Haznesi geniş inkâr
yüklü söylemlerin
Haddini aşmış ve iltica
etmiş yetilerimin
Korunaklı duvarlarında
geçmemek adına bir adım öteye
Belki de soğutulmuş
iklimlerin mizaçlarında
Kayıtlı iken düş
perileri
Savsaklarken yüksündüğü
o imgeleri
Gıyabında mesken tutmuş
iken aşk fenerini
Işıltısı boydan boya
çevirmiş de
Şerbetli yalnızlığımın
iklimsiz mezhebinde
Kırık bir sarnıcın
köşesinde saklı belki de
Hükümranlığı elem yüklü
bulutlar
Çağırıp da adımı
koymuşlar başköşeye aşkı.
Hadi ne duruyorsun ey
sefil yürek
Sen de al gardını:
Bekleme de gelecek
dönenceyi
Kırık işte alabildiğine
gökyüzü
Şimşekler yıkmış bir
kez gök kubbeyi
Sefil bir kulun derdi
ne ki
Şu hicap yüklü evrende
Hele ki ölmüşken çocuk
yürekli masumiyet
Kolu kanadı kırık ne
çok sübyan
Satır arasına düşmüş de
yolum
Çekmişim bir kez
perdeyi.
Sanır mısın ki koydum
noktayı da
Seğirtip gideceğim
kimsesizliği demleyip de yürekte
Bil ki ne ki bunlar da
yolumu kaybedeceğim mi
Tüm nüktedanlığımla
gülüp geçtiğim
Yeter ki unutma ve
sakla adımı bir köşede
Olur da tutarsın elimi
bir şekilde
Dost yüreğin kızılca
kıyamete sakın ha karışıp gitmesin
Gönlünü hoş tut sen
yine
Olur da düşer yolun şu
garibin yüreğine
Hâşâ ne demek sen yeter
ki dikkat et kendine
Rücu etmişiz bir kez
Sanır mısın ki kavuştuk
menzile
Henüz konuşlanmamışken
bile sipere.
Hicap yüklü evrenin
nezdinde
Neyiz ki:
Kâh bir kum zerresi kâh
soluk bir gölge.
Sen sadece bekle
Sanır mısın ki
kavuşmayacak gece yeni güne
Yaşa tahayyül ettiğin
gibi
Demle demlenebildiğin
kadar o koruk düşlerde
Git sadece sevginin
götürdüğü yere;
Yaşa ve sığın ve dile
Umudun saklı olduğu her
yer değil mi gönül otağı
Uzak bildiğin bil ki
içinde saklı.