En Puslu Mekan



Değerli Kızım;

Bu mektubumda bir yıldan fazla bizleri ve gündemimizi meşgul eden, aklımın erdiği kadar sözüm ona Arap Baharından diğer adıyla Arap Kargaşasından bahsedeceğim. Ne Tv kanalları, ne de internet medyası yeteri kadar doğruları söylemiyor veya söyleyemiyor… Yazmıyor veya yazamıyor… Bu hususta halkın kafası karıştığı gibi, ülkelerinde kafası karışık desem bilmem yanılmış olur muyum?


Arap Kargaşası'nın yaşandığı Kuzey Afrika ve Suriye’deki bu 'karga-şeyi' Türkiye'ye doğru üfleyen ABD-İsrail, Suudi Arabistan ve Katar'dan gelen sıcak hava Türkiye’yi bunaltmaktadır. Türkiye, Kuzey Afrika ve Körfez ülkelerinden farklıdır. Çok sıcak ve neme alışkın değildir. Ortadoğu ise her türlü sivrisineği bünyesinde barındırabilen bir mekândır. Ortadoğu’daki bataklıklar sinek üretmeye devam etmekle görevlidir. Bu bataklığı kurutma niyetiyle bu bataklığa girenler ise bataklığa saplanıp kalmaktadırlar.


Yanı başımızdaki bu yangının bize gereğinden fazla bir maliyet yüklemektedir. Suriye ile ticaret tamamen sıfırlanmıştır. Ortadoğu’ya açılan ticaret kapısı tamamen kapatılmış ve ihracatımıza büyük sekte vurmuştur. Ticaret ve siyasetimiz İsrail’le kriz nedeniyle dip yapmış, ABD ve AB ülkeleri kendi iç krizleri onlarla olan ticaretimizi sekteye uğratmış, Ortadoğu ve Afrika’ya açılan kapımız ise alev almış yanmaktadır.   


20 ay kadar önce Suriye ile ortak Bakanlar Kurulu toplantısı düzenleyen Türkiye, Suriye ile kanlı-bıçaklı bir hale geleceğini hiç kim düşünebilirdi?  Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Ürdün gibi ülkelerle stratejik işbirliği anlaşmaları imzalayıp ve vizeleri kaldıran Türkiye’nin bu tutumu tüm dünyanın dikkatini çekmişti. Türkiye inanılmaz saygınlık ve dolaysıyla siyasal, ekonomik ve psikolojik kazanımlar elde ediyordu.


Bu ülkelerdeki herkes Sünnisi, Alevisi, Dürzisi, Hıristiyanı, Ermenisi, Kürt'ü, Acemi, Arap'ı, Süryanisi, Asurisi ve Türkmeni Türkiye, özellikle  Başbakan Erdoğan'a karşı olan hayranlığını dile getirmişti. Bu hayranlığın nedeni ise, Türkiye'nin kendi ulusal çıkarları ve bölgesel dostluklarını gözeterek kendi iradesiyle karar alması ve ABD, İsrail ve AB'ye kafa tutmasıydı. Bu esintiyi üfleyenler kim olabilir, düşünmek lazım…


Değerli Kızım;

“Baba bu anlattıklarına o kadar yabancıyım ki” deme… Dünyada hayat asla pembe dizilerdeki gibi pembe değildir. Dünyada olup bitenlerden yeteri kadar haberdar olamasak da, en azından yanı başımızda olanları bilmek ve olacaklara doğru tahmin yürütmek zorundayız. Çünkü bu durum bizi doğrudan veya dolayı olarak etkilemektedir.

 

ABD, İngiliz, Fransız, bölge ve bazı Türk medyasının haber ve yorumlarına bakılırsa Türkiye artık Ortadoğu bataklığının tam ortasında… Türkiye'yi Suriye'ye bulaştıran ABD, AB  ve bölgesel müttefikler şimdi olup bitenleri uzaktan seyretmekte... Türkiye, Suriye'deki iç savaşın bir tarafı olmuş, İran ile ilişkileri gerginleşmiş ve Bağdat'taki Maliki hükümetiyle arası bozulmuştur. Neden ve niçin?


Bu coğrafyanın tarihini bilenler, bölge ülkelerinin hep birbirleriyle didişip durduğunu bilirler. Didişmedikleri zamanda birileri okyanus ötesinden gelir onları didiştirir. Suriye'deki sorun kısa zamanda çözülmezse, ne yazık ki Türkiye'nin  kaybı çok büyük olacak gibi gözükmektedir. Diğer sınır illerde olduğu gibi Hatay’da da Suriye’nin ticari bağları bittiğinden esnaf söyle veya böyle etkilenmektedir. Suriye’de yaşananlar kimlerin ekmeğine yağ sürecektir?


İran tüm imkânlarını kullanarak meşru ve gayrimeşru her yola başvurarak bölgedeki tek stratejik müttefiki Şam'a sahip çıkmaya çalışmaktadır. Suriye’de mevcut yönetimin düşmesi İran’ın sağ kolunun kırılması demektir. İsrail’le ve Filistin-Lübnan’la doğrudan bağlarının kesilmesi demektir. Bununla İran’ın kolları kırılacak ise bu temizlikten en çok kim istifade edecektir? Suriye’de ölecek 35 bin canın perde gerisindeki katili kimler olacaktır.

 

Esad yönetiminin yıkılmasıyla Lübnan'daki Hizbullah ise zor durumda kalacaktır. Suriye ve bölgedeki tüm Kürtler bu fırsatı değerlendirmek ve yararlanmak için tarihi hedeflerine doğru beklenen adımları atacaklardır. İsrail ise şimdiden her türlü sürprize hazırdır. Bu tespitler Türkiye'yi yakından ve direkt olarak etkileyecektir.  Türkiye’ye yansıyacak olan maliyeti ne kadardır?


ABD ve Batı medyası bölgedeki kamplarda Özgür Suriye Ordusu'na bağlı militanların CIA tarafından eğitilip silahlandırıldığını, savaşmak üzere Suriye'ye gönderildiğini aylardır yazmaktadırlar. Yazılmamış olsa bile, Hatay’da yaşayanlar bu gerçeği ne kadar bilmektedir?


Değerli Kızım;

Sekiz yaşındaki en küçük kardeşin bile sokakta oynayıp akşam eve geldiğimde “Baba burada da savaş olacak mı?” diye soruyor. “Yok, kızım öyle bir şey desem de…” aklı bir şeylere takılıp kaldığını görüyorum. Şu veya bu sebeple Suriye’de bir katliam yaşanmakta, evler, camiler ve insanların üzerine bomba ve mermi yağmaktadır. Yıllar önce gidip gördüğüm Şam, Halep, Hama ve Humus artık asla eskisi gibi değil… Can korkusuyla Ürdün, Lübnan, Irak ve Türkiye’ye sığınanların tam sayısı bile belli değil… Ölenlerin gerçek sayısının belirlenemediği gibi…  


Hatay, Kilis, G.Antep ve Urfa mülteci kamplarında gerginliklerin olmaması imkânsızdır. Şu anda kamplarda ve kampların dışında ortalıkta cirit atan ABD, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan ve İsrailli ajan ve militanın sayısını bilen yoktur.


Adı geçen şehirlerde ev tutanların, çarşı-pazar gezenlerin sayısını da bilen yoktur. Türkiye şu veya bu şekilde insani görevlerini yerine getirmek ister iken, ortalık kaynayan bir cadı kazanına dönmektedir. Yakın gelecekte çok farklı yönlendirilmeli eylem ve çatışmalara ucu açık hale gelmektedir.


Unutulmamalı ki, ABD, İngiliz, Fransız, Alman, Suudi, Katar ve diğer ve istihbarat örgütleri bu silahlı gruplarla ilişki içindedirler. İstediklerinde bu grupları kullanabilecekleri hiç de ihtimal dışı değildir...


Özellikle Hatay'da Alevi, Sünni, Arap, Türk, Kürt, Ermeni, Hıristiyan ve az sayıda olsalar da Yahudiler yaşamaktadır.  Suriyeli mülteciler,  mülteci kılığında gelen militanlar ve ajanlar ortalığı gereğinden fazla tedirgin etmekte ve insanları endişeye sevk etmektedir… Burada yaşayanların sinir uçları daha da hassas hale gelmektedir.


“Elbette Suriye'den gelen mülteciler kovulsun” diyen yoktur. “Bu mülteciler kontrol altına alınsın. Herhangi bir tehlike oluşturmalarına kesinlikle ve gerekçesi ne olursa olsun izin verilmesin.“ denmektedir.  Suriye  konusunda Ankara'nın müttefiki gibi görünen ülkeler bile, gelecekte Türkiye'nin başını ağrıtmak için pusuda beklemektedirler. Hatay ise bu karanlık pusuların kurulabileceği en puslu mekândır.


Müttefik veya ittifak hikâye… Mülteciler hiç kimsenin umurunda değildir. Herkes mülteciler içindeki “özel mülteciler” ile ilgileniyorlar. Özellikle de Hatay'da… Hatay’ı karıştırmaya bir çıngı yeter…  Hatay karışırsa zayiat çok olur.


Suriye savaşının bir tarafında binlerce gönüllü militan, diğer tarafında kanla iktidara gelen güç, Batılı askerlerin yerine Suriye’yi tahrip ediyorlar. Batılılar savaş tribünlerinden ve diplomasi kürsülerinden tezahürat yaparak, zevkle Suriye’nin tahribatını seyretmektedirler.


Suriye’de bu günkü idareyi tahta çıkaranlar, elbette indirmesini de bilirler. Bizim milletin dna’larında leş yemek yoktur. Suriye’nin parçalanmış leşinden yemek bu millete nasip olmaz. Ancak kan içicilere uşaklığımızla kalırız ki, bu ise bu milletin hasleti değildir.


Batının hedef tahtasında ise gözlerini açmakta olan Türkiye var. Türkiye yeniden morfini yemeli, yatalak olarak yerinde durmalı… Uyanmak Türkiye’nin nesine… Belki de Batı,  90 yıldır Hıristiyanlaşamayan Türkiye’den intikamını almak istiyordur. Kim bilir?


Belki de kafanı karıştırdım. Belki de seni bilmediğin sulara saldım. Belki bu gün anlamayabilirsin ama zamanın tanıklığına şahit olacaksın… Allah ülkemizi ve diğer Müslüman ülkeleri leş kargalarından korusun… Müslümanlar uyansın… Savaş yerine barış hakim olsun… Allah zalime fırsat vermesin…

Seni seven adam/yani baban…

Ant-270812

 

( Bilge Kıza Mektuplar -17 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 28.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu