Yunus Emrede Sevgi- 1
Bu çalışmamızda biz, Yunus Emre �nin kim ve nece
olduğu, nereden gelip nereye gittiğinden çok ,Yunus Emre�yi biraz da
gerçekten Yunus yapan sevgi yönüne vurgu yapacağız.
İnsan ve
varlıklar;bir güce sığınma, ondan şefkat-sevgi duyma ihtiyacı içersinde
yaratılmıştır. Her varlık, illa da insanlar, biribirleriyle irtibatlı
ilişkiler ağı içersinde hayatlarını sürdürürler. Bu ilişkiler çoğu zaman
karşılıklı fayda unsurunu doğurur. Bu fayda her zaman somut
olmayabilir. İnsanda, bir çok varlıkta ve Yunus Emre�de olduğu gibi,
soyut fayda unsuru olan sevgi oluşur ve öne çıkar.
Her şeyin
geçici ve fani olduğunu bilmek insanı boşluğa düşürür. Bu boşluk
duygusuna kapılan insan bir şeye, bir yere, belki yüce bir varlığa
sığınmak ister. İşte bu boşluk duygusunu taşıyan insana sunulacak
biricik şey , sevgi olmalıdır. İnsan ve varlığın bu boşluk duygusundan
kurtulmasının başka bir yolu da yoktur . İnsan için sevgi bu denli ilk
soyut ihtiyaç olma gücündedir.
İnsan, sığınma ihtiyacının yanı
sıra, sevgiye de ihtiyaçlı doğar. Kainatta dikey ve yatay bütün
oluşumların ve seyreden devamlılığın harcında sevgi vardır.
Sevginin karşıtı olan kötülük ve kavga, sevginin örülemediği, boy
veremediği boşluğumuzda kendine yer bulur. Tabiyatın boşluktan nefret
ettiği gerçeğini bundan daha güzel ne izah edebilir ki?.Ama biz, aklı
erenler, insanoğlu, boşluğumuzu sevgiyle doldurmak borcundayız.
Sevgi, varlığın özünde zaten vardır. İlişkiler ağı varlığı ve insanı
bir şeye veya kimseye karşı ilgi ve bağlılık göstermeye mecbur eder.
İşte bu ilgi ve bağlılık önce duyguya ,sonra eyleme dönüşürse sevgi
gerçekleşir.
Sevginin boy verip serpilmesi için, önce seven ve
sevilenin de teşekkül etmesi lazımdır. Büyük bir şefkat ve bağlılık,
seven ve sevileni, yani sevgiliyi ortaya çıkardığı an sevinç ve mutluluk
duyarız ki, sevginin biricik amacı da gerçekleşmiş olur.
Sevgi
devamlılığı sever, devamlı ve titrek-canlı halde bulunmalı ki varlık
nedeni idrak edilşmiş olsun. Sevginin devamlılığı sonuçta bizi aşk
dediğimiz güçlü duyguya yöneltir. Sevgi çoğu ilişkilerde aşk haline
dönüşmedikçe bir anlam ifade etmez , yahut kendisine çok az muhatap
bulur.
Sevginin coşkulu hali olan aşka, bir zamazlar bir cinsi
diğerine yönelten bedeni veya ruhi güçlü duygu demişler. Eski çağ
filozofları ise yalnızca bedeni bir istek olarak algılamışlar. Sokrates,
Platon, Aristo ve Stoacılar, en ince ve en yüce duygu olarak
açıklamışlar . Çağımız düşünürleri ise, insanı sırf madde ile sınırlar.
İnsanı bütün kıymet hükümlerinden soyarlar, sevgi ve aşk insan
hayatından çıkartılır.
Bugün mutlu muyuz? Sorusuna insanlık
coşkuyla evet diyorsa, çağımız düşünürleri haklı idiler. Değilse,
yaptıklarının nice bir kötülük olduğu açıktır. Özellikle biz Yunus�u
asırlar ötesinden yalnız sevginiin hatırı için günümüze çağırdığımıza
göre biz evet diyenlerin değil, hayır! İnsanlık coşkulu ve mutlu
değildir! Diyenlerin yanında yakınında yer alırız. Geçen asırlarda
yunuslar aradan çekilirse insanlığın sevgiden çok şey anlamadığı ortaya
çıkar.
Türk insanının ise, destanlar çağında, yani İslamla
muhatap olmadan önce sevgiden ne anladığı, sevgiyi bünyesinde nasıl
yaşattığı büyük bir araştırma konusu olarak beklşeye dursun. Biz
Metehan� ın �Toprak milletin köküdür� dediğinden haberliyiz. Buradan
Türk insanının deastanalar çağında sevgiyi hangi sahalarda yaşattığını
anlayabiliriz. İslamla muhatap olduktan sonra tevhid inancı ve yine
İslamın ruhundan kaynaklanan tasvvuf düşüncesi sonucu, yeni bir
anlayışla Türk düşünce hayatı ördüğümüz gerçektir.
Yunus, bu
yeni örgünün Türk düşünce yaşayışında ilk teşekkül çağının ortasında
boy verip fışkırmış bir sevgi çağlayanıdır. Bu sevgi çağlayanında
yetesiye yıkanıp temiz olmanın ilk koşulu; Yunus� un çağını toplumumuz
açısından bilmek, anlamak gerekir.
Yunus�un içine doğduğu,
Yunus�u büyütüp yaşatan Anadolu; ruhi, siyasi ve sosyal bakımdan
çalkantı halinde. Önce batıdan gelen Haçlı Seferleri, sonra doğudan
gelen Moğol Akını, Anadolu insanının kafa ve gönlünü allak bullak etmiş.
Tarihler 1240-1322 yıllarını göstermektedir. Kaynaklar Yunus Emre�yi bu
tarihler arasında yaşatır. Yunus�un yaşadığı bu çağda Anadolu� da,
zulüm, kıtlık ve eşkıya kol gezmektedir.
Yunus�un bu
atmosferde, böylesi bir panik çağında, sevgiyi kirden ve pastan
temizleyerek öne çıkarabilmilş olması önemli bir ayrıcalıktır. Çoğumuza
da garip gelebilr. Zira, çağımız insanı O�nu yetesiye anlamaktan
acizdir. Görülür ki böylesi anlarda sevgiden çok kindir boşluğumuzu
dolduran. Toplumu düşmanın üstüne salmak gerek inancı güdülmez mi?
Yunus�un böylesi bir çağda kin ve nefretin önünü tıkayarak, suların
yönünü sevgiden yana döndürmek aşkıyla çırpınışı, oldukça yüce bir
harekettiir. Yunus� un mevcut mana ve değerini ikiye, üçe ,beşe katlar.
Bu tutum, Yunus�u bütün çöküş ve panik çağlarına ümit ve bayrak
yapmamızı gerekli kılar.
Bütün bu olumsuz şart ve oluşlara
rağmen Yunus yokluğun ortasından çıkıp gelmiş değildir. Yunus� u Yunus
yapan kültür dinamikler vardır.
Türk ruhunda İslamın en samimi
gerçeşleşmesi olan Selçuklu Anadoluyu nakış nakış medrese, çeşme,
kervansaray cami, hamam gibi sosyal kurumlarla örmüştür. Seçuklu
halkının gönlü de bu eserlerle beraberdir. İslam Selçuklu�nun gönlünde
ve eşyasında hayat olmuştur. Madde planında bunlar yapılaırken, mâna
planında Ahmet Yesevi başta olmak üzere Horasan Erenlerinin alevli ruhu,
Mevlana, Hacıbektaş ve niceleriyle bu toprağın insanını mümbit
kılmıştı. Yunus, bu ağır ve kutlu mirası yüklenerek boy verir.
Bu dönem ,İslam imanının Anadolu coğrafyasında maya tuttuğu birinci
dönemin kapanış çağıdır. Bu kapanış çağının son çeyreği Yunus�un berrak
pınarlar gibi çağıldadığı dönem olmuştur.
Yunus bu çağın ulularındandır. Ancak çağının yalnızı değildir. Mevlâna Hüdavendigâra göz kırpmak suretiyle ne güzel halleşir:
�Mevlana Hüdavendigar bize nazar kılalı
O�nun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır.�
Demek suretiyle çağının yalnızı olmadığını haykırır! Belki de çağıyla
bütünleşmek bu olsa gerek. Yunus kötülerle değil ama, iyilerle çağıyla
bütünleşmiştir.
Yunus�u ören kültür dinamiklerinin kaynağı İslam
İmanıdır. Duygu ve düşünce alemine hakim olan İslamdır. Ruhunu kuşatan
da İslam İmanından kaynaklanan Tasavvufi düşüncedir. Yunus�u kucağında
büyütüp O�na kucak açan bu kültürdür. Bir cümleyle Yunus, Allah aşkıyla
yanan, lirik ve mistik şiirler söyleyen, müslüman türk dervişidir.
Bütün bu kaynaktan beslenenler gibi, Yunus�un da bu yolda mesafe
kaydetmesi için bazı aşamalardan geçmesi gerekmektedir. Yunus, bu
aşamaları minnetsiz ve sitemsiz geçenlerdendir. Bu anlayışla tasavvufi
aşk yoluna girer. Bu yolun gereği olarak ta bütün mutasavvıflar gibi
Allaha erme ( Visal-i Hak ) ülküsüne katılır.
�Nolur ise ko ki olsun noliser
Gönül Mevlayı tek bulsun noliser�
Bu yola koyulduğunu, böyle ifşa edecektir. Bu hasretle yanıklığın
gerekçesi açıkjtır. Yunus�a göre yaratılış sevgi ve aşk ile açıklanır.
Allah kainatı bilinmek ve sevilmek için yaratmıştır. Bu nedenle en fazla
yüklenilen borç, Allahı sevme borcudur. Yunus bu borcun farkındadır.
�Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım mevlam seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağirayım Mevlam seni�
Yunus görünürde Mevlaya yanık bir çağrıda bulunurken, gerçekte ağır
borçlarla muhteşem bir koşuya katılmıştır. Bu çağrılar ve koşu bir ömür
devem edecketir. Şiir alemine daldığımızda Yunus�u hep bu koşunun
içerisinde bulacağız.
Yunus, bütün iş ve oluşların neticesini
Allah� ta düğümler. Ancak kainatı muvazeneler bütünü olarak görür.
Allah, insan, varlık arasında münasebbetler kurar. Ancak, Yunus�ta her
şeyin değeri Allah� la olan muhabbet ve dostluklarıyla sınırlıdır.
Allah, bütün sebeplerin baş sebebi olarak tecelli eder, tasavvur olunur.
Onun içindir ki Yunus�un en çok sevdası ve muhabbeti Allah�a dır.
�Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni�.
Yunus� un Allah�a yöneliş ve terennnümünde sevinçlerini odakladığı ve
sevgisini billurlaştırdığı biricik mesnedi İslam İmanıdır.Yunus� un
yönelişteki arzu ve istekleri görüldüğü gibi müslümancadır. Bu anlayış
içinde Yunus� u başka bir kayda bağlayamıyoruz. Nasıl bağlar sınız?
�Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu
Çıkmış islam bülbülleri
Öter allah deyu deyu�
Yunus kendisini Allah�ı terennüm eden İslam bülbüllerinden yalnız
birisi olarak görür. Bütün sevgilerin hiç bir zaman karşılıksız
olamayacağını en iyi bilenlerdendir. İnsan, inasanın sevgisine ilgisiz
kalamazken, Yunus Allaha yönelttiği sevgisinin karşılıksız kalacağiını
nasıl kabullenir? Bağlanmak ve sevmenin neticesi sevinç ve mutluluk
değil miydi? İşte bu anlayışla Yunus Allah�a olan sevgisinin karşılıksız
kalmadığına inanalardandır.
�Haktan gelen şerbeti
İçtik elhamdülillah
Şol kudret denizini
Geçtik Elhamdülillah�
Devam edecek...
(
Yunus Emrede Sevgi- 1 başlıklı yazı
HayrettinYazcı tarafından
25.10.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.