Yeni öğretim ve eğitim
dönemi başlamıştı su gibi akıp geçen yaz tatilinin ardından. Yalnız yeni
dönemde hiç beklemedikleri bir sürpriz ile karşılaştı Begüm ve arkadaşları.
Sınıf mevcutları önceki yıla oranla oldukça azdı, zaten önceki sene de az bir
öğrenci mevcuduyla devam etmişlerdi. Ve şimdi de idarenin aldığı nihai bir kararla
sınıfları kapanmıştı. Zorunlu olarak belirli gruplar halinde diğer sınıflara dâhil
olacaklardı.
Bunu duymak yıkmıştı
Begüm’ü. Çok büyük bir haksızlık ötesinde ise inanılmaz bir hayal kırıklığı idi
onun için. Murat ile aynı sınıfta olmanın onurunu ve mutluluğunu
taşıyamayacaktı artık. Gerçi aynı sınıfta olsalar da Murat onun varlığından pek
haberdar değildi, verdiği ders notları haricinde. Bir bakıma silik bir gölge
idi Begüm Murat’ın gözünde. Bunu biliyordu ve kabul da etmişti zaten. Ama en
azından aynı havayı solumak bile erişilmez bir mutluluktu.
Ya şimdi ne olacaktı.
Kırk sene düşünse aklına gelmezdi ki Murat’la ayrılacağı. Gerçi bir
birliktelikleri de yoktu ki ayrılsınlar. Ama yine de yine de...
Ve yeni sınıfına
girdiğinde gözleri Murat’ı aradı Begüm’ün. Yoktu işte, küçük bir ihtimal bile
olsa tekrar aynı sınıfta olmak, şanssızlığı tutmuştu bir kez daha.
Yeni sınıfındaki
öğrenciler kolaylıkla benimsediler Begüm’ü. Deli dolu bir sınıftı ve az çok
Begüm’e uygundu etrafındaki yeni arkadaşları.
Gerçek ve acımasız
hayatın varlığından bihaber küçücük çocuklardı hepsi. Öylesine masumdular ki ve
hepsinin de kendilerine göre küçücük dertleri vardı. Begüm mutlu olacağını
hissetmişti yeni sınıfında. Murat’ı ender de olsa görebilecekti yine,
yetinmesini bilirdi küçük mutluluklarla.
Begüm iki kız öğrenci
ile aynı sırayı paylaşıyordu. Uyumlu idiler ve öylesine de kibar ve sevgi dolu…
Yanlışlıkla çarptılar
mı birbirlerine İngiliz asilzadeleri gibi defalarca özür dilerlerdi birbirlerinden.
Argonun varlığından bihaber iyi aile kızlarıydılar ne de olsa. Aslında
fazlasıyla, olması gerekenden çoktu nezaketleri. Büyük ihtimalle Kraliçe
Elizabeth onları görse ‘’lady’’ unvanı verirdi. Zamanla daha da kaynaştı kızlar
birbirleriyle. Ortak bir dil konuşuyorlardı ve seviyorlardı birbirlerini.
Eski sınıfını
özlemiyordu artık Begüm, tabii ki Murat dışında.
Günler, haftalar
geçtikçe iç dünyalarını açtılar birbirlerine. Ve en sonunda ağzındaki baklayı
çıkardı Begüm. Açtı iç dünyasını en samimi iki arkadaşına. Mazide kalan,
aslında hiç var olmamış ilişkisinden bahsetti onlara. Hiç var olmamış
birlikteliklerini anlattı. Ve konu kapandı bir müddet sonra. Hayattaki tek
sırrını paylaşmıştı onlarla ve güvenmişti de.
Yoğundu dersleri, hiç
olmadığı kadar yoğun hem de. Ne çok şey sığdırıyorlardı ufacık dünyalarına:
Yeni bilgiler, ailevi sorunlar, hüzünler ve tabii ki başlarında esen o dinmek
bilmeyen kavak yelleri.
Sınıf mevcudu
itibariyle az kız öğrenci vardı sınıfta. Ne vardı ki bunda, sonuçta
kenetlenmişlerdi birbirlerine.
Bir müddet sessiz
sedasız geçti yoğunluk arasında. Sınavların biri bitmeden biri başlıyordu.
Yine yoğun bir sınav
trafiğinin yaşandığı günlerden biri idi. Sınav sonrası bahçede biraz yürüyüp,
yorgunluğunu atmaya çalışmıştı Begüm. Güzel geçmişti sınav tıpkı diğer sınavlar
gibi. Sonuç itibariyle uyumlu ve çalışkan bir öğrenci idi. Hep de öyle olmamış
mıydı bugüne kadar ve bir o kadar da aklı başında idi. Tek kusuru ise, evet o
kusuru yüzünden ne çok üzülecekti. Neticede herkesi kendi gibi görüp, inanır ve
açardı içini.
Ders zili çalmadan
sınıfa geldi Begüm. Henüz kimseler yoktu sınıfta. Sırasına yöneldi kız ve tam
oturacakken sıranın altında beyaz bir zarf çekti dikkatini. Zarfın üzerinde
ismi yazıyordu. Bunu buraya kim koymuş olabilirdi ki. Belli ki önemli idi yoksa
zarfın ağzı kapalı olmazdı.
Merakla aldı mektubu ve
zarfı yırtıp, açtı içini. Kısa idi yazılanlar ama bir o kadar da inanılmazdı.
Mektubu yazan Murat’tı. Kelimeler onun ağzından çıkmıştı zira altında ismi
yazıyordu Murat’ın.
Okuduğuna göre Murat da
Begüm’e âşıktı ve bunu uzun zaman saklamıştı. Bir itiraftı yazılanlar hem de
Murat’ın itirafı. Hiç belli etmemişti ama Murat da Begüm’ü seviyordu.
Begüm inanılmaz
şaşkındı okuduklarından sonra. Yerçekimi hükmünü yitirmişti adeta ve havalarda
uçuyordu. Sayısız bülbül dile gelmiş, şakıyordu. Kuşlar her yerde idi,
mutluluğu inanılmazdı, yaşadıkları gerçek değildi adeta.
En yakın kız
arkadaşları ile paylaştı yaşadıklarını Begüm. Bir bir anlattı olanları. En az
onun kadar sevinip bir o kadar da şaşırmıştı kızlar. Ortak bir sevinç
yaşıyorlardı.
Begüm’ün tek aklına
takılan; nasıl olup da fark edememişti Murat’ın ilgisini. Şimdi artık daha da
dikkatli idi. Ve Murat’ın yanına gelip, ona açılmasını beklemeye başladı.
Murat’ta ise bir
değişiklik yoktu diğer taraftan. Her zamanki karizması ile kız arkadaşları ile
vakit geçiriyordu tüm bu olanlara rağmen. Ama yine de beklemeye devam etti
Begüm.
Eninde sonunda ortak
bir noktada buluşacaklarına inanıyordu.
Günler günleri, aylar
ayları kovaladı. Zaman öylesine hızlı ve bir yandan da o kadar yavaş
ilerliyordu ki…
Ergenliğin o sıkıcı
atmosferi yavaş yavaş terk ediyordu her birini. Büyüyorlardı, Begüm de
büyüyordu, çocukluk günleri artık geride kalmaya başlamıştı…
Devam edecek…