Kıvamı
koyudur hayatın
Ki,
bilmenin çocuğudur aykırı yaşamak
Gerçeklere
sarılır tüm ikilemler
Küflü rüyaların teri bulaşır geceye
Ve
gecikmiş zamanla demlenir şiirler
Yollara
düşer düşler
Yitiğini
arar yorgun bir kervan
Gazze
sokaklarına çöker hurufi bir durgunluk
Açılır
örülü suskunluğun ilmekleri
Ve
gözlere mıhlanır yorgunluk
Çıplak
bir sestir ‘’ah’’
Ki
kelimeler tutulmuştur cezbeye
Ömrün
beyazına düşer siyah noktalar
İç
aynalara yansır hıçkırıkların gölgesi
Ve
dua merhemiyle sıvazlanır yaralar
Çöker
zeval vakti
Ölümcül
hamlesini yapar zaman
Zifire
boyanır yolculuklar
Ayaklara
bulaşır soruların cerahati
Ve
gelgitlerle aşınır kıyılar
Büyüsü
bozulur uzaklığın
Adımladıkça
lekeler dökülür seslerden
Hüzün
komasına gürer düşler
Ağır cümleler düzleştirir kamburları
Ve
camdaki buğuya siner suretler
Karardıkça
kararır sükût
Kırılır bitimsiz feryadların rahlesi
İnadına
bir teselli kuşanır diller
Açılır
kalplerin ürkek perdesi
Ve
uyanır küskün ebabiller
.
.
.
.