Aldığım duyumlara göre
köpekler kralı Pitbull, tüm köpeklerle gizli bir toplantı düzenleyerek, çöp
konveyörlerine atılan yiyecek artıklarını hızla tüketerek köpeklere bir şey
bırakmayan kedilere görüldükleri her yerde saldırarak imha etmeyi önermiş.
Uysal ve evcil köpeklerin oylarıyla bu öneri reddedilmiş.
Pitbull, gizli bir
toplantı daha düzenleyerek, bu toplantıya uysal ve evcil köpekleri çağırmamış.
Toplantıya iştirak eden
vahşi köpekler, uysal ve evcil köpekleri baskı altına alarak sindirmek ve
sinmeyenleri de imha etmek kararı almışlar.
Böylece çok kapsamlı
bir operasyonun düğmesine basılarak uysal ve evcil tüm köpeklere saldırılar
başlamış. Bu yoğun saldırı karşısında bir şey yapamayan evcil ve uysal
köpekler, mecburen kabuklarına çekilmişler.
Pitbull, yeniden
düzenlenen olağanüstü genel kurulda oy birliği ile kedileri imha etmek kararını
çıkartmış.
*
Ormanlık yolda, yürüyüş
yapmaya çıkmıştım. Yorulunca, bir ara yol kenarındaki ağaç diplerinden
birindeki gölgeliğe oturdum.
Otururken nereden
çıktıysa, başıboş bir Pitbull çıktı ortaya, bana doğru koşmaya başladı; o an
canım vücudumdan çekildi ve köpek için yüz yirmi kiloluk bir taze et ziyafetini
orta yere seriverdim. Birden fark ettim ki, köpek, karşı kaldırımdaki çöp
konveyöründe çöplenen kediye doğru koşmakta.
Kedi, güya korkutmak
için birkaç kere tısladı köpeğe. Takmadı bile köpek, yakaladı kediyi.
Zavallı sokak kedisi
köpeğin dişleri arasında çırpınarak öldü.
Pitbull, kediyi
öldürdüğünü anladıktan sonra bıraktı. Dikti kulaklarını, kan kırmızısı
gözlerini bana çevirdi.
Tam o sırada belediyeye
bağlı Doğal Yaşamı Koruma Timi geldi, köpeği yakalayıp etkisiz hale getirdi.
Köpeğin kuduz olduğuna
dair belirtiler görüldü. Tecrit edilmeye İmralı’ya götürüldü.
Herkes köpeğin
öldürdüğü kediden korktu, köpekten mikrop kapmıştır diye, yanına sokulmadı
kimse. Doğal Yaşamı Koruma Timi kediyi bulunduğu yerden götürdü ve kireç
kuyusuna gömdü.
*
Oradan kaçabildiğim
kadar hızla kaçtım. Kulağıma gaipten sesler geliyordu: “Kaçma, kaçtıkça, sıra
sana gelecek!…”
Sahil Yoluna gelinceye
kadar susmadı sesler. Sahil Yoluna geldikten sonra ellerimi pantolonumun
ceplerine soktum, kalabalığın arasına karışarak yürümeye başladım. Karnım da
iyice acıkmıştı; gaipten geldiklerini zannettiğim seslerin midemden
geldiklerini anladım. Midemdeki guruldamaların feryadına kulaklarımı tıkadım.
Yürürken, adamın biri
tam da ayaklarımın önüne koca bir tükürük attı. Kediyi öldüren Pitbullun insan
versiyonu sanki, aynı tip... Bir an öfkeyle baktım adama, o da bana aynı
sertlikte bakınca görmezlikten gelip korkuyla başımı çevirmeyi tercih ettim.
Sonra hınkırarak, bir koca tükürük de ben attım yere.
Kimsenin umursamadığını
görerek ellerim cebimde yürümeyi sürdürdüm. Hem yürüdüm, hem de hınkırdıkça
attım tükürüğü yere. Bu halime hiç kimse bir kerecik olsun dönüp de müdahale
etmedi. Birkaç bakan olur gibi oldu, ama onlara da bir pitbull bakışı çaktım,
tırstılar.
Tırsanları yermek için
suratlarına tükürdüm. Anladım ki, tırsıtılmış bir halkın , hiç çekinmeden
suratına da tükürülebilinir.
.“İşte,” diye
bağırdım; “özgürlük bu!”
Karar verdim, kendimi
hela deliğinden süpürttürmeyeceğim, bu özgür halka daha bir özgürlük ve daha
bir demokrasi getirmek için, suratlarına tükürmeye devam edeceğim.