Taşradan Gelen Çiçek -5
...
Kardelen;
gönlü yıkık, köyde, pencere önündeki divanda oturmakta ve arzuları
rüyalara dönüşmektedir. Sıcak bir yaz akşamında; avludaki yazlık tahtta
yastıklara yaslanarak; oturmakta yıldızları seyretmekteydi. Kendinde
değildi sanki.
Yaz böcekleri ötüşmektedir. Yassı tepeden, doğmakta olan;
ay dolunaydaydı. Uzaktan bir kaval sesi gelmekteydi. Sese yöneldi.
Dinledi. Köyün çıkışında; ulu bir çınar ağacı altında, çoban çeşmesinden
gelmekteydi.
Etrafta kimseler yoktu. Üzerinde bembeyaz bir ipek elbise
vardı. Hafif hafif esen yel; aşığın dizelerini de beraber getirmekteydi.
Dinledi. Dinledi. Evet, bu ses onun sesiydi. Adeta yürümekten daha çok
uçarak çeşmeye varmıştı. Koca kayanın üzerinde, bağrı yanık sesiyle
içten içe söylüyordu.
...
Arkadan bir dürten olmuştu. Geri döndü. Baktı. Gözlerini açtığında
annesi başucundaydı. “yatağına yat da öyle uyu” Etrafı dinledi. Yaz
böcekleri dışında ne bir kaval, ne de onun sesi vardı. Anladı ki, rüya
görmüştü.
Yıldızlar yağıyordu saçlarına.
Ağlamak ve gözyaşlarında boğulmak için; sığınacak bir köşe arıyordu.
Düşüncelere dalmak ve yeni düşüncelerle buluşmak için. Kimselere
anlatamadıkları ve kafasından atamadıkları bir yumruk gibi içine
oturuyordu. Hatıraların acısı yüreğini dolduruyordu.
Hak etmeyen
insanlara sevgi, ilgi, zamanı vermenin ızdırabı yakıp kavuruyordu içini.
Bir deniz, bir okyanus misâli kabaran, ve ruhunu cendereye alanların
biraz olsun azalması için, yine bir dost, bir can arkadaşı arıyordu
akşamın loşluğunda. Rüzgâr önünde savrulan bir yaprak misâli, derin
vadilerde, koyaklarda dolaşıyordu.
Düşüncenin dar geçitlerinde, sonsuz
kıvrımlarında ayak sürüyen zihnini dinlendirmek için yeni yollar arıyor,
yeni kitaplara dalıyordu. Yarılan, bölünen, çırpınan ve duygusallıktan
çatlayan yüreğini ferahlatmak için bir o yana, bir bu yana koşuyordu.
Sokaklar mekânı ve kat ettiği mesafeler boyunca sonu gelmez çelişkilerle
boğuşuyordu. Dağılan ve dağlayan cümlelerin verdiği ince ağrıyı
dindirmek için; soğuk suların altına başını uzatıyor, soğuk yerlerde
yatıyordu. Fiziksel bir yankının eseri olmayan bu durumu bilmesine
rağmen yine de bütün bunları yapıyordu. gözyaşlarında boğulmak için
Kararan bir gökyüzü altında ve kirli bir yeryüzü üzerinde volta
atıyordu gece kuşları. Hırsın, kinin, kibrin ve nefretin taraftarları
kendilerine özgü mekânlarda yeni planlar kurup; iyiliği, dostluğu ve
barışı yıkmanın, insanlığı zora sokmanın hesabını yapıyorlardı.
Mesafeler aşılıyor, güzellikler törpüleniyor ve acılar harmanında yeni
yeni yıkıntılar oluşturuluyordu.
Boşa geçen zamanda gencecik vücutlara
zulümden imzalar atılıyordu. Nazik ve kibarlar bir kenara çekiliyor;
meydanı “kötülüğün erleri” dolduruyordu. Gün yitiriyordu ziyasını.
Kuşlar yollara düşüyordu. Acılar ve anılar tazeleniyordu. Ruhlar birer
pervane olup kendi etrafında dönüyordu. Hüzün kaldığı yerden devam edip,
sineleri yakmayı sürdürüyordu. Kaybettiklerine ağlıyordu.
Hürriyetlerini kaybedenler, özgürlükleri için sızım sızım
sızlanıyorlardı. Kader mahkumları bir günü daha defterden düşüyordu.
Sokaklar boşalıyor; evler, kahveler, meyhaneler doluyordu. Kafayı
tütsüleyenler; feleğe kahredip nara atıyorlardı. Yine de kimse kendini
sorgulamıyordu. Çocuklar neşeleriyle evleri dolduruyordu.
Umutları
giderek azalanlar, biten bir günde de bir şey kazanamamış olmanın
korkunç ızdırabıyla yanıp tutuşuyorlardı. Fakirliklerine,
kimsesizliklerine, arkasızlıklarına kahredip, “Dünyanın düzeni bu mu?”
diye haykırıyorlardı. Ve seslerini yine kendilerinden başkası duymuyor,
iniltilerine hiç kimseler kulak asmıyordu.
Hayaller sökün ediyordu dört
bir yandan. Aşka dair, mutluluğa dair, servete ve devlete ve şehvete
dair. Uğruna mücadele edilmesi, çalışılması düşünülen hayaller. Bir defa
daha görmek, bir kere daha sevmek adına kurulan hayaller.
Izdırapları
büyük, mutluluğu bir an olan hayaller kuruluyordu. Pişmanlığının
vereceği acı tahmin edilmesine rağmen yine de istenilen ve gerçekleşmesi
arzu edilen hayaller. Akılla değil de; hisle, mantıkla değil de;
sezgiyle at başı koşan hayaller.
Hatıralar boğazına
doluyordu ellerini. Her akşam olduğu gibi yeniden hesaplaşıyordu
yaşadıklarıyla. Yaşayıp isteyip de, yaşayamadıklarıyla. Geriye
dönüşlerle bir film şeridi gibi geçiyordu hayatı gözünün önünden.
Hayatından geriye kalanın hatıralar olduğunu bir kere daha anlamanın
verdiği azapla yeniden sarsılıyordu. Hayatın mâzide gizli olduğu
gerçeğinin bir kere daha farkına varıyordu. Ana, baba, eşler, yarım
kalan aşklar, yaşandığı zamanlarda dünyanın sonu olarak bildiği
sevdalar, kardeşleri, arkadaşları geçiyordu hatıralar resmi geçidinden.
Orada en çok yer edenlerle paylaştıklarını bir kere daha yaşama imkanın
olmadığına ağlıyordu. Birer gözyaşı olup dökülüyordu göz pınarlarından,
nişan aldığı yüreğini doğru,
Zalimler, tarihin
kaydedeceği yeni zulümlere kapı açıyordu. Mazlumlar yeni çilelere
uğruyordu. Birileri, kendilerinin hiçbir zaman yapmayacakları
fedakârlıkları, yine başkalarından bekliyorlardı. Vatan adına, millet
adına, din adına. Gelişme, ilerleme ve kurtarma adına. Anlayanlar
anladıklarıyla kalıyor, anlayamayanlar her vakit olduğu gibi yine ön
safta yer tutuyorlardı.
Yüreğinin kıvrımlarında
dolaşıyordu. Hasretini şarkılar taşıyordu uzaklara. Şarkılar ve yangınlı
türküler, duygu dünyasının kılavuzu oluyordu. Yeni melodiler
vasıtasıyla, ruhu inceldikçe inceliyor, kelimeler birer ateş topu gibi
zihnine hücum ediyordu. Şiirlere, yazılara ve yeni konularda buluşuyor.
Akşam ve musiki ele ele vererek, içinde; yeni ateşler yakıyordu.
Savrulan, zamandan zamana. Düşen, mekândan mekâna. Saatler bu minval
üzre sürüp giderken, sabah oluyor, gün doğuyor ve yeni bir akşamı
bekliyordu.
...
Km-191104
(
Taşradan Gelen Çiçek -5 başlıklı yazı
KOCAMANOĞLU tarafından
30.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.