Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 21.12.2015
Okunma Sayısı : 811
Yorum Sayısı : 0
1986 yılının, Ağustos ayı… Farklı farklı şehirlerden iki gönül, bir yuva kurmak için bir araya gelir. Klasik olarak bu birlikteliğe karşı çıkanlar, destekleyenler olur akıp giden zaman içinde… Ama derler ya hani “Gönül ferman dinlemez." diye, öyle bir durumdu belki de. Belki de kader yine bir oyunun peşindeydi, kim bilir… Dedik ya kimi karşısındaydı bunun, kimi yanındaydı diye asıl mesele kader; ne tarafındaydı bu işin?

Bırakalım zaman göstersin kaderin tuttuğu tarafı da hikâyemize devam edelim… Ne çok uzak ne de çok yakın bir zamanda bu aileye, bir birey daha katılacağı haberi alınır. Bir yandan sevinç bir yandan kızgınlık vardır. Karşı çıkanlar buna da bir bahane bulmak için yarışa başlarlar. Tabi 1986'da teknoloji nedir ne değildir pek bilemem ama öğrendiğim kadarıyla yeni bireyin cinsiyeti bazı maddiyatla ilgili durumlar sebebinden dolayı dünyaya gelene kadar öğrenilememiş. Tabi ki bu da karşı çıkan kesim için bir fırsat doğurmuş. 

Söylentilerin biri bin paraymış. Kimisi bu hanımın erkek doğuramayacağından yakınıyormuş, kimisi de hiç doğuramayacağından adı kadar eminmiş neredeyse… İnsanoğlu işte. “Olursa sağlıklı olsun, erkek kız fark etmez." diyeceği yerde, yok “Bu doğum olmaz." yok “Bu, erkek doğuramaz." ve benzeri cümleler kurarak günü gün ediyorlarmış. Belliki Allah'ın işine karışılmayacağını öğrenmemiş bu karşı çıkan insanlar.

Bu yuvanın kurulmasını destekleyenler ise hep sabrı ve sebatı öğütlemişler… Her kötü sözün önüne barikat olarak geçip durmuşlar. Bilirsiniz, bir aileye katılacak yeni bireyin sevinci başka olur. Bunu bildiklerinden olsa gerek sürekli kendi yüzlerindeki ve ailenin yüzündeki tebessümü eksik etmemek için çabalamışlar. Karşı çıkanlar bir yandan, destekleyenler bir yandan derken zamanı geçirmişler öyle böyle…

Hayat karşımıza çeşitli oyunlar sunar. Bunları kazanmak da kaybetmek de bizim elimizdedir. Bu oyunda, kaybettirmek isteyenler olacağı gibi kazanılması için gayret sarfedenler de bulunacaktır. İşte burda bunu ayırt edebilmek gerekir. Neyse biz yine hikâyemize dönelim dostlar.
 

Ve beklenen zaman gelir dostlar… Ailenin yeni bireyi artık şu fani dünyaya adımını atmak üzeredir. 

Bayan hastaneye kaldırıldı. Doğumhaneye alındı. 
Hanımın annesi ile eşi yanında hazır bulundular. Olağan doğum telaşesi mevcuttur. Dışarıda bekleyenler için hiç geçmek bilmeyen dakikalar, içeride bulunan bayan için büyük acılar…

Dünyaya gelecek olan yeni şahsı ileride nasıl bir kaderin beklediğini, neler yapacağını, neler yaşayacağını kimse bilmiyordu. Zaten Yaradan dışında bunu kim bilebilirdi ki? Aslında belki de birçoğunuz için bu gereksiz bir detay olabilir ama elbet bunda da bir hayır vardır diyebilmeli… Dedim ya, kim bilebilir ki Yaradan'ın dışında?

Sabaha karşı ters olarak ve zorlu bir şekilde dünyada nefes almaya başladı bizimkisi. Doğumundan 10 dakika sonra sabah ezanı okunmuş. Tabi sabah ezanı, çocuğun çığlıkları ve ağlamaları arasında okunadursun dışarıdan doğumu haberi alan genç baba il içinde il dışında ne kadar eş, dost, akraba varsa haber etmiş “Oğlum oldu." diye... Haber etmesine etmiş ama, hani demiştik ya bir önceki hikâyede, karşı çıkanlar var diye. Onlar bu işe pek bir şaşırmışlar... Üstelik de pek bir üzülüp sinirlenmişler… Amma velakin “Serde yiğitlik var." anlayışının arkasına sığınıp, yüzlerine geçici, sahtekâr ama bir o kadar yenilgi sahibi olduklarını gösteren bir tebbesüm kondurmuşlar.

Yaradan'ın işi işte… Aslında hep hayatımızda böyle örneklerle bir şeyler anlatır bize… Artık bu genç kimin başına cefa kimin başına sefa getirir orası bilinmez. Bu hikâyede artık bir gün doğdu… Bundan sonra ise gün içinde neler olduklarına bakacağız inşallah… Kim bilir, belki gün batımını bile görebiliriz…
 
( Gerçek Hayattan Alıntıdır - Gün Doğumu başlıklı yazı 4harf1kelime tarafından 21.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu