.
Başı dik mezarlıkların mağlubiyetidir hayat
Ki, düşlerin akşamında yaşlanır insan
Devrilir saçların beyazına uykusuz girdaplar
Islanmış hüzünler gömülür topraklara
Ve dillerden sökülür zılgıta bürünmüş ağıtlar
Adımlanırken adamsız caddeler
Simsiyah riya akar şehrin çeşmelerinden
Can çekişir çelimsiz saniyeler
Yavaşça dilden uğurlanır hakikat
Ve çırpınışları gizler zincirler
Dalgınlığın yankısı çivilenirken alınlara
Hayatın elifini bilmeden yaşlanır insan
Bir mezar taşına siner yalnızlık
Çürür kaburgaların altındaki duygular
Ve kundağından sıyrılır karanlık
Birbirinin yalnızlığına sığınır insanlar
Kelebeklerin gölgesi düşer zamana
Koyulaşır yastığın altındaki pişmanlıklar
Daha bir acır suların rengi
Ve cemresiz kalır topraklar
Mülteci rüzgarlar çarpar gecenin siyahına
Kendi dibine yıkılır her duvar
Kısır bir şubatı getirir firari yağmurlar
Uyku tutmaz ölüm
Ve acı sularla yıkanır yaralar
.
.
.
.