Makale / Toplumsal Makaleler

Eklenme Tarihi : 4.11.2010
Okunma Sayısı : 2491
Yorum Sayısı : 2




BATILILAŞMA :


Bana göre , batılılaşmanın bir tarifi yok, yalnız izahı-açıklaması yapılabilir. Kendimizi doğal olarak devamı saydığımız Osmanlı, ihtişamlı günlerini artık geride bırakmıştır. Karlofça antlaşması yapılır ve batının üstünlüğü bizim tarafımızdan da tescil edilir. Batının dünyayı etkilemekte kullandığı manivela,  bir anlamda kapitalizmi doğuran şartlar tamamdır. Arada ki denge sarsılır Osmanlıyla birlikte aydını da şaşkına döner. Batının üstünlüğü gerek sivil, gerek askeri kanatça genel kabul görür. Önce batının askeri dehasının memlekete nasıl kazandırılacağı düşünülür. Nevşehirli İbrahim Paşa'ca� da destek görür. (1718�1730) Batının askeri eğitimi ve teknoloji konusuna önem verilir. 28 Mehmet Çelebi ve Nişli Mehmet Ağa batının ahvalini öğrenmek üzere elçi olarak gönderilir. Bu arada bir takım sosyal alışkanlıklarda devlet katına sız maya başlar. Halkta bu başkalaşımın farkındadır. Askeri alanda örnek alma çabaları I. Mehmet, I. Abdul Hamit, III. Selim zamanlarında devam eder. (1730�1807) Batıda ilk elçilikler kurulmaya başlar. Tarihçilerce gerçek batılılaşmanın başladığı tarih olan Tanzimat�a gelinir. 1839 da Gülhane Hattı Humayün�ü ilan edilir. Bu çabalar içerisinde öne çıkan isim Mustafa Reşit Paşa’dır. Ali Paşa ve Fuat Paşa’nın çabalarıyla da batının günlük kültürü imparatorlukta artık yer bulur hale gelir. Giyim, eşya, evlerin stil ve donanımı, insan ilişkileri de artık biraz avrupaidir. Bu değişime karşı çalışmalarda başlatılmıştır. Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın oluşturduğu bu karşı hareket "Yeni Osmanlılar" adını alır. Mücadele devam ederken 1856 da Islahat Fermanı yayınlanır. Ferman Müslümanların tepkisiyle karşılaşır. Nihayet batılılığın parça parça alınamayacağı 1870 den sonra Saffet Paşa tarafından ifade edilir. Artık yazarlar da özellikle adet ve görgü kuralları konusunda ki değişime öncülük etmeye soyunurlar Ahmet Mithat’ın (Felatun Beyi) Recai Zade Ekrem’in (Bihruz’u) ilk örneklerden sayılabilir. Zamanında açtığı onlarca okula bakılırsa II. Abdul Hamid’de batının birtakım ileriliklerine evet demektedir. Harbiye, Mülkiye, Tıbbiye, batı tarzında ilk açılan okullar olur. Buna rağmen Jöntürk hareketi devrededir ve Abdullah Cevdet son sözünü söyler;"Bir ikinci medeniyet yoktur, medeniyet Avrupa medeniyetidir.) Bu ifşaata ve olup bitene bakılırsa bir baş kaldırı 1908 den sonra Mehmet Akif ve onun gibi İslamcı düşünen, batıya karşı koyan hareketten gelir. Ayrıca 1911 de "Genç Kalemler" dergisinde Ziya Gökalp Tanzimat�ın ana fikirlerine katılmakla birilik, Avrupa medeniyetinin tereddütsüz kabul eden, Türkiye’deki azınlığa çatar."Bunlar tıpkı hazır elbise alan insanlara benziyorlar. Biz İslamlar ise hayatımızın hususiyetlerine uymayan basmakalıp medeniyet modellerini taklit edemeyiz bizim ölçülerimize göre biçilmiş elbiselere bünyemize uyan hayat prensiplerine ihtiyacımız var. Kendi ruhumuzdan yeni bir medeniyet yaratmalıyız. Bu milli Osmanlı medeniyetini Avrupa kıskanacaktır."der. Devamla; "Bu medeniyet çürük temellere dayanıyor. Elbet zeval bulacaktır. Yeni medeniyet Türk ırkı tarafından kurulacaktır. Alkolün ve sefih bir hayatın bozduğu bir ırk değil, bu parlak savaşların kuvvetlendirdiği ve gençleştirdiği bir ırk" Görülür ki Ziya Gökalp devam etmekte olan batılılaşma hareketine evet derken, onun bir disiplin dahilinde ve seçicilik yoluyla alınmasını, Türkçülük tavrını da ortaya koyarak çözüm arar. İttihat Terakki’yle birlik Ziya Gökalp batılılaşmaya hayatı boyunca büyük ivme kazandırmış, belki de günümüze büyük oranda damgasını vurmuştur. İleride yapılacak olan inkılâpların kültür temellerinin oluşmasında önemli pay sahibidir.

Gerek Türkiye’de ki kültür değişmeleri, gerekse batılılaşma karşısında Erol GÜNGÖR ayağını Türk milli kültürü üzerine koymak suretiyle pergelinin diğer ayağıyla ufkunu çizmekte, görüşlerini bu pencereden bakarak açıklamaya çalışacaktır. Erol GÜNGÖR�ÜN bütün savunma mekanizması, ilmi bir zihniyet ve Türk milli kültürüdür. "Türk Kültürü ve Milliyetçilik" adlı eserinin önsözünde; "Hâlbuki Türkiye�de batılılaşma hareketleri sonunda, okumuş tabaka Türk kültürüne büyük ölçüde yabancı kalmış, hakiki bir kültür yaratarak bunu milletin bütün tabakalarına yaymayıda başaramamıştır. Tarih içinde türk milli kültürünü halk muhafaza etmiştir. Şu halde milli kültürün modern imkanlarla geliştirilmesi demek olan milliyetçilik, ister istemez, halk içinde yaşamakta olan temel kültür unsuralrına dayanmak zorundadır.� Diye açıklar. Batılılaşma ve türk kültürü bölümüde geniş izahlar yapar. Batılılaşmanın bir medeniyet dairesine girmek olduğu, bir çok milletin bu kader yaşamak zorunda olduğu, modern medeniyetin batı memleketlerinde başlaması nedeniyle, bir kısım ülkelerin onları geriden takip etmek durumda kalıp, ıstıraplı, çetin ve ne kadar süreceği belli olmayan bir yola girdiklerini izah eder. Bu ızdıraplı ve çetin dünya bizide içine almış bulunmaktadır. Fakat bir şey var ki Reşit Paşa�dan Talat Paşa�ya; Namık Kemal�den Ahmet Rıza�ya ve Abdullah Cevdete kadar hepsinin asıl gayesi memleketi parçalanmadan ve yenilgiden kurtarmak olduğu anlaşılır. Yine GÜNGÖR�e göre bu zevatın bir kısmı dış destekli olsa da durum değişmemektedir.

Ne var ki batılılaşma yolunda atılan adımların memleketi bir felakete sürüklemiş olması da gözden kaçmamaktadır. Toplum tüm dayanaklarından yoksun bırakılmıştır. İyi niyetle de olsa dışarı ile yapılan ilşkiler-iş birlikleri; sonuçta ülkenin parçalanmasına yol açmıştır. Eğitimde getirilen yenilikler münevver-aydın sınıfıda siyasi sınıflar gibi gruplara bölerek genel muvazeneyi bozmuştur. Bu sayede azınlıkların cüreti artmış ve ayaklanma heveslileri harekete geçmekte geç kalmamıştır.



Devam edecek...








( Türkiyede Kültür Değişmeleri Batılılaşma Modernleşme Ve Erol Güngör-5 Batılılaşma başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 4.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.