa sarılarak uyuyordum…
Bakmamıştım hayata çocukluğumun masumluğuyla
Babamın gamzelerini öpmemiştim hiç
Sarılamamıştım belki de doyasıya
Şimdi…
Baktığım her yerden uzak
Sorduğum her sorudan çekiniyorum bir parça…
Fikirsiz olmaktı hep korkum
Cümleler devirmesin diye beni hep yutkundum
Debelenirken ruhum günde beş vakit
Secdesi yamalı bir zikrin ortasında
Ölesiye isyan akıttım…
Sen yüzümsün rahlesi…
Anne yüreğimden incelmiş sesler yankılanıyor
Birde kırgın ıslıklar çalıyorum durmadan renksiz geceye…
Buz keserken çığlıklarım
Eşkalimi hohlayıp arındırıyorum ah buğularından
Hangi acıya yürüdüğünü bilmeyen kelimelerle
Düşüncemin saçmalığına gölge düşen gecede
Sersemliyorum uysal bir imgede…
Oysa maviye boyayıp ezilmiş hüzünlerimi
Dökecektim gözyaşlarımı bir bir…
Boynumda taşırken paramparça bir zamanı
Gökyüzüne tutsak edilmiş bulutları seyrediyorum…
Gece cesede çevirirken yorgun bedeni
Bense, ölümü tadıyorum susarak…