Terimler ve
eşleştikleri anlamları bazen somut göstergeler sayesinde teorik bir yaklaşımla
ispatlanabilmekte ve yeri geldi mi soyut bir tahlil neticesi ispatı mümkün
olmayan yaklaşımlar içermekte. Bu betimlemeye örnek vermek gerekirse ‘’ruh’’
başlığı altında engin bir muhteviyata sahip ve bir o kadar tanımlanması ve
ispatı zor hatta imkânsız bir mefhum. Dolayısıyla ‘’ruh sağlığı’’na uzanan uzun
bir köprü biz insanların ömür boyu korumakla mükellef olduğumuz. Ola ki sapıldı
yoldan kaybedilen akıl sağlığı ve hem vücutta hem de yaşam kalitesi bakımından
gözlemlenen ve tespit edilen gerileme aynı zamanda pek çok şeye ket vuran.
İşin içine ruh ve akıl
sağlığı gibi tanımlamalar girdi mi gözlemlenen şu ki, normal ve anormal diye
tabir edilen süreçleri ayrıştıran sadece ve sadece ince bir çizgi her an
dengenin bozulma ihtimalinin yaşanabildiği.
Ruh sağlığının ne
derece normal sınırları içerisinde kaldığı ise kişiye ve yaşam koşullarına
odaklı. Dolayısıyla da hasar tespit komitesi olarak da adlandırabileceğimiz
işin ehli uzmanlara oldukça büyük iş düşmekte.
‘’Psikoloji’’ mademki
bir davranış bilimi açılımı da bir o kadar uçsuz bucaksız ve çözümlenmeyi
bekleyen vakalara özel ve dair hala da gizemini koruyan bir umman enginliğinde.
Her ne kadar artı ya da
eksi standart sapmalar istatistikte bile normal karşılansa dahi ne yazık ki
insan sağlığı açısından en ufak bir sapma dahi tehlike arz edebilmekte. İşte bu
yüzden konunun uzmanlarına oldukça büyük sorumluluk düşmekte. Keza varlıkları
ve vazgeçilmez oldukları da bir o kadar elzem ve yadsınamaz.
‘’Ah şu modern
psikanalistler yok mu! Dünyanın parasını alıyorlar insandan! Benim zamanımda
beş marka Freud’un kendisi tedavi ederdi sizi. On marka hem tedavi eder hem de
pantolonunuzu ütülerdi. On beş marka Freud kendisini tedavi etmesine izin
verirdi ki buna istediğiniz iki çeşit sebze de dâhil olurdu.’’
WOODY ALLEN
İçinde bulunduğumuz çağ
itibariyle her ne kadar teknoloji odaklı bir yaşam, bilimin ışığında nice
ilerleme kaydedilmiş olsa da psikoloji bilimine, mesleğin erbaplarına hele ki
psikologların ya da psikiyatrların kapısını aşındıran danışanlara hep mesafeli
davranılmaktadır hele ki öncesinde geliştirilen tutum daha da vahim düzeydeydi.
Oysa ne zaman fiziksel
bir rahatsızlıktan dem vurulsa işin uzmanı tıp doktorları tek kurtarıcımız
olmuştur. Bedensel arazlar sinyal verdi mi soluğu doktorun kapısında almak her
bilinçli insanın öncelikli vazifesidir ne de olsa.
Elle tutulan, gözle
görülen bir mefhum olmadığından ruh denen gizem hep bir merak konusu olmuştur
insanlık tarihi boyunca. Tıpta kat edilen ilerleme, psikoloji biliminin
gelişmesi az zorlu kademelerden geçmemiştir doğrusu. Katkı sağlayan nice kuram
sahibi bilim adamı ve uyguladıkları bilimsel yöntemler geçtikleri nice zorlu
aşama sonucu kanıtlamıştır varlıklarını ve kazanımlarını.
Dikkate alınana kadar
oldukça mücadele veren ekol sahiplerine sayısız örnek verebiliriz.
Psikolojinin bir bilim
dalı olarak kabul görmesine kadar geçen süreçte gerek bu alanın sınırları
gerekse yöntemleri açısından birbiri ile çatışan pek çok ekol hem bir dinamizm
yaratmış hem de fazlasıyla katkı sağlamıştır.
-Yapısalcılık
-Davranışçılık
-İşlevselcilik
-Psikanaliz
-Gestalt Psikolojisi
-İnsancıl yaklaşım
-Zihinsel Yaklaşım
Yaklaşım ve tedavi
süreci hangi açıdan ele alınırsa alsın öncelikle kabul edilmesi gereken danışan
ve danışman arasında kurulan terapötik süreçtir.
Terapötik iletişim;
tedavi edici ya da tedaviye yardım eden ve bir amaca yönelik uygulanan iletişim
şekli olarak tanımlanabilir. Terapötik ilişki uzmanın(danışman ) ve hastanın
(danışan) ilk buluştuğu an itibariyle başlayan önemli bir süreçtir. Danışanı
asla yargılamadan ve onun iyi olması için çaba gösteren uzmanın sergilediği bu
tutum sayesinde her iki taraf makul bir iletişime geçmektedir. Güven faktörü en
önemli olgudur geliştirilen terapötik süreçte. Danışman kendini hasta ya da
hasta yakını gibi hissetmekten ziyade hastanın hissettiklerini anlamaya açık
olmalıdır.
Alanında oldukça büyük
başarılara imza atan tıp adamı, uzman psikiyatr Dr. Small’un ağzından çıkan
ifade aynen şöyledir: ‘’Hayatlarını zorlaştıran zihinsel sorunları olanlar da dâhil
günümüz insanı psikiyatriden korkmakta üstüne üstük tedavi sürecinden
kaçmaktadır.’’
Dr. Small’a göre ki halen
de kabul gören klasik bir tabu olarak, insanları uzak tutan en önemli olgu
uzmanları deli doktoru sıfatıyla eşleştirmektir. Ve yaşanan sorun kişinin
hayatını zorlaştırıp kaliteli bir hayat yaşamaktan alıkoysa da uzmandan yardım
almak olarak addedilen süreç bir şekilde engellenmektedir.
2. Dünya Savaşı’ndan
sonra pek çok tıp okulunun psikiyatri bölümünde, bir zihin araştırması ve
tedavi kuramı olan psikanaliz hüküm sürmüştür. Freudyen Psikanaliz olarak
adlandırılan bu yaklaşımda hastalar serbest çağrışımlarını ve rüyalarını
analistlerine anlatırlar. Akabinde analist problemlere yol açtığına inanılan
tüm bilinçdışı çatışmaları yorumlar. Danışanın geliştirdiği içgörü sayesinde
tespit edilen semptomlarda büyük ihtimalle düzelme ve iyileşme görülür. Süreç uzun
ve pahalıdır aynı zamanda. Her ne kadar başarılı bir tedavi yöntemi olsa da
psikanalize her vakada yer verilmemektedir. Özellikle şiddetli depresyon ve
psikozu olan hastalarda uygun değildir. Zihinsel semptomların iyileşmesinde
antidepresanlar ve antipsikotik ilaçların fayda sağlamasıyla tıp dünyası
psikiyatriye daha ılımlı yaklaşmaya başlamıştır. Özetle konuşma terapisi ile
ilaçlı tedavi bir arada kullanılarak oldukça faydalı sonuçlar alınmıştır ve
alınmaktadır da. Bunlara rağmen psikiyatri karşıtı muhalif tutumlar ve
geliştirilmiş önyargı her ne kadar azalmış olsa da sürece çoğu insan tarafından
olumlu yaklaşılmamaktadır.
Önyargıları tetikleyen
ise insanın içinde yarattığı korku ve şüphedir. Yaşadıklarıyla yüzleşmekten
korkan ve için için saklayan sayısız insan mefhumuna günümüzde de
rastlanmaktadır.
Yardıma ihtiyacı
olduğunu bile bile kendisiyle yüzleşmekten kaçınırken farkında olmadan yaşadığı
hayatı daha da zora sokan ve kısır bir döngüye giren nicesi.
Önemli bir branş olan
psikiyatri bilimi diğer branşlar gibi gelişme sürecini halen idame ettirmekte.
Daha fayda sağlayacak, etkili pek çok ilacın bulunmasına ek olarak konuşma
terapisinin de ivme kazandığı ve kulvarında daha da önemli sıçramalar yapan bir
branş kısaca kabul görmese de bazı bağnaz kesimler tarafından.
Sonuç itibariyle göz
ardı edilmemesi gereken en önemli nokta, insana yapılan yatırımların başarıya
ulaşması ve akabinde daha kaliteli bir yaşam standardının sağlanması. Yeter ki
global anlamda olsun bireysel açıdan olsun tüm önyargılar yıkılsın.