Kuralsız yanık
tümcelerin bitiş çizgisinde saklı aslında söylemeye dilim varmazken.
Koşullu tepkilerin
yansıttığı o sürrealist ve tanımsız nirengi noktası hatta verdiğim o kocaman
es:
Sus sadece sus ve itaat
et.
Dönümsüz, eşsiz ve
yıkıcı ne varsa.
Rayici belli olmayan ve
sınıfsız insan ırkı hele ki kımıltıları yüreğin, sancıya yol açmışken ve
paralelinde yeniden uzağında durduğum insan seli.
Damla damla öncesinde
ve reşit olmamış bir hüzün iken sizi tepe taklak eden hadi buyurun ve yakın
buradan.
Yitimi acıklı, sonu
belirsiz ve bir dakika sonra neye tekabül edeceğini bilmez iken hızmalı ve
savsak kimliğim salkım saçak hatta pervasız iken fazlasıyla.
Gıybet yüklü savruk
düzen:
Gizem saklı iken devrik
yenilmezliğinde ve hükümranlığında pay sahiplerinin.
Kural dışı iken aşk
nasıl da demli o süzgün varlığım aksak sol yanım.
‘’Tutsana elimden…’’
‘’Sanır mısın ki bu
kadar çaresizim?’’
‘’Hani nerede yol
verdiğim umutlarım?’’
Derken her yüzümü
döndürdüğümde kıbleye bilmez miyim göz gözeyim yeniden bilinmezlikle ve o
tahakkümperver muhafız alayı tüm kibriyle alaycı bir bakış atmışken ve gizil
kimlikleri ile saf tutan yalı kazığı tüm o yarım cümleler üstelik sadece emir
kipinde.
Bedelsiz miyim yoksa
belki de kırık dökük ve hoş bir eda ile süzülürken hele ki cümle âlem
fazlasıyla bedel öderken?
Yarısı mı kalanın tümü
mü kaybettiğimin?
Varlık addedilen ama
kenarından bile geçmez iken: Neyin mi? Aklınıza ne gelirse: Bir insan belki bir
materyal belki hicap yüklü bir sanrı ve tüm o varsıl hâkimiyeti ile
cebelleştiğim akbabalar.
Hangi irtifadan
baktığınıza bağlı aslında durduğunuz nokta yeter ki menzile odaklanın ve kuş
bakışı bir şifre ile çözün gizemini kâinatın. Kodlayın ne varsa ve sorgulayın
hatta heceleyin ve çözün esrarını aşk denen o illet duygunun. Bakın nasıl da vurdumduymaz
ve tek hece aslına tekabül eden bir ömürlük duygu belki de: Bir hüsran bir
özlem ve bir yanında kahır derken varamadığınız o kıyı oysaki ömür bu kadar sığ
olmamalıydı. Ne var ki bunda değil mi?
Sahi siz sanır mısınız
ki görüntüde saklıdır tüm gizem ya da bu kadar mı kolay ve sıradan sıra dışı
bir özlem ile asılı kalmak satırlarda cebelleşirken ruhunuzla ve sorgularken
her bir edimi geride bıraktığınız o ayak izleri midir sadece sizden bir
kalıntı…
Tanrı ile haberleştiğim
her bir şifrede saklı aslında tüm hafriyat hele ki o yıkım öncesi yaşanan kaos
ve telaş yok mu. Var iken yok sayılan ve git gide inandırıldığınız o simsar tüccarları
yeter ki düşsünler yakamdan.
Yanıldığım ve
yalıtıldığım belki de yakardığım kendimce ve gözlerimi alamazken aşk iksirinden
ne de olsa hücrelerde saklı o aşk denen mefhum. İlla ki her çiçekten özümseyeceğim
bu duyguyu bir çiçek bahçesine transfer edeceğim ve kendimce ektiğim o umut
tohumları bilinmedik bir anda boy verip de ben bakmaya ve dokunmaya dahi kıyamazken
sırrıma ortak olacaklar.
Yoksa ki adına sevgi ve
aşk denen bu denli mi kıt bir kaynaktır? Siz geçirdikçe süzgeçten sanır mısınız
sonlanacak kim bilir belki de acılardır demlendikçe mutluluğa yol açan.
Mazoşist ruhların içine
düştüğü yanılgı belki de: Sev ve acı çek. Yoksa bu da bir metafor? Fark eder mi
ki?
Güzergâh mademki
kayıplarda hadi kolaysa bir yol çizin ve bulun o çıkış noktasını. Ne pergelle
ne de cetvelle sadece benliğinizle arşınlayın ve arşı alaya çıksın tüm
haykırış: Hani nerede tüm o düş sakinleri yoksa hiç mi var olmadınız da bir
ömür kandırılmışım.
Medet umduğunuz her kim
ise siz, siz olun ve bağlanmayın hatta o varsıl kimliğini görmezden gelin. Cüce
akşamlar, yanık gökyüzü ve o saf yanınız varsın karışsın hiçliğe ve tüm
edimlerinizi bir kez daha bertaraf edin ve düşün yola düşkün kılındığınız her
kim ise tüm sitemiyle sizi bir tek kelimeye sığdırmışken: Kimsin sen?
Kolay aslında zor
addedilen hatta tınısı fazlasıyla dokunaklı fonda çalarken aynı şarkı:’’Her
gecenin sabahı, her kışın baharı benim dermanım yok.’’
Kulaktan kulağa akıp
gitsin o nakarat ta ki erdem yüklü kimliğiniz her olumsuzluğu tevekkülle
karşılayıp Allah’ın rahmetinden sual etmez iken. Ne de olsa varlığımızın
tecellisi tüm yaşanan ve yaşatılan.