Depresif bir yılgıyla
tam çıkaracaktı ki baklayı ağzından birkaç adım geri geri gitti. Bir şeylerden
rahatsız olduğu o kadar aşikârdı ki:’’Sahi,’’ dedi kadının biri tüm şaşkınlığı
yüzünden okunurken.
‘’Sanırım kayıt
yaptırmaya geldiniz. Sizi daha önce de görmüştüm sanki. Kuvvetlidir görsel
hafızam. Bir gördüğümü asla unutmam.’’
Adamın başı kopmuş bir
kuklaymışçasına yukarı kalktı. Garip bir pırıltı vardı gözlerinde belli
belirsiz yanıp sönen.
Bu sefer suskunluğunu
koruyamadı ve pervasızca dik dik baktı kadının gözlerine:’’Size ne bayan?’’
Böylesine bir tepki
vermesini asla beklemiyor olacak ki bu sefer kadın geri geri uzaklaştı adamdan.
‘’Kötü bir niyetim
yoktu. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Benim oğlum ikinci sınıfa geçti. Hem
sizinki ile arkadaş…’’
Cümlesini tamamlamaya
izin vermedi adam. Gözleri yuvalarından çıkacakmışçasına üzerine yürüdü
kadının:’’Bana ne.’’
Şaşkınlık bir yana
ürktüğü çok belliydi kadının. Bu sefer tek sözcük çıkmadı ağzından ve hızlıca
uzaklaştı.
Eylül’ün ilk günleri
olmasına rağmen yazdan kalma böylesine bir günde sırtındaki uzun paltonun adamı
fazlasıyla terlettiği aşikâr olsa da görünürde pek de oralı değildi adam ama
yine de tedirgin olduğu bir şekilde okunuyordu yüzünden. Dikkat çekmekten
imtina etse de abartılı vücut dili adamın duygularını ayan beyan gözler önüne
seriyordu.
Çıkış kapısını bulmakta
zorlansa da kimseyle muhatap olmamak adına gelişigüzel zigzaglar çizmeye
başlamıştı. Aniden durdu ve olduğu yerde 360 derece döndü. Umarsızdı ilk defa,
elinin tersiyle alnında biriken teri sildi. Derin bir nefes aldı. Bir anda
abartılı davranışları son bulmuştu.
Dikkat çekip çekmediğini
kontrol etmek istercesine süzdü etrafındakileri. Az evvelki o meraklı kadın çok
şükür ki gözden kaybolmuştu.
Ağır aksak ilerlerken
vazgeçmişti artık çıkış kapısını aramaktan zira gözüne kestirdiği o grubun
oldukça yakınındaydı. Bir grup küçük çocuk ellerindeki balonlarla neşe içinde
oynaşıp şen kahkahalar atıyordu. Grubun lideri gençten bir kız usulca fısıldadı:
‘’Beş dakika sonra yanınızdayım. Ben gelen kadar uslu durun, anlaştık mı?’’
Çocuklar hep bir
ağızdan cıvıldadı:’’Anlaştık öğretmenim.’’
Öğretmenin uzaklaşmasını
dikkatle gözleyen adam bir anda bitiverdi çocukların yanında:
‘’Selam çocuklar.’’
Grubun en küçüğü
kırmızı saçlı küçük yumurcak fısıldadı:
‘’Merhaba bayım.’’
Burnunu karıştıran ve
yaşça arkadaşlardan büyük oğlan çocuğunu kendini arkadaşlarının önüne attı:
‘’Yabancılarla
konuşmamız yasak. Hemen uzaklaşın buradan.’’
Tembihli olduğu her
halinden belli bir diğeri başıyla onayladı arkadaşını.
‘’Yapmayın ama. Ben yabancı
değilim ki. Burak’ı hatırladınız mı? Ben onun babasıyım.’’
‘’Çilli Burak mı?’’
‘’Tabii ya. İşte onun
babasıyım. Sizi Burak’ın yanına götürmek için geldim.’’
‘’Ama Burak’ın çok
uzağa gittiğini söyledi öğretmenimiz. Bir daha da asla aramıza dönmeyecekmiş.’’
Kırmızı saçlı kız
sokuldu adama:
‘’Bayım, cennet çok mu
uzakta?’’
‘’Cenneti bilmem ama
cehennem çok yakın’’ demesiyle paltosunun önünü açtı ve üzerindeki bombanın
pimini çekti.
Her şey saniyeler
içinde gelişmişti. Tutukluk yapan mekanizmayı tam devreye sokacaktı ki şakağına
saplanan kurşun olayın seyrini aleyhine çevirdi adamın.
Tam bir kaostu yaşanan.
Tetiği çeken kişiye odaklandı bakışlar. Genç kadın beti benzi atmış bir şekilde
yine de kendinden emin, olduğu yerde kala kalmıştı:
‘’Bir gördüğümü asla
unutmayacağımı söylemiştim.’’