Kölelikten Sultanlığa-1

 

Değerli Kızım;

Allah’ın yardımı ve rahmeti üzerinize olsun. Kapından huzur ve sükûn eksik olmasın. Sevginiz bol, seveniniz çok olsun… Bu mektubumda asırlar öncesine yaşanmış da olsa hala unutulmayan ve dillerden düşmeyen “Yusuf ile Züleyha”dan bahsetmek istiyorum. Ümit ederim sana faydalı olur…

 

Mekke’de Yahudi âlimleri müşriklere; “Muhammed’e sorun bakalım İsrailoğulları hangi sebepten Mısır’a geçmişlerdir, Muhammed buna ne diyecek?” diyorlardı. Allah kitabı Kuran’da Yusuf suresini göndererek en güzel kıssayı bildirmiş, başka hiçbir kitapta bu kadar güzel bir kıssa/hikâye anlatılmamıştır…

 

Kuran’da “… Şurası bir gerçek ki, bundan, bu hikâyeden önce… Elbette sen bundan habersizdin…” diyerek nebinin de diğer insanlar gibi bu kıssadan haberdar olmadığını ve bunu Allah’ın naklettiğini bildirmektedir.  

 

Bir haber veya hikâyenin kıssa olabilmesi için izlenmeye ve yazılmaya değer bir özellik taşıması gerekir. Bu hikâyenin dillerde dolaşarak bir destan, bir efsane halini alması için kalıcı güzelliği ifade eden üstünlükleriyle ilgili olmalıdır.

 

En güzel kıssalar hakiki olanlardır. Hakiki güzellik hayallerin ötesindedir. Yusuf’un rüyası gelişecek ve olaylara ve mukadderata sembollük edecektir. Rüya geleceğin bir misalini görmektir. Misal âleminde yıldızların güneş ve ayın secde etmesi Allah’ın Yusuf’u yükselteceğini, hükümdarlara varıncaya kadar tüm insanları ona boyun eğdirecek demektir.

 

Allah onları, onlar da Allah’ı çok sevdi. Güzellikler içinde dertleri, dertler içinde güzellikleri verdi. Allah bu sevgili kulları Yusuf ile Züleyha’yı kitabı Kuran’da hikâye ederek tüm insanlığa bildirdi. Yusuf ile Züleyha büyük bir imtihanın, büyük bir aşkın, büyük bir sabrın ve sırlarla dolu ölümsüz aşkın hikâyesidir… Ben de sana bu olayı bir mektup şeklinde yazmak istedim… Umarım okur ve beğenir, kendi nefsine de bir ibretamiz bir pay çıkarırsın…

 

Yusuf, İbrahim (as) neslinden, güzellik madeninden yaratılmış, bir peygamber oğlu peygamber… Güzel mi güzel… Sözü baldan şirin, sözü sütten berrak… Çocuk yaşta yetim…  Büyüklerin imtihanı, peygamberlerin imtihanı büyük imtihan… Asil bir rüyayla başlayan koca bir hayat, rüya gibi yaşanacak ve bir rüya gibi sona erecektir…

 

Yusuf’un henüz daha yaşı on yedi… Rüyasında güneş, ay ve on bir yıldız hürmetle kendisine secde etmektedir. Uyanınca koşarak rüyasını babası Yakup (as)’a anlatmakta, diğer bir yanda gizliden baba bir üvey kardeşi onların konuşmalarını dinlemektedir.

 

Oğlu Yusuf’un anlında parlayan peygamberlik nurunu görüp seyreden Yakup (as)’ın yüreğine bir sızı düşer. O, daha önce rüyasında on kadar kurdun gelerek oğlu Yusuf’u kaparak götürdüklerini görmüş, korku ve endişesi daha da artmıştır.

 

Oğlunun başına bir şey gelmesinden korkan Yakup (as) “Rüyalarını kimselere söyleme… Allah’a and olsun ki, nebilerden olursun…” diyerek onu uyarmak gereğini hisseder.

 

Gizliden onları dinleyen üvey kardeşi duyduklarını diğer kardeşlerine ulaştırmakta, onlara anlatmakta hiç gecikmez… Kardeşleri “babamız kardeşimiz Yusuf’u bizden daha çok sevmektedir,”  içten içe içerlemekte, düşünceleri kine dönüşmektedir.

 

Babaları Yakup (as) ’ın kardeşleri Yusuf’u daha çok sevmesini kıskanmalarından dolayı plan üstüne plan yaptılar. Netice de onu gezip eğlenmeye gidelim diyerek öldürmeyi planladırlar. Babaları Yakup (as) ’dan izin istediler. Yakup (as) “Umarım, onu kurt kapar, olmaz!” dediyse de, takdire karşı duramayarak gönülsüz de olsa oğulları ondan izin kopardılar.

 

Yusuf’u güzel sözlerle uyuttular, onu da bu geziye istekli olarak alıp kırlara gittiler. Yakup (as) Yusuf’un bir daha dönmeyeceğini bildiğinden arkalarından feryadı figan etti.  Bulundukları yerden bir hayli uzaklaştıktan sonra on kardeşinin onu birden öldürmek kastıyla Yusuf’a saldırdılar. Saçını başını yolup, yerlerde sürüdüler.

 

İçlerinden biri “Gelin, onu şu kör kuyuya atalım, nasıl olsa açlıktan kendiliğinden ölecektir. Bizlerde katil olmamış oluruz. Babamıza karşı yeminimizde haklı çıkarız” fikrine diğerleri de katılınca, Yusuf’un üzerinden gömleğini çıkarıp onu kuyuya attılar. Gömleğini kana bulayarak, evlerine yaklaşınca, “Yusuf’u kurtlar yedi” diyerek feryadı figanla babalarına gelip kurtlara bühtan ettiler. Babaları Yakup (as)’ı gözyaşlarına boğarak perişan ettiler. 

 

Yakup (as) duası üzerine kurtlar ve kuşlar huzurunda dile gelerek “Allah’a yemin olsun ki, senin neslinden birini bizden yiyen biri yoktur. Bir iftira karşısında soyumuza beddua etme…” diye yalvarıp itirafta bulundular. Bunun bir imtihan olduğunu bilen Yakup (as), zor olanı, yani sabrı seçti.

 

Mısır’la Şam arasında kervancılık yapan bir kervancı başı olan Melik, yıllar önce rüyasında “Güneşi kuyuya düşmüş, onu eliyle kuyudan çıkardıktan sonra tekrar göğe doğru yükseldiğini” görmüş, rüyasının yorumlanması uğruna koca bir servet harcamaktan çekinmemişti. Ama rüyasında gördüğü bu kuyuya da her defasında uğramaktan da kendini alamamıştı.

 

Şam’dan Mısır’a dönerken kuyunun yakınında kervanını dinlendirmiş, iki adamını su için kuyuya salmıştı. Kuyudan su yerine ay parçası gibi bir genç çıkmış ve hemen kervancı başı Melik’e haber vermişlerdi. O arada kardeşleri Yusuf’un kuyuda ölüp ölmediğinden emin olmak için kuyuya gelmişlerdi.

 

Kervanı gören ve Yusuf’un kuyudan çıkarıldığını anlayan kardeşleri bu işten kolayca sıyrılmak bahanesiyle kervancı başıyla, “onun kölelerinin olduğunu, ellerinden kaçtığını, gerekirse böyle kaçkın bir köleyi ufak bir bedelle satabileceklerini” söyleyerek ufak bir bedelle kardeşleri Yusuf’u kervancıya köle olarak satarak bu işten kurtulma yolunu seçmişlerdi.

 

Değerli Kızım;

Bu mevzu o kadar uzun ki, yazamaya kalksam ancak kitaplara sığar. Ben kısaltarak yazacağım ama yine de sen ibret almaya bak… Burada mektubuma ara veriyor, devamını bir sonraki mektupta kaldığım yerden yazamaya devam edeceğim…

 

Gönlün hoş olsun… Dert ve sıkıntılar yüreğinin semtine uğramasın… Huzur ve saadet kapından eksik olmasın… Allah yar ve yardımcın olsun…

 

Km-140208

...
Devamı Var... 
 
( Bilge Kıza Mektuplar -18 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 3.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu