Yüzleri kirlidir
salyaları akanların,
ellerinde yalancı ayna.
mabetler kin tutanların,
din tüccarı yobazlara kaldı arena.
Suçluluk soyunmuş son yalana;
mitingler elinde kur’an sallamakta...
kalpleri nasır tutmuş / günahkardır veballer...
İşbirlikçiler, uşaklık etmek için çıkmışlar meydana,
ortalıkta bröşürlerden kumbaralar dolaşmakta.
Kuruyan damaklar bonkör davranır kabe kokulu suya,
yanında eşantiyondur ihdaslı dua...
Bukalemun gibi renk vere vere
dokunurlar ruhuna tırnaklarıyla,
kanatırlar... acıtırlar... ağlatırlar...
Çalıp çırptıkça kar sanırlar...
parayla ısınırlar... paraya tapınırlar...
Darda kalana kapalıdır kapılar...
Göz göre göre oldu bazı
şeyler, ihanetle
geliyoruz dediler, geldiler göz göre göre...
Alacakaranlık kuşağında
uyku ile uykusuzluğun arasına sıkışmış bir tür ölüm...
cinayetleri bitmemekte canlı bombaların...
Cürüm işleyicisi dolanmakta
bu gün Suruç’ta... belki yarın bu uçta,
kokmayan çiçekler arasında,
şehitliğin bile tasnif edildiği bir karış toprakta...
Küflü bir makasın sürtünme sesi ellerinde...
Ve, geceki orospuluğa kokan köşede
dilenciler.
Çoktandır çalışmakta yandaş mahkemeler;
tıklım tıkış dolmuş zindanlar...
Dilleri mürekkep lekeli özgürlükçüler,
çanak yalayıcısına kurban edilirler...
Kurbanlar, Azraillerin sayısından az olduğunda
belli ki, kıyamet kopacak...
Mevsimleri bahar ülke
günahlarıyla cehenneme konacak...
Cehennem vatanım,
bilmem ki nasıl kurtulacak...
Göz göre göre oldu bazı
şeyler, ihanetle
geliyoruz dediler, geldiler göz göre göre...